Aşk Seansları |
Sundance Film Festivali’nin gözde
projelerinden Aşk Seansları, ilginç konusuyla dikkat çekiyor. Hazır Altın Küre
ve Oscar adayı da olmuşken seyretmeden geçilmez dedim. Mark O’Brien’ın “On Seeing a Sex Surrogate” adlı
eserinden uyarlayan Ben Lewin, ayrıca yönetmenliğini de üstlenmektedir. 95
dakikalık ABD yapımının baş rollerinde John Hawkes, Helen Hunt, William H.
Mancy ve Moon Bloodgood yer alıyorlar. Dram – dram komedi türlerindeki filmin
bütçesi 1 milyon $’ken, hasılatı 8 milyon $’a ulaşmıştır. 22 Şubat’ta
Türkiye’de gösterime girmesi planlanıyor.
Mark O’Brien küçük yaşta
geçirdiği felç nedeniyle makineye bağlı yaşamak zorundadır. 36 yaşındaki Mark,
bu zamana kadar hiç bir kadınla ne duygusal ne de cinsel anlamda ilişki yaşamamıştır.
Açık görüşlü kilise rahibi ve terapistinin yardımıyla Cheryl Cohen adında
profesyonel “seks vekili” bir kadınla tanışır. Evli ve çocuklu Cherly,
Mark’ın hayatını değiştirir.
Yaşanmış bir hikayeden yola
çıkıldığını öğrenince insan üzülmeden edemiyor. Diğer yandan anlatım asla dram
yüklü değildir; duygu sömürü de yapmıyor. Karakterler beylik laflar etmiyorlar;
hareket ve mimiklerinde abartı yok. Yani tam Sundance Film Festivali’ne uygun
bir proje olmuş. Altın Küre ve Oscar’da görmek bu yüzden biraz şaşırtıcı geldi.
Kamera açıları, renk ve kontrast ayarları, kurgu, mekan, dekor, kostüm
detaylarında da sadeliği tercih ediyor Ben Lewin. Amacı duyguyu öne çıkarmak.
Bunu da fazlasıyla başarıyor. Aslında izlemesi zor, ağır bir drama sahipken,
seyirciye başka yükler eklemiyor. Sevmemin bir nedeni de budur. Sade anlatım
böyle durumlarda filmi kurtarıyor.
Hiç kıpırdamadan yaşayan Mark’ı
diyaloglarla tanıyabiliyorsunuz. Hayata tutunma mücadelesi, 36 yaşına kadar hiç
bir kadınla duygusal/cinsel beraberlik yaşamaması ve buna rağmen hala “aşk”ı
tatma hevesi duygulandırıyor. Hatta bu cesareti, kararı imrendiriyor bile.
Cheryl karakteri ise pek de duymadığımız bir işe sahip. Zaten filmi ilgi çekici
yapan bu karakterin mesleği oluyor. Kendince sorunları olan, bunlarla boğuşan
bir kadınken, Mark’a yardımı hem tebessüm ettiriyor hem de trajıkomik
diyaloglara neden oluyor. Mark’ın bakıcıları ise kafi miktarda yerlerini
alıyorlar; ne eksik ne fazla.
IMDB’den 7.4, Rotten Tomatoes’tan
94 alan projeye gelen eleştiriler hayli olumludur. Rotten Tomatoes’un notu
fazla; insanlarda bıraktığı etki bende bıraktığından biraz daha çok görünüyor.
IMDB puanı daha gerçekçi bu sefer. Helen Hunt’a yıllar sonra en iyi yardımcı
kadın oyuncu Oscar adaylığı getirdi. Başarısından elbette şüphe edilemez.
Cherly’i çok naif ve bir o kadar da cesur aktarıyor. Diğer yandan kendisini çok
sevmeme rağmen Oscar’ı hak ettiğine de inanmıyorum. Gerçi henüz rakiplerinden
sadece Jacki Weaver’ı seyrettim ki o da kazanmak için zorlanır gibi. Aşk
Seansları, en iyi erkek oyuncu ve yardımcı erkek oyuncu Altın Küre adayı
olmuştu.
1959 ABD doğumlu John Hawkes,
50’den fazla sinema filminde, sayısız dizide rol almıştır. En son “Winter’s Bone” ile en iyi yardımcı erkek
oyuncu Oscar adayı olmuştu. Mark karakterini iyi kotardığını düşünüyorum.
Mark’ın yansıtması gereken tüm duyguları seyirciye gösterdi; empati kurdurttu.
Engeli olmasına rağmen abartıdan uzak bir performans sergileyerek kendini değil
hikayeyi öne çıkardı. Tüm bunlarla birlikte, Helen Hunt’ın karşısına çok daha
etkili bir oyuncu çıksaydı, çıtası eminim yükselirdi. Film bittiğinde görmek
istediğim muhteşem performansı ondan alamadım. Belki de daha öne çıkan bir
karakter bekliyordum, olması gerekenin aksine.
Bu filmi çok merak ediyorum.Özellikle de John Hawkes'ın performansını.Bu arada Hawkes'ın Winter's Bone'da oynadığını duyunca çok şaşırdım.Gereksiz bir adaylık aldığını hatırlıyorum sadece :)Bir şey daha dikkatimi çekti bütçesi çok düşük bir film.Acaba geneli tek mekanda mı geçiyor ? :)
YanıtlaSilButce gerektirecek bir film degil. Mekanlar standart ve sade, kostum yok yani masrafli degil :) dekor da yok. En sade haliyle oykuye odaklanilmis. Hawkes basarili ama benim hayalim daha yogun etkili bir performansti sanirim.
SilFilmi beğendim,gerçekten güzel ve dokunaklı olmuş ancak oyunculuklar konusunda sana katılıyorum.Hawkes abartıdan uzak ve sade bir performansla Oscarlık değil,Helen Hunt'ın daha iyi performanslarını izlemiştim,yine adaylığı ne kadar doğru tartışılır..
SilAynı düşüncede olmak güzel :)
Sil