Sinemanın vazgeçilmez kaynaklarından Anna Karenina,
tekrardan beyazperdede hayat buluyor. Artık dönem filmlerinin demirbaşı sayılan
Keira Knightley, ne zaman pes edecek acaba? 28 Aralık’ta Türkiye’de
gösterime giren tarihi dramın yönetmen koltuğunda Joe Wright oturmaktadır.
Wright, Knightley’le “Atonement” ve “Pride & Prejudice” filmlerinde
çalışmıştı. Vazgeçilmez ikili yolunda hızla ilerliyorlar. Tolstoy’un romanını
bu kez Oscarlı Tom Stoppard uyarlamıştır. 130 dakikalık İngiltere
yapımında Knightley’e Jude Law, Aaron Taylor-Johnson, Kelly Macdonald, Alicia
Vikander eşlik ediyorlar. Bütçesi 31 milyon Euro olan projenin hasılatı şimdilik 43
milyon $’dır.
Eşi Rus siyasetinin önde gelen isimlerinden olan Anna Karenina, St.
Petersburg’un yüksek sosyetesinde boy göstermektedir. Moskova’da yaşayan erkek
kardeşi Oblonsky, eşi Dolly’le aralarını düzeltmesi için Anna’yı çağırır. Yolda
genç subay Vronsky ile tanışır. Moskova’da da sık sık karşılaşan bu ikili,
aralarındaki çekimden kaçamazlar. Anna’nın eşi durumu öğrenmesine rağmen çift
geri adım atmaz. Haliyle işler iyice çıkılmaz hal alır.
Çok kez farklı sanat dallarıyla karşınıza çıkan bir öyküyü tekrar
sinemada seyretmek pek heyecan uyandırmıyor. Açıkçası Oscar adayı olmasaydı
seyretmeyi düşünmüyordum. Zira çok sevmeme rağmen, Keira Knightley’i dönem projelerinde görmek artık zevk vermiyor. Bu olumsuz düşüncem ne onun yeteneğiyle
ilgili, ne de filmle ilgili. Sadece yenilik, farklılık bekliyor bu gözler. Tolstoy’un
düşüncelerini, eleştirilerini, kimlere, hangi sınıflara gönderme yaptığıyla
ilgili sıfırdan cümleler kurmak biraz gereksiz geliyor. Büyük olasılıkla ya
okumuşsunuzdur ya da seyretmişsinizdir. Uyarlanan senaryoyla ilgili söylenecek
şeyler ise olumlu. Anna Karenina tüm karakterleri silip süpürerek en öne
geçiyor. Yaşadığı aşk, çektiği ıstırap kurduğu cümlelerde harika aktarılıyor. Bununla
birlikte, yan karakterler de aynı derecede etkin görünüyor. Doyurucu diyaloglar
sürenin uzunluğuna biraz yardım ediyor.
Filmde çoğu seyirciyi mutlu eden tek yön elbette kostüm ve
dekordur. İlk karesinden hemen hemen sonuna kadar tiyatro dekorlarıyla
süslenmesi, sahne geçişlerinin de dekor değişimiyle gösterilişi hayli keyifliydi.
Oyuncular dekoru değiştirirken izleyenin de heyecanlandığı aşikar. Projenin bu
yanını çok beğendim. Anna Karenina’ya bambaşka boyut kazandırarak Joe
Wright büyük başarı sağlıyor. Kostüm ve özellikle takılar göz kamaştırıcıydı. Çekimler
esnasında Keira Knightley’in taktığı kolyeler ve küpeler ilgi odağı olmuştu.
IMDB’den 7, Rotten Tomates’tan 62 puan alan projeye gelen eleştiriler,
etkileyici oyuncular, filmin kurgusu ve yıllardır dillere destan olan senaryosu
hatrına vasat üstüdür. İlk yarı ile ikinci yarı ayrımı çok keskin olduğu ve konuyu tekrar tekrar izlediğim için beni çok cezbetmedi. Kostüm ve dekor
aklımda kalan tek detaylardır. En iyi müzik, görüntü yönetmeni, yapım tasarımı,
kostüm dallarında Oscar adayıdır. En iyi film, müzik, kostüm, makyaj ve saç
tasarımı, sinematografi, yapım tasarımı Bafta adaylıklarıyla da heyecanla
kazanmayı beklemektedir.
Oyunculara gelince, Knightley’le ilgili fazla söze gerek yok. Karakteri
özümseyerek canlandırıyor. Mimikleri, konuşmaları hayli gerçekçi ve doğal.
Gözleri ayırmak imkansız. Gene de başka türlere ağırlık vermeli artık. Kont Vronsky
rolündeki 1990 İngiltere doğumlu genç oyuncu Aaron Perry Johnson ise
beklenilenden daha kabiliyetli çıktı. En son “Albert Nobbs” ve “Savages”ta dikkat çeken oyuncu, buradaki performansıyla birkaç basamak birden
çıkış yaptı. “A Royal Affair”deki becerisini beğenemediğim Alicia Vikander ise buradaki yan rolüyle daha doyurucu görünüyor. Jude
Law, çok başarılı bir karaktere bürünse de hayli arka planda kalmış hissi
uyandırdı. Gene de kadronun içinde yer alması filme büyük katkı sağlıyor.
Ben hiç sevmedim :/
YanıtlaSilBani de cok etkiledigi soylenemez. Hep ayni nakarat Anna Kaeenina :) Donem filmi izlemek isteyenlere A Royal Affair'i oneririm. En azindan konu cok bilindik degil.
SilYılın en iyisi diyenler de var hiç beğenmeyenler de... yakında izlemeyi düşünüyorum. Yenilik olarak tiyatro estetiğinden bahsediliyor ama şuan yorum yapamıyorum
YanıtlaSilYılın en iyisi denmesi için tüm filmleri izlemek lazım. Ben seyredemedim henüz hepsini, izlediklerimin arasında da üst sıralarda yer almıyor. Tiyatro estetiği ve oyuncu performansı dışında tatmin edici gelmedi.
Silevet bir bakıma doğru. şöyle söyleyelim en azından iyi olanların hepsini izleyip karar vermek lazım. anladım çok sevmemişsin :)
YanıtlaSilEvet sevemedim :) En azından A Royal Affair'i daha çok sevdim :)
Sil