Entrika |
Oyuncu kadrosu kadar konusuyla da
dikkat çeken Entrika’yı seyretmek üzere sinema salonuna koştum. Sonuç: Adına
yakışır senaryo ve film. Dün gösterime giren dram gerilimin
yönetmenliğini ve senaristliğini Nicholas Jarecki üstleniyor. Oyuncu kadrosunda
Richard Gere, Susan Sarandon, Tim Roth, Laetitia Casta, Nate Parker yer
alıyorlar. 100 dakikalık ABD yapımının
bütçesi 22 milyon $ olarak açıklandı. "Oscar adayları açıklanmışken neden bu filmi seçtin?" diye sorarsanız; herkes Richard Gere'i ve filmin gerilimini övdü. Görmeden duramazdım!
Robert Miller, oldukça büyük bir
ticaret imparatorluğunun sahibidir. 2 çocuğu, torunları ve eşiyle maddi manevi
mutlu hayatı vardır. Bir gece gizli aşkıyla kaçamak yapacakken trafik kazası
geçirir, kendi kurtulur fakat sevgilisi ölür. İşlerinin en kritik döneminde bu
ilişkinin ortaya çıkmaması gerekir. Bunun için göze alınması zor bir plan yapar.
Riski çok büyüktür; karşısında da detektif Michael Bryer vardır.
Zenginliğin doruk noktalarında
olan bir ailenin, kendi içindeki sırlarının aslında ne büyük felaketlere yol
açabileceğine şahit oluyorsunuz. Perde arkasında ne oyunlar, ne entrikalar
çevriliyor da aile bireyleri sadece takıp takıştırıp gülümseyerek ört bas
ediyor. 2 milyon USD’ı önemsiz bir hediye gibi görmek de cabası. Bu gibi
projeleri izledikçe “azıcık aşım, kaygısız başım” diyerek halime şükrediyorum.
Nicholas Jarecki çok öne çıkmayan biri görünse de bu filmle birlikte büyük adım
atacağına inanıyorum. Senaryoda yabancılık çekilmiyor. TV dizilerinde dahi
benzerlerini çoğu kez görmüşüzdür. Tam bu noktada kurgu ve yönetmenlik işin
içine giriyor ve size gerilim dolu dakikalar yaşatıyor. Sonu nasıl oldu olacak
derken 100 dakika hızla geçiyor. Gelip gitmeler çok şaşırtıcı olmasa da ters
köşe sonuçlar filme artı puanlar kazandırıyor.
Mekan, dekor, kostüm detayları hayli
zengin aileye göre çok şık ve elit tasarlanmıştır. Özelikle malikenin ışıl ışıl
avizelerinden gözlerimi alamadım. Robert’ın eşinin ve yasak aşkının kostümleri
karakterlerini yansıtıyordu. Biri zenginliğin verdiği nimetleri kullanırken,
diğeri sanatçılığını öne çıkaran renklerle gardrobunu süslemiştir. Keşke Robert
Miller de siyahın yanında alternatif renkler kullansaydı. Tabi siyah hem dikkat
çekiyor hem de beyaz kadar şıklığı ve zenginliği simgeliyor. Diğer yandan, hep
aynı şeyleri giymiş gibi görünüyordu.
Oyuncu kadrosuna bakıldığında
Susan Sarandon en dikkat çekici performansı sergiliyordu. Yan karakteri
oynamasına rağmen Richard Gere’den daha etkileyici ve inandırıcıydı. Robert
Miller rolü için öncelikle Al Pacino’nun kapısının çalındığını öğrendiğimde
içim cız etti. Richard Gere’in mimiksiz oynayışı, çoğu sahnede aynı bakışı bir
süre sonra olaylar bakışınızı nötrleştiriyor. Al Pacino olsaydı film heralde 2
kat doyum verirdi. Tabi şunu da belirtmekte fayda var. Bu film Richard Gere’in
kariyerinde önemli bir yer tutuyor. Filmin genel kalitesi ve Robert Miller karakteri
onu bu yaşta bir basamak yukarı çıkarıyor. Zira ele alınan karakter çok
başarılıydı. Richard Gere beğenemediğim mimiklerine rağmen güçlü bir performans sergiliyor. Projede sevemediğim tek karakter Michael Bryer’dir. 1961 İngiltere
doğumlu Tim Roth’u beğenemedim diyemiyorum çünkü yeteneğinden şüphe duymuyorum.
Sadece yansıttığı karakteri fazla abartarak aktardığını düşünüyorum. El kol
hareketleri, mimikleri aşırıya kaçıyor. Ne yapmak istediğini, hangi çevre
koşullarını gösterdiğini anlasam da “fazla” geldi.
IMDB’den 6.7, Rotten Tomatoes’tan
da 84 alan projeye gelen eleştiriler çoğunlukla olumlu yöndedir. Yönetmenlik ve
kurgu öne çıkıyor. Temiz ve net görüntü yanında renk ve kontrast ayarları dram
gerilime göre oldukça başarılıdır. Rotten Tomatoes bu kez puan vermede bonkör
davranmış olsa da IMBD’nin puanı daha gerçekçi ve idealin az biraz altında
görünüyor.
hiç beğenmedim filmi senaryoda boşluklar vardı tam karakterler de oturmamış ordan oraya geçiyor zaten ağır ilerliyor bir de filmin sonunu unutmuşlar galiba koymayı :D
YanıtlaSilAcımasız gördüm seni :) ara sıra ben de yaptığım için ses cikarmayayim :)
Sil