28 Haziran 2011 Salı

Çınar Ağacı (2010)

Türk milletinin aileye verdiği değer göz önüne alındığında, Çınar Ağacı tam bir aile filmi olarak kabul edilebilir. 5 haftada yaklaşık 266 bin seyirci (*) tarafından izlenmesinden dolayı yeterli kitleye ulaşmadığını düşünsem de DVD’sinin çıkmasıyla daha çok kişinin izleyeceğini  umuyorum. “Büyük Adam, Küçük Aşk” yönetmen ve senaristi, bol ödüllü Handan İpekçi, bu filmin de senaristliğini ve yönetmenliğini üstleniyor. Oyuncu kadrosu, gözlerinizi ayırmadan seyredeceğiniz başarılı insanların bir araya gelmesinden oluşuyor: Nurgül Yeşilçay, Celile Toyon, Deniz Deha Lostar, Settar Tanrıöğen, Ebru Özkan, Hüseyin Danyal, Ragıp Savaş, Nejat İşler!

Emekli öğretmen Adviye Hanım, 4 çocuk ve 8 toruna sahip hafif huysuz ama biraz da muzip bir kadındır. 6 yaşındaki torunu Barış ise aralarındaki en kıymetlisidir çünkü Barış onu karşılıksız ve en saf duygularla sevmektedir. İki ayda bir evden eve taşınırken, her çocuğu kendi hayat koşullarıyla boğuşurken annelerine fazla sahip çıkamazlar. Aslında zaten bunu da canı gönülden istemezler.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Gişe Memuru (2010)

Mayıs ayında gösterime girerken adını duyurmasına rağmen çok fazla rağbet göremeyen Gişe Memuru, son dönemlerdeki az çok aşina olduğumuz Türk filmlerinin özelliklerini taşımaktadır. 96 dakikalık bu dramın senaryosu ve yönetmenliği Tolga Karaçelik’e ait. Dizilerden tanıdığımız yüzlerin rol aldığı filmin oyuncu kadrosu Serkan Ercan, Zafer Diper, Nur Aysan, Nergis Öztürk, Büşra Pekin ve Ruhi Sarı’dan oluşuyor.

Gişe memuru olarak çalışan Kenan, oldukça monoton bir hayata sahiptir. Yaşlı ve hasta babasıyla yaşar. Evden işe, işten eve geçen hayatında neredeyse kimseyle konuşmaz ve çevresine çok mesafeli durur. Kendi halinde yaşamayı ve sıradan da olsa hayalini kurduğu şeye kavuşmayı bekler. Ama bunun için de çok çaba gösteremez. Bu sıradan hayatı, Çatalca gişelerine atanan yeni işletme şefinin denetime geldiği gün yeni bir boyuta atlamasına sebep olacaktır.

23 Haziran 2011 Perşembe

The Way Back (2010)

Yarın vizyona girecek, son zamanlarda izlediğim en başarılı yol filmlerinden biri olan The Way Back, gerçeklerden ve Slavomir Rawicz’in “The Long Walk” adlı kitabından esinlenilerek 133 dakikalık dram filmi olarak ekranlara yansımaktadır. Yönetmen ve oyuncuları duyar duymaz izlemeniz gerektiğini anlayacaksınız! “Gallipoli” yönetmeni ve senaristi, “Dead Poets Society” yönetmeni, “Green Card” yönetmeni ve senaristi, “The Truman Show” yönetmeni, “Master and Commander: The Far Side of the World” filminin yönetmen ve senaristi olan üstat Peter Weir, The Way Back’in hem yönetmeni, hem Keith Clarke ile senaristi, hem de yapımcısıdır! Peter Weir’den boş bir proje çıkmayacağını düşünerek büyük bir hevesle izlemeye başladım ve hiç de pişman olmadım. Üstelik oyuncu kadrosu Jim Sturgess, Ed Harris, Colin Farrell ve Saoirse Ronan’dan oluşmakta!

22 Haziran 2011 Çarşamba

Hanna (2011)

10 Haziran’da gösterime girerek macera ve aksiyon severlerin ilgisini daha önceden fragmanıyla çeken Hanna, gerek oyuncu kadrosu gerek yönetmeni ile bu yazın öne çıkan filmleri arasına giriyor. ABD, İngiltere ve Almanya yapımı 111 dakikalık filmin senaristleri Seth Lochhead ve David Farr iken “Pride & Prejudice”, “Atonement” ve “The Soloist” filmlerinin ünlenen yönetmeni Joe Wright yönetmen olarak karşımıza çıkıyor. Başrollerinde Saoirse Ronan, Eric Bana ve Cate Blanchett’ın olduğu projenin bütçesi de 30 milyon $ olarak biliniyor.

Eski bir CIA ajanı olan Erik, kızı Hanna’yı Finlandiya’nın ıssız ormanlarında kendisi gibi çok tehlikeli bir ajan kıvamında yetiştirir. Akla hayale gelmeyecek şeyleri öğrenen ve yapabilen Hanna, 14 yaşına geldiğinde ilk suikastını gerçekleştirmek için Avrupa’ya giderYıllardır aldığı eğitimin profesyonelliğiyle Avrupa’ya gittiği süre içinde başına gelen her türlü olaydan alnının akıyla çıkmaya çalışarak hedefe kitlenir. Lakin bu arada, kafasında kırk tilki döner ve kırkının da kuyruğu birbirine değmez.

21 Haziran 2011 Salı

Stone (2010)

Ekim 2010 tarihinde vizyona girdiğinde oyuncu kadrosu ile merak uyandıran Stone (Türkçe’si çok alakalıymış gibi Şantaj olarak çevrilmiş), izlendikten sonra harcanan kadroyla şaşırtıyor. “The Painted Veil” yönetmeni ve “The Killer Inside Me” senaristi John Curran’ın yönettiği filmin senaryosunu “Junebug” senaristi Angus Maclachan kaleme alıyor. Robert De Niro, Edward Norton, Milla Jovovich ve Frances Conroy gibi muhteşem bir ekip de kamera önünde yerini alıyor. Bu filme nasıl ikna edildiklerini anlamak ise oldukça zor görünüyor.

17 Haziran 2011 Cuma

Kavşak (2010)

Ödülleri bol ama hasılatı az Türk filmleri arasında boy gösteren Kavşak, 95 dakikalık bir dramı seyirciye sunuyor. Yönetmenliğini, senaristliğini ve müziğini Selim Demirdelen’in üstlendiği filmin oyuncu kadrosu ise izlemek için en önemli etken sayılabilir: Güven Kıraç, Sezin Akbaşoğulları, Umut Kurt, Cengiz Bozkurt, Yücel Erten, Mete Horozoğlu.

Bir muhasebe şirketinde şef olarak çalışan Güven, mutlu bir evliliğe, canından çok sevdiği bir kıza sahiptir. Hayatında herşey dört dörtlüktür. Klasik bir iş günü sonrasında Güven eve döner fakat evde ne karısı ne de kızı vardır.

16 Haziran 2011 Perşembe

Denizden Gelen (2010)

Geçen sene Nisan ayında sessizce gösterime giren ve çoğu Türk filmi gibi maalesef gişeden çok mutlu çıkamayan Denizden Gelen (Zeytin Dalı), bilinen ama göz ardı edilen bir konuyla karşımıza çıkıyor. "Züğürt Ağa", "Selamsız Bandosu", "Oyunbozan" filmlerinin 1955 doğumlu usta yönetmeni Nesli Çölgeçen yönetmen koltuğunda arzı endam ederken senaryoyu da Ersin Kana kaleme alıyor. Oyuncu kadrosu da Onur Saylak, Jordan Deniz Boyner, Sümer Tilmaç, Ahu Türkpençe ve Deniz Özerman gibi bilinen ve başarılı sanatçılardan seçilmiş.

Afrikalı bir göçmenin ölümüne sebep olan polis Halil, bu olayın ardından vicdanıyla hesaplaşmaktadır. Bir süre Dalyan'da inzivaya çekildiği sırada, başka bir kaçak olan küçük Jordan ile karşılaşır. Babasına kavuşmayı dört gözle bekleyen Jordan'ın isteği ise ne yazık ki o kadar kolay olmayacaktır.  

14 Haziran 2011 Salı

The Ghost Writer (2010)


Çok büyük yankı uyandırmadan sessiz sedasız yolunda ilerleyen The Ghost Writer’ın Roman Polanski imzası taşıması izlemeniz için en önemli sebep olabilir çünkü bu imza seyirciyi yarı yolda bırakmayacaktır. Politik gerilim türü sevenlerin kesinlikle kaçırmaması gerektiğini düşündüğüm 128 dakikalık film, Fransa, Almanya ve İngiltere yapımı olarak karşımıza çıkıyor. “Enigma” kitabının da yazarı olan Robert Harris’in “The Ghost” adlı kitabından ekrana aktarılan projenin yapımcısı ve yönetmeni Roman Polanski’dir. 1933 doğumlu ünlü yönetmen, 1955 yılından beri çektiği hemen hemen her yapımda adını birçok Oscar adaylığı ve 2002’de “The Pianist” filmi ile en iyi yönetmen Oscar ödülünü alarak duyurmuştu. O filmdeki cesareti, senaryonun da sayesinde The Ghost Writer’da da oldukça fazla görebilirsiniz çünkü açık bir şekilde siyasi göndermeler yapılıyor. Oyuncu kadrosu ise bir o kadar sağlam kişilerden oluşuyor: Ewan McGregor, Pierce Brosnan, Olivia Williams, Kim Cattrall.

13 Haziran 2011 Pazartesi

The Ward (2010)

Korku-gerilim filmleri denince akla ilk gelen isimlerden olan usta yönetmen, senarist, yapımcı John Carpenter'ın dönüşü olarak sunulan The Ward, ne yazık ki muhteşem bir dönüş olarak seyircinin karşısına çıkamıyor. Afişi bu tür için başarılı olsa da (sarışın Amber Heard büyük bir avantaj olmuş o ayrı), 88 dakika seyirciyi büyük bir korku ve dehşet içine düşüremiyor. Michael Rasmussen ve Shawn Rasmussen'in yazdığı filmin oyuncuları ise orta şeker başarılıktaki Amber Heard, Lyndsy Fonseca ve Danielle Panabaker'dır.

Kristen (Heard) bir çiftlik evini yakar ve ardından sadece kadın hastaların yer aldığı bir akıl hastanesine götürülür. Yangından öncesini hiçbir şekilde hatırlamamaktadır. Tedavisi bir yandan devam ederken, dehşet bir görüntüye sahip olan hayalet onu ve diğer kadın hastaları rahatsız etmeye başlar. Yaşadıklarını ne doktoruna ne de hasta bakıcılara inandıramayan Kristen, hayatta kalma savaşı vermeye çalışır.

12 Haziran 2011 Pazar

My Sister’s Keeper (2009)

Face/Off”, “She’s So Lovely”, “Blow”, “John Q”, “The Notebook” ve “Alpha Dog” gibi filmlerden tanıdığımız ünlü yönetmen Nick Cassavetes, My Sister’s Keeper filmi ile tekrardan harika bir drama adını yazdırıyor. Cameron Diaz oynadığı için filme başlarken kuşku duymuş olsam da her dakika ilerledikçe tüm ekibe bağlandığımı hissettim. “Don Juan deMarco”, “Alex and Emma” ve “ The Notebook” filmlerinin ünlü senaristi Jeremy Leven, Nick Cassavetes ile bir araya gelip Jodi Picoult’un aynı adlı kitabından (2004) uyarlayarak kaleme aldıkları filmin başrol oyuncuları Abigail Breslin, Walter Raney, Sofia Vassilieva, Cameron Diaz ve Alec Baldwin’dir.

Çok küçük yaştaki Kate’in annesi Sara ve babası Brian, kızlarının lösemi olduğunu ve sadece birkaç yıl daha yaşayabileceğini öğrenirler. Kate’in kurtuluşu ise aynı kan bağı taşıyacağı bir kardeştir.  Her türlü yolu deneyen Sara ve Brian, bu durum üzerine Kate’e donör olması için bir çocuk sahibi daha olurlar. Anna ismindeki kızları Kate’e cidden de umut olur ve bir süre daha yaşamasına olanak sağlar. Tabi bu arada Anna için hiç de kolay olmayacaktır çünkü küçük yaşta tahmininden daha çok acı ve dram yaşamaya mecbur kalır.

9 Haziran 2011 Perşembe

Morgan Freeman

Bruce Almighty filmindeki Tanrı rolüyle

Blogda filmler dışında zaman zaman yer verdiğim/vereceğim listelere ünlü oyuncuların biyografilerini ve onlarla ilgili ilginç bilgileri de yazmak amacıyla siftahımı hayranlık duyduğum aktörler arasında en üst sıralarda olan Morgan Freeman ile yapmak istedim.

Gerçek adı Morgan Porterfield Freeman, Jr. olan oyuncu, 01.06.1937 ABD'de berber babası ve temizlikçi annesinin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.

8 Haziran 2011 Çarşamba

A Christmas Carol (2009)

Arkadaş tavsiyesine uyarak izlediğim A Christmas Carol’u gösterimde olduğu dönemde nasıl gözümden kaçırdığımı bilmiyorum. Fantastik ve drama türüne de girebilen animasyon, Charles Dickens’ın aynı adlı öyküsünden yola çıkarak hayat buluyor. Filmin hem yapımcısı, hem yönetmeni, hem de senaristi olan efsane adam Robert Zemeckis ile ilgili bilgilere aşağıda yer vereceğim için animasyonun başrol oyuncularına geçmek istiyorum. Jim Carrey, Gary Oldman, Robin Wright Penn ve Colin Firth, özel bir teknik görüntü sayesinde 96 dakikalık animasyonda canlıymış gibi yer alıyorlar. Jim Carrey'in varlığı ise apayrı bir zevk katıyor. 

Büyük bir servet sahibi olmasının yanında cimriliği ve huysuzluğuyla nam salan Ebenezer Scrooge, Noel’e oldukça sinirli ve acımasız girer. Sadık hizmetkarına ve tek akrabası olan yeğenine bağırır; yardım dileyen insanlara ters davranır ve Noel’in gereksizliği üzerine nutuk atar. O günün akşamında yalnızken öbür dünyada zincirlere bağlı olarak yaşamında yaptığı hataların cezasını çeken ölmüş iş ortağı Marley’in hayaleti onu ziyaret eder. Marley son bir şans için eski ortağını uyarır ve ona üç tane ruhun kendisini ziyaret edeceğini bildirir. Bu üç hayalet Scrooge’un son şansını kullanabilmesi için neler yaşatacak ve bu yaşananlar işe yarayacak mı, izleyip görün derim J

6 Haziran 2011 Pazartesi

Love and Other Impossible Pursuits (2009)

Black Swan” sonrasında ardı arkası kesilmeden izlediğim Natalie Portman filmlerine en son diğer adı The Other Woman olarak da duyurulan ABD yapımı 119 dakikalık Love and Other Impossible Pursuits eklendi. “Bounce”’un yönetmen ve senaristliğini, “Marley & Me”nin senaristliğini üstlenen Don Roos, Ayelet Waldman’in aynı adlı kitabından uyarlayarak filmi kaleme alırken aynı zamanda yönetiyor. Türkiye’de gösterime bile girmeyen film birçok ülkede DVD olarak satışa bile çıkmış. Oyuncu kadrosu iki başarılı kadın ile göze çarpıyor: Natalie Portman ve Lisa Kudrow ile Scott Cohen.

Harvard’lı avukat Emilia Grrenleaf (Portman) elinde olmadan patronu Jack’e (Cohen) aşık olur. Mutsuz bir evliliğe sahip Jack’in ise en büyük gurur kaynağı ve neşesi oğlu William’dır. Jack, Emilia’nın ilgisine karşı koyamaz ve ilişkileri bir süre sonra Emilia’nın gebeliğe ile ciddileşir. Doktor eşi Carolyn’den (Kudrow) boşanarak Emilia ile evlenen Jack kızlarının doğumuyla mutluluğu yeniden bulur. Lakin bu evlilik acı bir olayla sekteye uğrar ve Emilia üstesinden gelmekte oldukça zorlanır. Bununla birlikte üvey anne olmanın yaşattığı problemlerle başa çıkmaya çalışırken "diğer kadın" damgası da onu çıkmaz yola sürüklemektedir.

5 Haziran 2011 Pazar

The Hangover Part II (2011)

Belaları mıknatıs gibi kendilerine çeken efsane grup yeni bir evlilik arifesinde bir araya geliyor! İlk film “The Hangover” popülaritesi yapımcıları harekete geçirdi ve devam filmi The Hangover Part II Cuma gösterime girdi. Yönetmen koltuğunda gene Todd Phillips otururken senaryo bu sefer Craig Mazin, Scot Armstrong ve Todd Phillips tarafından hayat buluyor. ABD yapımı 102 dakikalık komedinin başrollerinde ise kadro aynı: Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis, Justin Bartha ve Ken Jeong.

Stu (Helmes)’nun düğünü için Bangkok’a beraber giden Phil, Alan, Doug ve Stu bundan önceki olaylar silsilesi yaşadıkları bekarlığa veda partisinden dolayı daha sakin ve sessiz düğünü beklemeye karar verirler. Lakin işin içine Alan (Galifianakis) girince tabi ki evdeki hesap çarşıya uymayacaktır. Las Vegas’taki parti sonrası kendini zar zor toparlayan Stu bu sefer evlilik ve aile saadetini yakalayabilecek mi? Bangkok da Las Vegas gibi olacak mı yoksa “Ohoo o da ne ki!?” mi dedirtecek?

1 Haziran 2011 Çarşamba

Unstoppable (2010)

Kasım 2010'da gösterimde olan Unstoppable, Denzel Washington'ın ismi sayesinde göze çarpan ama seyircinin umduğunu değil bulduğunu izlettiren bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. "The Hunger", "Top Gun", "Beverly Hills Cop 2", "Days of Thunder", "True Romance", "Enemy of the State", "Spy Game", "Man on Fire", "Deja Vu" ve "The Taking of Pelham 1 2 3" gibi oldukça bilinen macera ağırlıklı filmlerin usta yönetmeni Tony Scott'ın yönettiği; "Godsend", "Live Free or Die Hard", "Deception", "Race to Witch Mountain" filmlerinin senaryolarını yazan Mark Bomback'in gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme aldığı ABD yapımı 98 dakikalık filmin baş rollerinde Denzel Washington, Chris Pine ve Rosario Dawson bulunuyor.

Tren sürücüsünün dikkatsizliği yüzünden içinde bolca tehlikeli kimyasal madde ve mazot bulunan bir tren kontrolden çıkar ve kullanıcısı olmadan yoluna devam eder. Nüfusun fazla olduğu yerleşim bölgelerine yaklaştıkça hızı da artan tren, hem maddi hem de manevi açıdan oldukça büyük risk taşımaktadır. Üstelik, bir okul gezisinin ve vagon toplayarak ilerleyen başka bir trenin de güzergahına girerek durumu daha da vahim kılmaktadır. Tren kontrol altına alınamazsa büyük bir felaket yaşanacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...