2006'da 81 yaşında
aramızdan ayrılan Türk sinemasının en önemli yönetmen, yapımcı ve
senaristlerinden Atıf Yılmaz’ı anmak adına bu hafta üç projesine saygıyla yer vermek
istedim. 1965 yılından başlayarak Altın Portakal olmak üzere pek çok ödül
kazanan Yılmaz, 1996’da yaşam boyu onur ödülüne layık görülmüştür. 100’den
fazla filme adını kazımıştır. 51 filmin senaryosunu yazıp, 27 kez de yapımcı
koltuğuna geçmiştir. Eserlerinden bir kısmını hatırlamak gerekirse: “Hıçkırık”, “Ala Geyik”, “Keşanlı Ali
Destanı”, “Taçsız Kral”, “Kozanoğlu”, “Köroğlu”, “Yedi Kocalı Hürmüz”,
“Güllü Geliyor Güllü”, “Güllüşah ile İbo”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Kibar
Feyzo”, “Minik Serçe”, “Dolap Beygiri”, “Şekerpare”, “Aaah Belinda”,
“Değirmen”, “Asiye Nasıl Kurtulur?”, “Hayallerim
Aşkım ve Sen”, “Kadının Adı Yok”,
“Arkadaşım Şeytan”, “Gece Melek ve Bizim Çocuklar”, “Nihavend Mucize”, “Eğreti Gelin”.
Ele almak istediğim ilk proje
1986 yapımı Değirmen’dir. Seçme sebebim baş rolünde Şener Şen olmasına rağmen
çok az öne çıkmasıdır. Seyrettiğimde şaşkınlığımı uzun süre üstümden
atamadım. Bu denli başarılı bir proje nasıl televizyonda gösterilmez, sinemanın
mihenk taşları arasından yer almaz? Televizyonda gösterilmeme sebebi hükümete atılan taşlar olduğu şüphesiz. Peki ya neden “en iyi Türk filmleri”
listesinde hiç adından söz edilmez ki?
Değirmen, Reşat Nuri Güntekin’in
1944’te basılan aynı adlı romanından Barış Pirhasan tarafından
senaryolaştırılmıştır. Yönetmen koltuğundaki Atıf Yılmaz, Şener Şen’in komedi
oyunculuğu haricinde de çok başarılı olduğunu seyirciye ispatlıyor bu projeyle.
99 dakikalık dram, dram komedide Şener Şen’e çok güçlü oyuncu kadrosu eşlik
ediyor: Serap Aksoy, Ali Erkazan, Tarık Pabuççuoğlu, Orhan Çağmen, Taner
Barlas, Dursun Ali Sarıoğlu.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde
İstanbul yakınlarındaki Sarıpınar adlı kasabanın kaymakamı, sazlı sözlü,
dansözlü bir eğlencede ahaliyle sarhoş olur. Sarhoşluğun verdiği mahmurluk,
dansözün göbek atmasıyla deprem etkisi yaratır. Görünmez kazalarla evde birçok kişi
yaralanır. Olmayan deprem, kasabalının ağzında gerçeğe dönüşür ve olay
başkente kadar duyurulur. Deprem incelemesi yapmak için bir heyet bile kasabaya
gelir. Artık kaçınılmaz tek yol vardır: Heyeti depremin olduğuna inandırmak!
Senaryoda öyle güçlü yönetim
eleştirisi var ki şimdiki Türkiye’de yapılan eleştirilerin benzerini 1944
basımı bir kitapta görmek insanı şaşırtıyor. Düzen aynı düzen, düşünce aynı
düşünce demek ki. Halkın iktidardan kopuk bihaber yaşaması, önde gelenlerin
mesleklerinde yaptıkları hilekarlıklar tek tek göze sokuluyor. Kaymakam
gerçeklerle yüzleşmek yerine, işin kolayına kaçıp olayları arapsaçına
döndürüyor. Onla birlikte, kendi çıkarlarını halka rağmen korumayı tercih eden
esnafın önde gelenleri (doktor dahil) aynı yolda ilerliyorlar. Her toplumda
olduğu gibi “Doğrucu Davut” kişilikler öne çıkıyor; daha doğrusu öne çıkması
engellenmeye çalışılıyor.
Ele alınan karakterler gayet
iğneleyici ve başarılıdır. Hatta bazıları tiplemeye kadar gidiyor. Oldukça fazla
karakter bulunmasına rağmen, hepsini tanıyabiliyor, haklarında fikir
yürütebiliyor ve takip edebiliyorsunuz. Karakterlerin isimleri önem taşımıyor;
mühim olan tutumlarıdır. Tutumlarıyla beraber hikaye renkleniyor, canına can katıyor.
Mekan, dekor, kostüm tasarımı
çekilen döneme göre gayet başarılıdır. Hem modernlik var, hem de günün
koşullarına göre sefalet de gösteriliyor. Hatta görüntü kalitesi dahi 1986’dan
beklenene göre etkileyicidir. Temiz ve netliği seyirliği kolaylaştırıyor.
Oyuncu kadrosunu yukarıda kısa
kesmiş olsam da her biri o denli yetenekli ve başarılı ki, özünde hüzün dolu
gerçekleri barındıran dramı, dram komediye dönüştürüyorlar. Belki de projeyi bu
denli sevmemin bir sebebi de budur. Anlatım hem çok keskin hem de trajik olayı
komedi haline getiriyor. Düşününce imkansız denilecek noktaya gelen kulaktan
duyma şeyler, aslında her gün yaşadıklarımızın özeti. Demek ki yıl 2013 de olsa,
1944 de olsa değişen bir şey yok!
Not: Sinemada yer alan herkese
oyuncu diyorsak, Şener Şen’e aynı şekilde hitap etmekle haksızlık ediyoruz
sanırım. Her yönüyle çok başarılı olan Değirmen’i, Şener Şen katbekat yukarı
çıkarıyor. Saygıyla önünde eğilip, ceket iliklemek gerekir.
Not 2: Fragmanı izleyin :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder