8 Ocak 2013 Salı

Değirmen (1986)


2006'da 81 yaşında aramızdan ayrılan Türk sinemasının en önemli yönetmen, yapımcı ve senaristlerinden Atıf Yılmaz’ı anmak adına bu hafta üç projesine saygıyla yer vermek istedim. 1965 yılından başlayarak Altın Portakal olmak üzere pek çok ödül kazanan Yılmaz, 1996’da yaşam boyu onur ödülüne layık görülmüştür. 100’den fazla filme adını kazımıştır. 51 filmin senaryosunu yazıp, 27 kez de yapımcı koltuğuna geçmiştir. Eserlerinden bir kısmını hatırlamak gerekirse: “Hıçkırık”, “Ala Geyik”, “Keşanlı Ali Destanı”, “Taçsız Kral”, “Kozanoğlu”, “Köroğlu”, “Yedi Kocalı Hürmüz”, “Güllü Geliyor Güllü”, “Güllüşah ile İbo”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Kibar Feyzo”, “Minik Serçe”, “Dolap Beygiri”, “Şekerpare”, “Aaah Belinda”, “Değirmen”, “Asiye Nasıl Kurtulur?”, “Hayallerim Aşkım ve Sen”, “Kadının Adı Yok”, “Arkadaşım Şeytan”, “Gece Melek ve Bizim Çocuklar”, “Nihavend Mucize”, “Eğreti Gelin”.

Ele almak istediğim ilk proje 1986 yapımı Değirmen’dir. Seçme sebebim baş rolünde Şener Şen olmasına rağmen çok az öne çıkmasıdır. Seyrettiğimde şaşkınlığımı uzun süre üstümden atamadım. Bu denli başarılı bir proje nasıl televizyonda gösterilmez, sinemanın mihenk taşları arasından yer almaz? Televizyonda gösterilmeme sebebi hükümete atılan taşlar olduğu şüphesiz. Peki ya neden “en iyi Türk filmleri” listesinde hiç adından söz edilmez ki?

Değirmen, Reşat Nuri Güntekin’in 1944’te basılan aynı adlı romanından Barış Pirhasan tarafından senaryolaştırılmıştır. Yönetmen koltuğundaki Atıf Yılmaz, Şener Şen’in komedi oyunculuğu haricinde de çok başarılı olduğunu seyirciye ispatlıyor bu projeyle. 99 dakikalık dram, dram komedide Şener Şen’e çok güçlü oyuncu kadrosu eşlik ediyor: Serap Aksoy, Ali Erkazan, Tarık Pabuççuoğlu, Orhan Çağmen, Taner Barlas, Dursun Ali Sarıoğlu.

Birinci Dünya Savaşı öncesinde İstanbul yakınlarındaki Sarıpınar adlı kasabanın kaymakamı, sazlı sözlü, dansözlü bir eğlencede ahaliyle sarhoş olur. Sarhoşluğun verdiği mahmurluk, dansözün göbek atmasıyla deprem etkisi yaratır. Görünmez kazalarla evde birçok kişi yaralanır. Olmayan deprem, kasabalının ağzında gerçeğe dönüşür ve olay başkente kadar duyurulur. Deprem incelemesi yapmak için bir heyet bile kasabaya gelir. Artık kaçınılmaz tek yol vardır: Heyeti depremin olduğuna inandırmak!
Senaryoda öyle güçlü yönetim eleştirisi var ki şimdiki Türkiye’de yapılan eleştirilerin benzerini 1944 basımı bir kitapta görmek insanı şaşırtıyor. Düzen aynı düzen, düşünce aynı düşünce demek ki. Halkın iktidardan kopuk bihaber yaşaması, önde gelenlerin mesleklerinde yaptıkları hilekarlıklar tek tek göze sokuluyor. Kaymakam gerçeklerle yüzleşmek yerine, işin kolayına kaçıp olayları arapsaçına döndürüyor. Onla birlikte, kendi çıkarlarını halka rağmen korumayı tercih eden esnafın önde gelenleri (doktor dahil) aynı yolda ilerliyorlar. Her toplumda olduğu gibi “Doğrucu Davut” kişilikler öne çıkıyor; daha doğrusu öne çıkması engellenmeye çalışılıyor.

Ele alınan karakterler gayet iğneleyici ve başarılıdır. Hatta bazıları tiplemeye kadar gidiyor. Oldukça fazla karakter bulunmasına rağmen, hepsini tanıyabiliyor, haklarında fikir yürütebiliyor ve takip edebiliyorsunuz. Karakterlerin isimleri önem taşımıyor; mühim olan tutumlarıdır. Tutumlarıyla beraber hikaye renkleniyor, canına can katıyor.

Mekan, dekor, kostüm tasarımı çekilen döneme göre gayet başarılıdır. Hem modernlik var, hem de günün koşullarına göre sefalet de gösteriliyor. Hatta görüntü kalitesi dahi 1986’dan beklenene göre etkileyicidir. Temiz ve netliği seyirliği kolaylaştırıyor.

Oyuncu kadrosunu yukarıda kısa kesmiş olsam da her biri o denli yetenekli ve başarılı ki, özünde hüzün dolu gerçekleri barındıran dramı, dram komediye dönüştürüyorlar. Belki de projeyi bu denli sevmemin bir sebebi de budur. Anlatım hem çok keskin hem de trajik olayı komedi haline getiriyor. Düşününce imkansız denilecek noktaya gelen kulaktan duyma şeyler, aslında her gün yaşadıklarımızın özeti. Demek ki yıl 2013 de olsa, 1944 de olsa değişen bir şey yok!

Not: Sinemada yer alan herkese oyuncu diyorsak, Şener Şen’e aynı şekilde hitap etmekle haksızlık ediyoruz sanırım. Her yönüyle çok başarılı olan Değirmen’i, Şener Şen katbekat yukarı çıkarıyor. Saygıyla önünde eğilip, ceket iliklemek gerekir.

Not 2: Fragmanı izleyin :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...