17 Ocak 2013 Perşembe

The Words (2012)

Çalıntı Hayat

Seyretmekte biraz geç kaldığım Çalıntı Hayat, 7 Aralık’ta gösterime girmişti. ABD yapımının yönetmenliğini ve senaristliğini Brian Klugman ile Lee Sternthal üstleniyor. Dram ve gerilim türündeki 96 dakikalık projenin oyuncu kadrosu ise ilgi çekici: Bradley Cooper, Zoe Saldana, Olivia Wilde, Jeremy Irons, Dennis Quaid. Seyredilmesi gerektiğine inandığım gerilim filmlerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Rory Jansen’in en büyük hayali tanınan bir yazar olmak ve kitaplarını bastırmaktır. Uzun uğraşlar ve sabrı sonrası kitabı basılır e neredeyse dünya  çapında bir üne sahip olur. Pek çok eleştirmen tarafından da olumlu dönüşler alır. Çok sevdiği eşiyle beraber bu şöhretin keyfini çıkarırken bir gün adı bilinmeyen yaşlı bir adam ortaya çıkar ve Rory’nin kitabıyla ilgili inanılmaz bir iddia ortaya atar. Bu iddia hiç yenir yutulur cinsten değildir.


“Ruby Sparks” sonrası bir yazarın daha kendi içinde yaşadıkları perdeye yansıtılıyor. Yalnız bu sefer işin içine gerilim ve etkileyici bir kurgu da ekleniyor. Zira filmde beni en çok şaşırtan, büyüleyen şey iç içe giren öykülerin kurgusuydu. Kafa karıştırıcı, düşündürücü, zaman zaman işin içinden çıkılamayan bir senaryoya sahip. Klugman ve Sternthal ikilisi hem senaryoyu hem de yönetmen koltuğunu çok iyi paylaşıyorlar. Renk kullanımı, mekanların konu ve zamanı aydınlatacak şekilde tasarlanması, geçmiş zamandaki hikayenin kostüm ve makyajı güçlüydü. 3 farklı dönemi bu gibi detaylarla ayırabilmişler.

Senaryo ise yeni dönem kafa yorulan bir konuya değiniyor. Yazar, onun hayatı ve mesleğini icra ederken yaşadığı zorluklar. Yazan, çizen ve bir şeyler karalayanlar eminim öyküye daha çok bağlanacaklardır. Yazmanın zorlukları, çelişkiler, ikilemler, maddi zorluklara rağmen bu mesleği devam ettirme güdüsü, çevresine bunu açıklamakta zorluk çekmeler, sabır başlıca aklıma gelen ve çözülmeyi bekleyen sorunlardır. Yazarlık konusunda tecrübem olmadığı için sadece izleyici olarak bu fikirleri ortaya atabiliyorum. Etkisi ise hayli kuvvetlidir. Günümüz koşullarında yazarlığın ne kadar güç olduğunu da vurgulaması gerçekçiliğini gösteriyor.
Peki, ya karakterler? Rory’nin üzerinde biraz daha durulsa enfes bir karakter çıkabilirdi. Duyguları üstünkörü işleniyor. Girdiği, daha doğrusu girmesi gereken bunalımlar yeteri kadar aktarılamıyor. Bradley Cooper bunu yansıtamıyor gibi görünse de karaktere izin verildiğine inanmıyorum. O gerilimi psikolojik baskıyla mükemmel hale getirebilirlerdi. Bunun yanında elbette yaşlı adam çok tesirliydi. Yer aldığı her sahnede dolu dolu kendini anlatıyor. Sadece Jeremy Irons başarısı değil bu; karakterin kendine de fırsat veriliyor.

Bu filmle olmasa da hazır senenin Oscar adaylığını kapmışken Bradley Cooper’dan bahsetmek gerek. 1975 ABD doğumlu oyuncu, 25’ten fazla sinema projesinde yer almıştır. Kariyerindeki patlamayı şüphesiz “The Hangover” serisiyle yakaladı. Yeri gelmişken, serinin 3. filmi 2013 tarihli! Beğenenlere duyurulur. Henüz izleyemediğim “Silver Linings Playbook”la en iyi erkek oyuncu Oscar, Altın Küre, Bafta adaylıklarına layık görüşmüştür. Bu yaşta çok iyi başarı, değil mi? Rory’i canlandırırken hünerini ortaya koysa da karakterin duygularını aktarmada sıkıntı yaşanıyor. Bu yönetmenden de kaynaklanmıyor değil tabi.

Not: Afişi ve kullanılan rengi çok beğendim!


1 yorum:

  1. Jeremy Irons'ın olduğu sahneler hiç bitmesin dedim süperdi filmin sonunda bi kafa karışıklığı yaşadım :D

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...