Oyuncu kadrosuna inanıp seyrettiğim filmler listesine
bir tane daha eklenmiş oldu. Yönetmen koltuğunda Fred Schepisi otururken, Kudy
Morris’ın 1973 tarihli aynı adlı eserinden Patrick White, senaryoyu
uyarlamıştır. Avustralya yapımı dramın baş rollerinde Geoffrey Rush, Charlotte
Rampling, Judy Davis gibi usta bir kadro bulunuyor.
Elizabeth Hunter, çevresini, ailesini, çalışanlarını
hep kontrol altında tutmuştur. Dillere destan güzelliğiyle egosu her daim
tavandayken ölümün eşiğine gelmiştir. Yalnız kontrolü bırakmaya hiç ama hiç niyeti
yoktur. Çocuklarına ve çalışanlarına gitmeden oyunlar oynamaya devam eder.
Senaryosunun kuvvetinden şüphe duyulmayan bir projeyle
karşı karşıyayız. Derin bir hikaye, etkileyici diyaloglar, hafif “snob” bir
hava, etkileyici karakter detaylandırmaları filme olan ilgiyi arttırıyor.
Özellikle 3 ana karakterin ekrana aktarılması çok hoşuma gitti. Anne ve
iki çocuk arasında yaşanan ve annenin her daim kazandığı mücadele hem
şaşırtıyor hem de az biraz hüzünlendiriyor. Bir yandan anne nasıl bu gibi
tuzaklar hazırlar derken, diğer yandan belli yaşlara gelmiş “çocuklar”ın
bunları yaşamaya hakları var mı yok mu diye düşünüyorsunuz. Kurgu ise zamanları
ayırmakta başarılı şekilde tasarlanmıştır. Özellikle geçmiş ve şimdiki zamanda
karakterleri aynı kişilerin canlandırması artı bir puan topluyor. Mekan, dekor,
kostüm detayları hafif şatafatlı fakat aristokrasiyi de barındırarak ilgiyi arttırıyor.
Peki, bu projeyi neden sevemedim? Genelinde bir soğukluk var, ısınamadım, keyif
alamadım. Sanırım havasında bir olumsuzluk var. Oyunculuklar çok başarılı,
sivri bir senaryoya sahip, detaylar düşünülerek tasarlanmış. Hepsi bir bütün
olarak ele alındığında ise tek tek dökülüyor. Buna sebep olarak aklıma ilk
gelenler görsel teknik ve yönetmenliktir. “Iceman”, “Roxanne”, “I.Q.”, “Last Orders” gibi filmlerin Avustralyalı yönetmeni Schepisi’nin
filmi bir tık geriye çektiğine inanıyorum.
IMDB’den 6, Rotten Tomatoes’tan da 68 alan projeye
gelen eleştiriler bu sefer biraz belirsiz görünüyor. Neden mi?
Yazmadan önce araştırırken fark ettim ki film doğru düzgün ortaya bile
çıkmamış. Kaynak sayısı oldukça sınırlı. Yazılan eleştirilerde de beğenenler ve
hiç beğenmeyenler bulunuyor. Orta noktayı bulmak güçleşiyor. Bu sefer IMDB’nin
verdiği puan bana daha yakın geliyor.
İtiraf ediyorum; filmin adını gördüğüm an içimden "The Eye Of The Tiger" dedim, melodisiyle. ehehe.
YanıtlaSilFilmi ne güzel övmüşsün derken, antipatik soğuk havasına bir yergi geldi. Hiaam. Merak ettim yahu filmi. ehehe.
Senin müziği duyasın varmış, filmi bahane etme :)) Filmi beğeniğ beğenmediğimi ben de tam anlamadım, ortada kaldım sanırım.
Sil