Daha İyi Bir Hayat |
Guillaume Canet baş
rolde olunca ne konusuna, ne diğer oyunculara bile bakmadan ekran başına
geçtim. Sonuç? Harika performanslar, etkileyici bir dram, örnek alınası
ilişkiler… Cannes ödüllü Cedric Kahn yönetmen koltuğunda oturuyor. Ayrıca
Catherine Paille ile senaryoyu da kaleme alıyorlar. 110 dakikalık Fransa yapımı
dramın baş rollerinde Guillaume Canet, Leila Bekhti, Slimane Khettabi yer
almaktadırlar. Film, Türkiye’de Haziran sonu girmiştir.
Yann, hayallerinde şeflik olmayı
kuran başarılı bir aşçıdır. Bir gün oğlunu tek başına büyüten bekar bir anne
olan Nadia ile tanışır ve yıldırım misali aşık olurlar. Artık Yann’ın tek bir
arzusu vardır: Sevdiği kadın ve oğluyla mutlu bir yuva kurmak ve taşrada
keşfettiği bir yerde kendi restoranını açmak. Peki hayat bu gençlere fırsat
verecek midir?
Amerikanvari bir girişle başlayan
proje, kafada biraz soru baloncukları yaratıyor. Kim kimdir, nedir diye sağa sola bakınırken pat
yıldırım aşkı ortaya çıkıyor. Pek de gerçekçi gelmiyor. Daha doğrusu beğeninin
aşka dönüşmesini seyirci pek göremiyor; oldubittiye geliyor. Yıldırım aşkı
ardından hop yeni bir hayata geçiş süreci başlıyor. İnsan hem imreniyor hem de
şaşırıyor. Neyse ki film bir süre sonra gerçeğe daha yaklaşıyor. Fark
ediyorsunuz ki aslında en baştan beri çok gerçekçiymiş. Seyircinin anlaması
gereken nokta ise şu: Hayal alemindeki giriş, karakterlerin arzu ve istekleri.
Hayatın ta kendisi baş rolü öyle güzel kapıyor ve kurgu öyle bağlanıyor ki
“Tamam budur” diyorsunuz. Mekan, dekor, kostüm detayları ana karakterlerin
hayatı ve hayatın onlara getirdikleriyle orantılı tasarlanmıştır. Sahnelerin
bağlanışı ise en çok dikkatimi çeken detayların başındaydı. Karakterlerin
sanırım ruh hallerini ve yaşadıklarını daha iyi yansıtmak amacıyla çekimler
birbirine bağlanmak yerine siyah karartmalarla bölünüyor. Anlatılanlara çelme
takıyor gibi yorumlanabilir bu tercih. Bana göre ise öykünün ruhunu seyirciye
geçirme yoludur. Seyrederken de hiç rahatsız etmedi; aksine düşünme fırsatı
yarattı. 3 ana karakter gayet kıvamında irdelenmiştir. Özellikle Yann
karakterinin bitmeyen azmi, çabası, umudu ve her defasında ayağının
tökezlemesiyle yaşadığı hayal kırıklığı çok başarılı yansıyor ekrana. Bununla
birlikte, üvey babalık konusunda yaptıkları seyircinin karakteri beğenmesini
perçinliyor.
IMDB’den 6.7 alan filme gelen
eleştiriler olumlu tarafa meyillidir. Roma Film Festivali’nde performansıyla en
iyi erkek oyuncu ödülünü Canet almıştır. 1973 Fransa doğumlu ünlü oyuncu ve
yönetmen Canet, hayran olduğum diğer bir oyuncu olan Marion Cotillard ile
beraberdir. “Tell No One” ile en iyi yönetmen Cesar ödülünü almıştır. Film
hakkında yazdığım yazıya bir göz atıp izlemenizi tavsiye ederim. 35’ten fazla
projede oyuncu olarak yer alıp, 7 filmi de yönetmiştir. “Joyeux Noel” (Love Me
If You Dare) ile tanınan Canet, genç yaşına rağmen Fransa’nın en önemli
oyuncuları arasındaki yerini almıştır. Bu filmdeki Yann karakterini o kadar
gerçekçi ve başarılı kotarıyor ki hayran kalmak imkansız. Mimik ve
hareketlerini çok iyi kullanıyor. Hani oynadığı karaktere inanmak diye biraz
klişeleşmiş bir söz vardır ya; Canet bunu yapıyor, seyirciyi de inandırıyor.
"Anlatılanlara çelme takıyor gibi yorumlanabilir bu tercih." evet bana da garip durur gibi geldi; ama muhtemelen kafamda şekillendiği gibi değildir o geçişler. ehehe.
YanıtlaSilYorumların sayesinde indireceğim çok film var; ama bir türlü, indirmeye başlayamadım. Üşengeçlik, başa bela. ehehe.
Teşekkürler, film izleme hazineme bir tane daha kattın. Umarım, inanıyorum, izleyeceğim! ehehe.
Sonuçta filmde Canet var! Tamam sinemasevere yakışacak bir yorum değil ama adam yakışıklı ve sempatik :D
SilBen de bir sinemaseverim ama her fırsatta bir "Johnny Depp yeiaaağ!" çığırması da yaparım. ahahaha.
SilAma tabi, sen film yorumcusu olduğundan daha bir objektif bakabilmen gerek belki; ama olsun, WE TRUSTED YOU! ehehe.