Şubat 2012’de sessiz sedasız
gösterime giren fakat Altın Portakal’dan tam 4 ödül alan Güzel Günler
Göreceğiz, hem seyirciyi hem de eleştirmenleri şaşırtmıştır. Sebebi ise
beklenilenden ya da tahmin edilenden daha iyi oluşudur. 112 dakikalık dramın
yönetmen koltuğunda Hasan Tolga Pulat otururken, Emre Kavuk senaryoyu
yazmıştır. Buğra Gülsoy, Feride Çetin, Barış Atay, Nesrin Cevadzade, Uğur Polat, Cengiz Sezici, Bedia Ener gib usta bir oyuncu kadrosuna sahip olması da büyük
bir avantaj sağlamaktadır. En iyi film, senaryo, kurgu, yardımcı kadın oyuncu
dallarında Altın Portakal kazanmıştır.
Cumali, Ali, Figen, İzzet ve
Anna... İstanbul’da yolları kesişen birbirinden farklı insanlar ve kültürler...
Geçmişe yapılan yolculuklarla bir gün içinde yaşadıkları anlatılıyor.
Birbirlerinden bihaberlerken, hepsinin hayatı diğerini etkiliyor.
Filmin künyesinde Toygar
Işıklı’yı görünce kafada bir anda ampul yandı! Bu isim varsa, film müzikleri
elbette çok başarılıdır. Televizyonda izlediğim dizilerden sonra en ufak bir
şüphe duyulmuyor zaten. Mekan, dekor, kostüm detayları baş roldeki beş kişinin
sahip olduğu kültüre ve çevreye göre çok başarılı ele alınıyor. Standartlıktan
kaçılması, tek tek detaylara önem verilmesi seyirliği arttırıyor. Çok fazla
mekan kullanılması iyi midir değil midir, tartışılırken öykünün zenginliğini de
ortaya koymuyor değil.
Farklı insanların yollarının
kesişmesi bizler için şaşılacak bir durum değil. Zira sinemada pek çok kez
yerli ve yabancı projede tanık olduk. Güzel Günler Göreceğiz’in bu filmlerden
farkı ise her bir karakter üzerinden geneli kapsayabiliyor olmasıdır. Her
kesimden seyirciye ulaşabilen karakterler bulunuyor. Bir yanda töre yüzünden
çektiği ızdırapları unutmaya çalışan ama vicdan azabından kurtulamayan Doğulu
bir karakter, diğer yandan İstanbul’un göbeğinde bir polis, tüm bunların
dışında parlak bir kariyeri olabilecekken sevdası uğruna herşeyi herkesi
arkasında bırakan bir otomobil tamircisi. Senaryonun derdi duygu sömürüsü
yapmak veya maddi sıkıntıları ortaya çıkarmak değil. Her karakterin sahip
olduğu hayatı eşit miktarda paylaştırarak anlatmak. Bunu başarıyor mu? Elinden
geldiği kadar evet. Tabi ilk yönetmenliğinde Tolga Pulat az biraz Yeşilçam’dan
tiyolar kaparak seyirciyi hedef aldığı bellidir. Yani bir Nuri Bilge Ceylan,
Zeki Demirkubuz gibi seyirciden çok anlatmak istediğinin üzerinde durmuyor. Bu
da tabi çoğu seyircinin izlemesini sağlıyor (acı ama gerçek). Projenin kurgusu
oldukça ilgi çekici. Hikayelerin birbirine bağlanmasında çoğu projelerden
farklı bir yol izlenmiştir. İlk olmasa da sık kullanılan bir teknik olmaması
merakı arttırıyor. Tabi zaman zaman konsantrasyon dağılabiliyor. Pek çok farklı
hikayenin anlatılırken ve bunları birleştirmeye çalışırken temponun ayağı
tökezliyor. Ufak sıyrıklarla neyse ki atlatabiliyor.
Kadrodaki her oyuncuyu ayrı ayrı çok beğensem de en dikkat çeken isimler
Feride Çetin ve Nesrin Cevadzade’dir. “Yangın
Var”da Cevadzade’den bahsettiğim için Feride Çetin’i öne çıkarmak
istiyorum. 1980 İstanbul doğumlu Çetin, oyunculuğun yanında yönetmenlik ve
gazetecilik ünvanlarına sahiptir. İstanbul Üniversitesi Radyo TV Sinema
bölümünden sonra Sinema-TV yüksek lisansını bitirmiştir. Bunun üzerine bir de
doktorasına devam etmektedir aynı bölümde. Sinema, TV projeleri yanında
tiyatroda da yer alan oyuncu, dönem dönem Radikal Kitap ekinde yazarlık
yapmaktadır. “İki Genç Kız”, “Gomeda”, “Ulak”, “Aziz Ayşe” sinema
filmlerinde oynarken, “Hatırla Sevgili”,
“Son Ağa”, “Yalancısın Sen”, “Aşk ve Ceza”,
“Anneler ve Kızları” dizilerinde
adını öne çıkarmıştır. “İki Genç Kız”
filmiyle Ankara Film Festivali’nde umut veren genç kadın oyuncu, Sadri Alışık
Sinema Ödülleri’nde umut veren sinema oyuncusu ve Altın Koza’da en iyi kadın
oyuncu ödüllerini almıştır. Yüzünün drama çok yakıştığını düşünüyorum. Belki bu
yüzden canlandırdığı çoğu karakterde dram ağırlık basmaktadır.
yine de olumlu bir izlenim bıraktı ben de bir şans da buna vereceğim :)
YanıtlaSilBeklenti içinde olmadan seyredirsen fena sayılmaz aslında :)
Silbakalım dediğin gibi olsun :)
SilBir merak uyandırdı bende de. ehehe.
YanıtlaSilAyriyetten, Gomeda çok iğrençti bence yaaağ.... - Alakası yok; ama söyleyeyim dedim. ehehe. -
Gomeda pek güzel değildi doğru fakat Türk yapımı korku gerilim türünü geliştirmek için adım attığı da bir gerçek. Bu türün önünü de açmak lazım :)
Sil