23 Temmuz 2012 Pazartesi

Güzel Günler Göreceğiz (2011)


Şubat 2012’de sessiz sedasız gösterime giren fakat Altın Portakal’dan tam 4 ödül alan Güzel Günler Göreceğiz, hem seyirciyi hem de eleştirmenleri şaşırtmıştır. Sebebi ise beklenilenden ya da tahmin edilenden daha iyi oluşudur. 112 dakikalık dramın yönetmen koltuğunda Hasan Tolga Pulat otururken, Emre Kavuk senaryoyu yazmıştır. Buğra Gülsoy, Feride Çetin, Barış Atay, Nesrin Cevadzade, Uğur Polat, Cengiz Sezici, Bedia Ener gib usta bir oyuncu kadrosuna sahip olması da büyük bir avantaj sağlamaktadır. En iyi film, senaryo, kurgu, yardımcı kadın oyuncu dallarında Altın Portakal kazanmıştır.

Cumali, Ali, Figen, İzzet ve Anna... İstanbul’da yolları kesişen birbirinden farklı insanlar ve kültürler... Geçmişe yapılan yolculuklarla bir gün içinde yaşadıkları anlatılıyor. Birbirlerinden bihaberlerken, hepsinin hayatı diğerini etkiliyor.


Filmin künyesinde Toygar Işıklı’yı görünce kafada bir anda ampul yandı! Bu isim varsa, film müzikleri elbette çok başarılıdır. Televizyonda izlediğim dizilerden sonra en ufak bir şüphe duyulmuyor zaten. Mekan, dekor, kostüm detayları baş roldeki beş kişinin sahip olduğu kültüre ve çevreye göre çok başarılı ele alınıyor. Standartlıktan kaçılması, tek tek detaylara önem verilmesi seyirliği arttırıyor. Çok fazla mekan kullanılması iyi midir değil midir, tartışılırken öykünün zenginliğini de ortaya koymuyor değil.

Farklı insanların yollarının kesişmesi bizler için şaşılacak bir durum değil. Zira sinemada pek çok kez yerli ve yabancı projede tanık olduk. Güzel Günler Göreceğiz’in bu filmlerden farkı ise her bir karakter üzerinden geneli kapsayabiliyor olmasıdır. Her kesimden seyirciye ulaşabilen karakterler bulunuyor. Bir yanda töre yüzünden çektiği ızdırapları unutmaya çalışan ama vicdan azabından kurtulamayan Doğulu bir karakter, diğer yandan İstanbul’un göbeğinde bir polis, tüm bunların dışında parlak bir kariyeri olabilecekken sevdası uğruna herşeyi herkesi arkasında bırakan bir otomobil tamircisi. Senaryonun derdi duygu sömürüsü yapmak veya maddi sıkıntıları ortaya çıkarmak değil. Her karakterin sahip olduğu hayatı eşit miktarda paylaştırarak anlatmak. Bunu başarıyor mu? Elinden geldiği kadar evet. Tabi ilk yönetmenliğinde Tolga Pulat az biraz Yeşilçam’dan tiyolar kaparak seyirciyi hedef aldığı bellidir. Yani bir Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi seyirciden çok anlatmak istediğinin üzerinde durmuyor. Bu da tabi çoğu seyircinin izlemesini sağlıyor (acı ama gerçek). Projenin kurgusu oldukça ilgi çekici. Hikayelerin birbirine bağlanmasında çoğu projelerden farklı bir yol izlenmiştir. İlk olmasa da sık kullanılan bir teknik olmaması merakı arttırıyor. Tabi zaman zaman konsantrasyon dağılabiliyor. Pek çok farklı hikayenin anlatılırken ve bunları birleştirmeye çalışırken temponun ayağı tökezliyor. Ufak sıyrıklarla neyse ki atlatabiliyor.
Kadrodaki her oyuncuyu ayrı  ayrı çok beğensem de en dikkat çeken isimler Feride Çetin ve Nesrin Cevadzade’dir. “Yangın Var”da Cevadzade’den bahsettiğim için Feride Çetin’i öne çıkarmak istiyorum. 1980 İstanbul doğumlu Çetin, oyunculuğun yanında yönetmenlik ve gazetecilik ünvanlarına sahiptir. İstanbul Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünden sonra Sinema-TV yüksek lisansını bitirmiştir. Bunun üzerine bir de doktorasına devam etmektedir aynı bölümde. Sinema, TV projeleri yanında tiyatroda da yer alan oyuncu, dönem dönem Radikal Kitap ekinde yazarlık yapmaktadır. “İki Genç Kız”, “Gomeda”, “Ulak”, “Aziz Ayşe” sinema filmlerinde oynarken, “Hatırla Sevgili”, “Son Ağa”, “Yalancısın Sen”, “Aşk ve Ceza”, “Anneler ve Kızları” dizilerinde adını öne çıkarmıştır. “İki Genç Kız” filmiyle Ankara Film Festivali’nde umut veren genç kadın oyuncu, Sadri Alışık Sinema Ödülleri’nde umut veren sinema oyuncusu ve Altın Koza’da en iyi kadın oyuncu ödüllerini almıştır. Yüzünün drama çok yakıştığını düşünüyorum. Belki bu yüzden canlandırdığı çoğu karakterde dram ağırlık basmaktadır.


5 yorum:

  1. yine de olumlu bir izlenim bıraktı ben de bir şans da buna vereceğim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beklenti içinde olmadan seyredirsen fena sayılmaz aslında :)

      Sil
    2. bakalım dediğin gibi olsun :)

      Sil
  2. Bir merak uyandırdı bende de. ehehe.
    Ayriyetten, Gomeda çok iğrençti bence yaaağ.... - Alakası yok; ama söyleyeyim dedim. ehehe. -

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gomeda pek güzel değildi doğru fakat Türk yapımı korku gerilim türünü geliştirmek için adım attığı da bir gerçek. Bu türün önünü de açmak lazım :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...