2 Temmuz 2012 Pazartesi

Nokta (2008)


Derviş Zaim’in muhteşem üçlemesini bitirdim!  İlk olarak “Cenneti Beklerken” (minyatür sanatı), sonrasında “Gölgeler ve Suretler” (gölge oyunları, üçlemenin son filmi) seyrettikten sonra Nokta (hat sanatı)’yı seyredilenler listemde işaretledim. Derviş Zaim hem yönetmenliğini yapıyor hem de senaryoyu kaleme alıyor. Mehmet Ali Nuroğlu, Serhat Kılıç ve Settar Tanrıöğen’in baş rollerinde oynadığı 70 dakikalık film, Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde ve Altın Portakal’da en iyi yönetmen ödülü; Altın Portakal’da en iyi görüntü yönetmeni ödülü almıştır.

Ahmet, bir zamanlar arkadaşının aracılığıyla değeri çok yüksek olan bir Kuran'ı satma işine girer. İşlediği bu suç yüzünden azap çekmektedir ve tek hayali azaptan kurtulmaktır. Bu ise hiç kolay olmayacaktır.


Mazlum Çimen’in eşsiz müzik çalışması projeye çok büyük katkı sağlıyor. Seyrederken konuya hakim olmanıza, Ahmet karakterini anlamanıza yardım ediyor. Hat sanatıyla birebir örtüşmesi de ayrı bir başarıdır. Mazlum Çimen’i daha önce “Kaledeki Yalnızlık” filminde dinlemiştik. O projeyi izlerken beğenim yakın oranlarda olsa da daha önce Nokta’da olduğunu bilseydim dikkatimi daha arttırabilirdim. Nokta’nın senaryosu ve görüntü tekniği en çok öne çıkan konulardır. Zaten eğer seyrederseniz siz de bunu fark edeceksiniz. Konuya adapte olmak için belki biraz hat sanatı ile haşır neşir olmanız işe yarayabilir. Bende bu bilgi olmamasına rağmen öncesinden biraz araştırma yaptığım için ısınmam kolaylaştı. Hikayenin başındaki yazıda geçen ihcam; hat sanatında el kaldırmadan yazıyı yazmak demektir. Eksik olan nokta işte tam da burada ortaya çıkıyor. Öykünün başında ortadan kaybolan çırak, seyirciye sonradan Ahmet karakteriyle sunuluyor. Ahmet karakterinin vicdan azabı, inancının yok olma aşamasına gelmesi, elindeki kıymetleri kullanmak yerine her türlü maddi/manevi zorluğu göze alması kalbinden gelen ve aslında olduğuna inanmadığı inançtan kaynaklanıyor. İnancı sorgulanma sahnesi ve diyaloglar o kadar akıcı ve düşündürücü ki hiç takip etmemiş olsanız bile Derviş Zaim’e hayran kalmanızı sağlayabilir. 70 dakikalık bir süre dahi bu inanç sorgulamasını yapmaya yetiyor. Ahmet'i anlayabiliyorsunuz. Diğer karakterler ise olması gerektiği kadar göz önüne çıkıyor. Aslında bu öyküde karakterlerden çok konu ön plandadır. Karakterler sadece parçalarıdır.
Proje, ihcamdan esinlenerek tek plan çekilmiştir. Bu kesintisiz yaklaşım, filmin ana konusuyla örtüştüğü için başarı bir üst kademeye geçiyor. Mekan olarak seçilen bembeyaz Tuz Gölü, seyrederken bile tıpkı Ahmet karakteri gibi gözde yanılsama yapıyor. Gördüklerinizle kafanızdakiler uyuşmuyor. Her yer bembeyaz, neresi yer, neresi gök, durdukları yer neresi anlaşılmıyor. Gölgeden yararlanma şekli ise çok hoşuma gitti. Saatlere göre karakterlerin gölgeleri Tuz Gölü’nün üstünde adeta dans ediyor. Sokaktaki gölgemizden çok daha farklı anlamlara bürünüyor. Bu gölgeleri gördükçe aklıma üçlemenin son filmi olan “Gölgeler ve Suretler” geldi. Üçlemede farklı hikayeler olmasına rağmen sanatlar dışında da bağlaması üç ayrı yapboz parçası gibi geliyor.

1979 İstanbul doğumlu Mehmet Ali Nuroğlu, ODTÜ’de okuduğu 3 yıllık felsefe geçmişinin ardından tiyatronun ağır basmasıyla Hacettepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne geçiş yaptı. Aynı anda Devlet Tiyatrosu’nda görev almaya başladı. Çağan Irmak’ın “Çemberimde Gül Oya” dizisi ile televizyon seyircisinin karşısına çıkan Nuroğlu, ardından pek çok projede yer aldı. “Cenneti Beklerken”, “Zincirbozan”, “Peri Tozu”, “Başka Semtin Çocukları”, “Sonsuz” sinema projelerinin yanında “Yuvadan Bir Kuş Uçtu”, “Başka Yerde Yok”, “Kırık Kanatlar”, “Vurgun”, “Ömre Bedel”, “Uçurum” dizilerinde oynadı.


Not: Net bir fragmanını bulamadım :/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...