Kabuslar Evi 13 bölüm olunca her
güne bir yazı hayli zaman alıyor. Kaldı ki son 5 – 6 film diğerlerine oranla
arka planda kalmış düşüncesindeyim. İlk heyecan, serinin devamında yok oluyor.
Senaryolardan mı kaynaklanıyor yoksa kurgudan mı, buyurun beraber bakalım.
Çizgisiz Zamanlar (2006)
83 dakikalık filmin senaryosunu
Çağan Irmak kaleme alırken, yönetmenliğini Uluç Bayraktar üstleniyor. Şerif
Sezer, Gerçek Sağlar, Özhan Sargın baş rollerdeler. Sevil, eski dönemin ünlü oyuncularındandır. Unutulmaya yüz tutmuştur ve en ufak bir role dahi
ihtiyacı vardır; hem maddi hem manevi. Beklenmedik bir anda dizi teklif alır. Kalacak yer olarak set ekibi Kabuslar Evi’ni tutar. Evde yalnız
kaldığında ses ve görüntüler onu evin arkasındaki havuza yöneltir. Geçmişle
yüzleşirken esrarengiz sırlar ortaya çıkar.
Kabuslar Evi’nin arka bahçesini
görmemizi sağlayan projenin senaryosu ve kurgusu oldukça başarılı geldi. Belki
de Şerif Sezer’in bunda etkisi büyüktür. Sürükleyici, merak uyandırıcı tarafı
artı puanları topluyor. Finale doğru ayağı tökezlese de geçmişe yolculuk, ünlü
birinin yaşadığı vefasızlık, iyilikle kötülüğün birbiriyle tartışması akılda
kalıcıdır.
Seni Beklerken (2006)
89 dakikalık filmin yönetmen
koltuğunda Cevdet Mercan otururken, senaryoyu Çağan Irmak yazmıştır. Melisa
Sözen, Sinan Tuzcu, Nur Sürer, Levent Özdilek oyuncu kadrosunu
oluşturuyorlar. Üniversitede okuyan Ece, yıllardır birini beklemektedir.
Annesi Sevgi ve babası Erdem kızlarının bu bekleyişine hem korku hem sabırla destek verirler. Ece bu bekleyişin sonunun Kabuslar Evi’nde
olacağını hisseder ve ailesiyle oraya kısa bir tatile gider. Beklediği insan
gelecek midir? Aradan geçen yıllar onların kavuşmasına engel olacak mıdır?
Seyredilmesi gereken Kabuslar Evi
bölümlerinin başında gelmektedir. Senaryo, kurgu, yönetmen başarısının yanı
sıra mekan, dekor, kostüm detayları güzelce tasarlanmıştır. Üstelik Sinan Tuzcu ve
Melisa Sözen gibi oldukça sevdiğim başarılı oyuncular seyirliğe ayrı tat katıyor. Kabuslar
Evi’ni korku yerine geçmişle şimdiki zamanı birleştirme amacıyla
kullanmışlardır. Korku gerilimden öte dram ve gerilimi tür olarak
düşünebilirsiniz. Seyretmekte fayda var.
Çarşamba Karısı (2006)
65 dakikalık filmin senaryosunu
Çağan Irmak yazarken, Uluç Bayraktar yönetmiştir. Yurdaer Okur, Füsun
Kostak, Rüçhan Çalışkur, Bilge Şen baş rollerdeler. Sacide, oğlu, gelini ve torunlarıyla tatil amaçlı Kabuslar Evi’ne gelirler. Kasabaya geldiklerinde fark eder ki
burası çocukluğunun geçtiği yerdir. Bir anda eski hatıralar su üstüne çıkar ve
babaannesinin ona küçükken anlattığı Çarşamba Karısı aklını kemirir durur.
Korktuğu şey başına gelir: O ve tüm ailesi Çarşamba Karısı’nın gazabından
kaçmak zorundadır.
Oyuncu kadrosunun başarısına
rağmen çok tat vermeyen bir bölümdür. Aslında senaryo gayet başarılı.
Çocukluğumuzda kulaktan kulağa yayılan efsaneler, hurafeler mutlaka aklımızın
bir köşesinde yer edinir. Çağan Irmak korku gerilimde sıkça kullanılan bu fikre
Çarşamba Karısı’nda yer veriyor. Peki, eksik olan ne? Kurgu! Filme
bağlanamıyorsunuz; sahneler sanki birleşmiyor gibi. Bu da 65 dakikalık öykünün havada kalmasına sebep oluyor. Böyle fikirle daha sağlam proje
çıkabilirdi; eminim! Görsel tekniğin de çok etkileyici olmadığını belirtmekte fayda var.
Gece Gelen Arkadaşlar (2006)
90 dakikalık korku komedinin senaryosunu Çağan Irmak kaleme
alırken, yönetmenliğini Cevdet Mercan üstleniyor. Devrim Nas, İdil Fırat,
Kayhan Yıldızoğlu ve Ayşenil Şamlıoğlu etkileyici oyuncu kadrosunu
oluşturmaktadır. Demet ve Özgür için geceler artık birer kabustur. Birbirlerine
söyleyemeseler de geceleri ziyaretçileri vardır. Belli etmeden, evliliği
de kurtarmak adına evi değiştirmeye karar verirler çünkü sorunun evde olduğunu
düşünürler. Taşınma işleri esnasında yorulmamak için Kabuslar Evi’ne tatile
giderler. İşin kötüsü ziyaretçiler onları burada da yalnız bırakmaz.
“Hazır seri yapmışken bir adet korku komedi ekleyelim”
düşüncesiyle bu bölümün ortaya çıktığı aşikar. Bu denli güçlü oyuncu kadrosunu
bu senaryoyla heba etmek haksızlık geliyor. Karabasan, korku türünde
başarılı bir fikir olsa da konuya yedirmek kolay değil. Üstelik içine
diyaloglarla komedi unsurunu eklemek en zoru olmalı çünkü ortada vasatlık söz
konusu! Hani oyuncular olmasa sonuna gelmeyebilirdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder