18 Şubat 2013 Pazartesi

Les Miserables (Sefiller) (2012)

Sefiller

İlk çekim haberlerinde Anne Hathaway’in saçlarını kısacık kestirmesiyle gündeme oturmuştu. Sonrasında oyuncu kadrosu dahil olmak üzere her daim odak noktası olmayı başardı. Müzikalleri sevmeyen biri olmama rağmen seyrettikten sonra aklımda iki düşünce belirdi: 1) Victor Hugo’nun kemikleri sızlamadı ve görse mutlu olurdu. 2) Herkesin bildiği bir roman, müzikalle ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi! Yönetmen koltuğunda Oscarlı Tom Hooper oturuyor. 158 dakikalık İngiltere yapımının senaryosu ise Alain Boublil ve Claude-Michel Schönberg’in aynı adlı müzikalinden William Nicholson, Alain Boublil tarafından uyarlanmıştır. Hugh Jackman, Russell Crowe, Anne Hathaway, Amanda Seyfried, Eddie Redmayne, Helena Bonham Carter güçlü oyuncu kadrosunun öne çıkan isimleridir. 1 Mart’ta Türkiye’de gösterime girecek dramanın bütçesi 61 milyon $’ken, hasılatı şimdiden 360 milyon $’a ulaşmıştır.

24601 numaralı mahkum Jean Valjean, sadece ekmek çaldığı için uzun yıllardır süren mahrumiyeti sonrası serbest bırakılır fakat müfettiş Javert onun tehlike arz ettiğini düşündüğü için peşini bırakmaz. Valjean’in tek derdi kendine yeni bir hayat kurmaktır. Fransız İhtilali’ne gebe ülkede ise hayat hiç kolay değildir.

12 haftada Güney Fransa’da çekilen projenin mekan, dekor, kostüm, makyaj tasarımları tek tek yazmaya, yorumlamaya değecek kadar başarıya ulaşmıştır. Döneme ve hikayeye göre en ince ayrıntısına kadar hazırlanan tasarımlar, filmden iki kat zevk almanızı sağlıyor. Her bir karaktere istinaden makyaj, saç, kostüm göz alıcı duruyor. Bu konuda öne çıkanlar elbette Anna Hathaway, Amanda Seyfried ve Helena Bonham Carter’dir. Hathaway’in harap kıyafetleri ve neredeyse kazınmış saçları, Carter’in karaktere uygun çılgın saç ve kıyafeti, Seyfried’in hanım hanımcık kostüm ve saçı farklı sosyal statüleri göstermektedir. Keza erkeklerde de aynı şey söz konusu. Kamera açıları, renk ve kontrast ayarları, ses tasarımı da diğer göze çarpan ayrıntılardır. Hani neredeyse Tom Hooper’ın en çok uğraştığı ve en iyi filmi diyeceğim. Öyle bir ekip var ki ortada; dönemi ve hikayeyi anlatmak uğruna olağanüstü set ayarlamışlar. Müzikalde daha çok kulağa hitap edilmesi tahmin edilirken görsellik bir sanat eseri gibi ince ince işlenmiş.
Projenin neredeyse tamamının müzikle iç içe olduğunu söylemekte fayda var. İzlediğim 5-6 müzikale oranla hayli yoğunluk söz konusu. Buna rağmen öykü uzamıyor, zaman kaybetmiyor. Aksine, karakterler hislerini müzikle daha belirginleştiriyorlar. İlk başta zorlandığımı kabul etsem de zamanla alıştım. Müzikale alışkın olmasanız dahi yarım saatlik bir süreden sonra sizi içine çekiyor. “I Dreamed a Dream” şarkısıyla zaten doruk noktasına çıkıyor ve orada kalıyor.

Rotten Tomatoes’tan 70, IMDB’den 7.9 almıştır. Pek çok Oscar adayına 90 civarı puan veren sitelerin Sefiller’e yaptığı cimriliğin açıklaması sanırım türünün müzikal olmasıdır. Tercih etmediğim tür olmasına rağmen olumlu eleştirileri fazlasıyla hak ediyor. Adaylıkları ve aldığı ödüllere bakınca pek de haksız sayılmam, değil mi?

Adaylık/Ödül:

Oscar: En iyi film, erkek oyuncu, yardımcı kadın oyuncu, özgün şarkı, kostüm, makyaj ve saç, ses kurgusu, yapım tasarımı
Altın Küre: En iyi müzikal/komedi filmi (kazandı), müzikal/komedi erkek oyuncu (kazandı), yardımcı kadın oyuncu (kazandı), özgün şarkı
Bafta: En iyi film, İngiliz filmi, erkek oyuncu, yardımcı kadın oyuncu (kazandı), sinematografi, kostüm, makyaj ve saç (kazandı), ses (kazandı), yapım tasarımı (kazandı)

Oyuncu kadrosuna baktığımızda hiç haz etmediğim Russell Crowe’un tok sesi müzikale yakışıyor. Zaten kariyerine müzikal tiyatroda başladığı için tecrübesini konuşturuyor. Hugh Jackman’in inanılmaz performansı, şimdiye kadar oynadığı karakter ve türlerin içinde en doyurucuların başında geldiğine inanıyorum. Tüm adaylıkları fazlasıyla hak ediyor. Filmin çekim aşamasında Anne Hathaway’in güzelim saçlarını heba etmesi bana çok gereksiz gelmişti. Filmi seyrettikten sonra tüm olumsuz düşüncelerimi kafadan sildim. Fantine karakteri için 11 kilo vermesi ve saçlarını kısacık kestirmesi gerçekten gerekiyormuş. Romantik komedi türüne yoğunlaşan biriyken ilk kez “Rachel Getting Married” filmiyle beni şaşırtmıştı. Sefiller ile de artık her türde her karakteri canlandırabileceğine emin oldum. Oscar’da en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü de kazanması gerektiğine sonuna kadar inanıyorum. Projede beğenmediğim tek isim kanımın kaynayamadığı Amanda Seyfried oldu. Güzelliği dönem filmine hayli uygun olsa da karakterle çok bütünleşememiş. Gene de bu filmle birlikte kariyerinde büyük bir adım attığı aşikar.



6 yorum:

  1. Tek seferde izlemeyi başaranlara ödül veriyorlarmış diye duydum :P şaka bir yana vasat buldum ben. görüntül ve sanat yönetimi gibi teknik alanlarda çok iyi ama müzikal kısmında bir iki şarkı dışında hiç olmamış. Sevebilenlere sözümüz yok tabi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müzikler sıfırdan düzenlenmedi ama. Eski bir müzikalden uyarlama olarak alınmış.Ben tek seferde seyretmedim uzunluğundan dolayı. İlk yarım saat sonrası filme ısındım ve türüne rağmen beğendim. En iyi film ve erkek oyuncu dallarında inancım yok fakat sanat kategorilerinde Oscar'a yakıştığına inanıyorum.

      Sil
    2. aslında benim için asıl sorun her diyaloğun bestelenmesiydi. o kısımlar çok itici geldi. müzikal de severim halbuki. Evet iki üç parçaya bölmek en iyisi. iyi yapmışsın. aynen katılıyorum ana dallarda iddiası yok. (Anna Hathaway alabilir ama) bir kaç teknik dalda ödül alırsa hakkıdır :)

      Sil
  2. Serdar Durdu'nun 'tek seferde izlemeyi başaranlara ödül veriyorlarmış' yorumuna katılmamak elde değil :) Bende aç kapa, 3 sahne, 5 sahne derken şaka gibi ama ilk kez hayatımda bir filmi 3 günde bitirdim. Ve senin aksine müzikal seven biri olarak. Benim için Moulin Rouge, Chicago ve Phantom of the Opera Sefiller'e oranla çok başka yerlerde. Russell Crowe'un geçmişini senin kadar detaylı bilmiyordum, müzikal tiyorto geçmişini senden öğrendim, çünkü filmdeki sesine bende şaşırmıştım. Adam güzel söylüyor diye, ama yine de onda da bir bıkkınlık vardı gibi gelmişti. Sanki zorla filmde oynuyor gibi. Film boyunca Helena Bonham Carter dışında kimseden elektrik alamadım diyebilirim. Marius içinse gözümdee Eddie Redmayne yerine hep nedense Hugh Dancy canlandı. Sanki Dancy oynasa daha bir olacakmış gibi geldi. Kostüm ve dekor konusunda sana katılsam da, direniş gösterdikleri, sandalyeleri vs. dizdikleri sokak filmin geneline göre çok yapay gelmişti bana.
    Daha eğlenceli müzikallerde buluşmak dileğiyle... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Russell Crowe'u sevemedim bir türlü,ısınamıyorum fakat sesi yakışıyormuş müzikale. Helena Bonham Carter hangi filmde olursa olsun kendini gösterir, ayrı bir yetenek bence :) Anne Hathaway'i de beğendim. Zor bir karakteri başarıyla canlandırmış ki Oscar'ı da hak ediyor (diğer adaylara bakıldığında). Müzikal insanı olamadığım için daha eğlenceli müzikallere ben pek bulaşmayayım, teşekkürler :))

      Sil
  3. Sanatsal açıdan çok sağlam olsa da herkese hitap etmemesi yüzünden biraz kan kaybetti yapım.Buna rağmen Oscar gecesinde en az 3 ödül alacak gibi.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...