Genç oyunculardan Rıza Kocaoğlu’yla
beraber oyunculuğunu takdir ettiğim diğer kişi de İsmail Hacıoğlu’dur.
Gecikmeli de olsa izleyebildiğim Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak,
beklediğimden daha keyifli çıktı. Dram, dram komedi ve komedi türlerindeki
projenin yönetmen koltuğunda oturan Ali İlhan, ayrıca senaryoyu da kaleme
alıyor. 110 dakikalık Türkiye – İtalya yapımı, Ali İlhan’ın ilk filmidir. Baş
rollerde Claudia Cardinale, İsmail Hacıoğlu, Fahriye Evcen, Lavinia Longhi,
Nilay Cennetkuşu yer alıyorlar. Film, Şubat 2011’de Türkiye’de gösterime
girmişti.
Gençliğinde güzelliğiyle nam
salan Sinyora Enrica, yıllar önce kocası tarafından terk edilmiştir.
Erkeklerden uzak durmaya yemin eder ve evine hiç bir erkeğin girmesine izin
vermez. Geçinmek için evindeki boş odaları İtalya’ya geçici süre okumaya gelen
kız öğrencilere kiralar, terzilik yapar ve pazarda ev reçelleri satar.
Amcasının ısrarı üzerine İstanbul’dan İtalya’ya dil öğrenmeyen gelen Ekin ise
Enrica’nın tüm yeminlerini, kurallarını alt üst eder.
Farklı iki kültürün birleşmesiyle
ortaya çıkan müzik çalışmaları kulağa keyifli geliyor. Pek de yabancı
olmadığımız İtalyan müzik ve kültürünü daha yakından tanımak için güzel bir
fırsat yakalayabilirsiniz. Mekan, dekor, kostüm detayları çok başarılı. İtalya'nın sokakları, yeşillikleri, pazar alanları, ev düzenleri ve insanların
kıyafetleri ilgi çekici duruyor. İşin içine müzikle beraber yemek de girince
elbette detay zenginliği artıyor. Hatta İtalya'nın bölgelerine göre bile kostüm
farklılıklarını göz önüne seriyorlar.
Senaryo aslında pek çok farklı
kültürde denenmiştir. İtalya için ise zaten bilinen bir benzeri vardır: “Yeni Başlayanlar İçin İtalyanca”.
Senaryo farklı ama ana temada dil öğrenirken yaşanan şeyler bilindiktir. Peki
bu benzerlik sıkıyor mu? Hayır. Bir yandan kültür çatışması yaşanırken, kuşak
çatışması da işin içine giriyor. Bu yüzden sadece tek konuyla tıkanmıyor,
zenginleşiyor. Üstelik bu, kurguyu zorlaştırmıyor. Geçmişe dönüşlerde
kullanılan renk, kontrast ayarları ve görüntü teknolojisi dönemleri birbirinden
daha net ayırıyor; ilgi de çekiyor. Anlatım akıcı ve sürükleyicidir. Yani bir
sıcaklık, mutluluk var. Ortada yaşanan hüzün dolu anılar olsa da içiniz kan
ağlamıyor. Ali İlhan’ın ilk filmi olmasına rağmen hem kadro hem anlatım olarak
bu kadar başarılı olması onu takip ettireceğe benziyor. Karakter
detaylandırmasında ise Ali İlhan en çok Sinyora Enrica’yı öne çıkarmıştır. Geçmişi,
günü ve hatta geleceği Enrica’nın gözünden çok etkileyici anlatıyor. Karakterin
sevgi dolu kalbinin katılaşmasının sebeplerini bir kapı levhasıyla bile
anlatabiliyor. Detayların bu denli ince işlenmesi çok hoş, değil mi?
Oyunculara bakıldığında, ilk
paragrafta saydığım her oyuncu şüphesiz hakkını vererek projede yer alıyor.
Favorim ise tabi ki İsmail Hacıoğlu’dur. Türklere özgü tepkileri, mimikleri,
hatta küfürleri bile o kadar doğal ve sakin ki seyrederken düşündüm; öyle bir
olay karşısında ben de benzer tepkileri veririm. Zaten sahne bunu
düşündürtüyorsa oyuncunun başarısı kanıtlanmış sayılır. İnandırıcılık 110
dakika boyunca bitmiyor. İsmail Hacıoğlu dışında performansıyla beni en çok
etkileyen ikinci oyuncu Teoman Kumbaracıbaşı’dır. Hani Türk olduğunu ve
oyandığı sinema/dizi projelerini bilmesem % 100 İtalyan diyebilirim. Türklere
özgü ne bir bakış, ne bir aksan kayması var. Hayran kalmamak imkansız. Tabi
bunda Arjantin’de doğmasının da etkisi var. Annesi Arjantinli, babası Türk olan
1971 doğumlu oyuncu, iki kültürün avantajını oyunculukta kullanarak başarılara
imza atıyor. Tiyatroya ağırlık veren Kumbaracıbaşı’nı daha önceden “Yazı Tura”, “Girdap”, “Gecenin Kanatları”,
“Eyvah Eyvah 2”de seyretmiştik. Şu
anda “Bir Zamanlar Osmanlı: Kıyam”
dizisinde rol almaktadır.
Bir türlü izleyemedim bunu da. sevimli bir filme benziyor
YanıtlaSilFırsatı yakalayabilirsen tavsiye ederim :)
SilTelevizyonda versinler de izleyeyim :)
YanıtlaSilgüzel filmdi sevmiştim
YanıtlaSil