Son Kale |
Filmin adına
bakıldığında ister istemez merak uyandırıyor. Bu merakla yıllar önce
seyrettiğim Son Kale, dram gerilim ve aksiyonun harmanlanmış haliyle karşımıza
çıkıyor. ABD yapımının yönetmen koltuğunda Rod Lurie otururken, senaryoyu David
Scarpa, Graham Yost, Sam Mercer kaleme almaktadırlar. 132 dakikalık projenin
baş rollerinde Robert Redford, James Gandolfini, Mark Ruffalo ve pek çok erkek
oyuncu vardır! 60 milyon $ bütçeye karşılık 28 milyon $ hasılat elde ederek
yapımcıların yüzünü güldürememiştir.
General Irvin, oldukça
ünlü, herkesin hayranlıkla bahsettiği bir askerdir. Görevlerinden birinde
suçlanarak yüksek güvenlikli bir hapishaneye kapatılır. Bu hapishanedeki
mahkumların hepsi “eski” askerdir. Hapishane müdürü Albay Winter ise disiplini
çok sert sağlamaktadır. Bundan rahatsız olan Irvin kollarını sıvar ve işe el
atar.
Müzik çalışmalarını
Jerry Goldsmith ve Tom Waits üstleniyor. Yoğun bir dramın içinde verilen
mücadele için müzik etkileyicidir. Hatta filmin çıtasını yükselttiği ve
olayları seyirciye daha yoğun yaşattığı da şüphesizdir. Mekan hakkında ilginç
bir bilgiye yer vermek istiyorum. Kullanılan hapishane Nashville’deki Tennessee
Devlet Hapishanesi’dir. Burası daha önce “The Green Mile” ve “Last Dance”
filmlerinde de kullanılmıştır. Karanlık ve bunaltıcı atmosferi öyküye büyük
katkı sağlıyor. Dekor ve kostüm detayları bir “erkek filmi” olduğu için pek
dikkat çekmiyor. Görüntü ve ses teknolojisine gelince; çok abartılı olduğunu
düşünüyorum. Tamam, filme aksiyon katmak, bir savaş yaratmak istenmiş. O alan
içinde kullanılabilecek her türlü teknolojiyi gözler önüne sermişler. Peki,
filmin genel öyküsüne, türüne, duygusuna uymuş mu? Hiç sanmıyorum. Psikolojik
gerilime doğru ilerlerken bir anda ne olduğunu anlamak güçleşiyor,
şaşırıyorsunuz. O sahneler biraz daha uzasa kendinizi bir hapishanede değil de
savaş alanında hissedebilirsiniz. Türler arasında gidiş gelişin projeyi her
daim bozduğuna inanırım. Yönetmenin kafasında planladığı şeylerden emin
olmadığını hissettirir bana. Her birinden az biraz serpmek geneli olumsuz
etkiler. Gidiş gelişler olmasa konu gayet başarılı ve etkileyicidir. Özü beni
tatmin etmiştir.
IMDB’den 6.6, Rotten
Tomatoes’tan 52, Metacritic’ten de 42 alan projeye gelen tepkiler pek verimli
görünmüyor. Aksiyon sahnelerine rağmen fazla melodram içermesi seyirciyi
rahatsız ediyor. Oysa ben de tam aksini düşünüyorum. Belli bir türde
odaklanamaması ise ortak fikrimi diğer seyircilerle birleştiriyor.
Filmin baş rol oyuncusu Robert Redford, 1936 ABD doğumludur. Oyunculuğun
yanında yönetmenliğe, yapımcılığa ve iş adamlığına da soyunmuştur. 40’tan fazla
projede oyuncu olarak yer almıştır. “Butch Cassidy and the Sundance Kid”, “Tell
Them Willie Boy is Here”, “Downhill Racer” filmleriyle en iyi erkek oyuncu
Bafta ödüllerini almıştır. “The Sting” ile en iyi erkek oyuncu Oscar adayı
olmuştur. “Ordinary People” ile en iyi yönetmen Oscar ve Altın Küre ödüllerini
almıştır. “Quiz Show” ile en iyi yönetmen Oscar ve Altın Küre adayı ve en iyi
film Bafta adayı olmuştur. “The Horse Whisperer” ile de en iyi yönetmen Altın
Küre adayı olmuştur. Ödüllerden ve adaylıklarından da anlaşılacağı gibi
yönetmenlik oyunculuğun daha önüne geçip kariyerini yükseltmiştir. İlerleyen yaşına
rağmen işini bırakmaması da yakışıklı ihtiyarı ekranlarda görebilen bizleri
mutlu etmiyor değil :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder