Oğul Odası |
Oğul Odası’nı ne zaman seyretsem
birkaç gün aklımdan çıkaramıyorum, hayatı sorgulayıp duruyorum. Çok sade bir
dille, abartısız ekrana taşınırken bir filmin etkisi bu denli güçlü olabilir mi?
Ara sıra hepimizin aklına ; “Bu olay yaşanmasaydı hayat nasıl olurdu? Bugün
şunu yapmayıp da onu yapsaydım etkisi nasıl karşıma çıkardı?” gibi sorular gelir. Böyle deyince bazılarınızın aklına eminim ki Gwyneth
Paltrow’un “Sliding Doors” filmi gelmiştir. Aslında ana fikirde bu olmasa da
çok çok ufak bir yönden aşinalık yaşanıyor. Diğer yandan, “Sliding Doors” bu filmin
yanından bile geçemez!
Uzun giriş sonrası film detaylarına geçecek olursam; yönetmen koltuğunda oturan Nanni Moretti, hem
senaryoyu kaleme alıyor hem baş rolde oynuyor. Buram buram Moretti
şöleni yaşıyorsunuz! 99 dakikalık dramın diğer oyuncuları ise Laura Morante, Jasmine
Trinca, Giuseppe Sanfelice, Silvio Orando’dur. İtalyan yapımı, 2001 Cannes Film
Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne layık görülmüştür.
Psikanalist Giovanni, Paula ile
evlidir. Çocukları Irene ve Andrea’dan oluşan bu dört kişilik aile çok
mutludur. Çoğu nevrozlu hastaları Giovanni’ye
büyük bir güven duysalar da onun soğukluğu ve tepkisizliği mutsuzluk ve kafa karışıklığı yaratır. Buna rağmen Giovanni’yi bir türlü bırakamazlar. Bir Pazar sabahı hastasından
acil bir telefon gelir ve oğluyla sabah koşusu yapmak yerine çaresiz hastasının
yanına gider. Andrea da arkadaşlarıyla denize gider. Gider ama …
Nicola Piovani’nin yaptığı müzik
çalışmaları filme büyük renk katıyor. İsim tanıdık gelmese de “Life Is
Beautiful” filmiyle en iyi müzik Oscar’ı aldı demem sanırım yeterlidir. Mekan,
dekor, kostüm detayları böyle bir drama oldukça yakışır türdendir. Ses ve
görüntü teknolojisine hiç dikkat etmedim. Bu senaryodan kaynaklanan bir etki
diye düşünüyorum. Filmle ilgili şu iyi bu kötü yorumları yapmak bu sefer içimden
gelmiyor çünkü ortada harika bir proje var, detaylarla uğraşmadan geneline
bakmak lazım.
Her ailenin içinde bulunabileceği
durumu daha sakin, daha birbirine kenetlenmiş halde görüyorsunuz. Aile belki
dört dörtlük değil. Buna rağmen anne baba çocuk ilişkileri ortalamanın
üstündedir. Buna sebep ister kültür, ister eğitim, ister sevgi deyin;
bilmiyorum. Bazı karakterlere zaman zaman hafif bir kızgınlık
duyabiliyorsunuz. Yönetmen o kadar güzel ısıtıyor ki seyirciyi ve sonradan öyle
ani vuruyor ki kalbinin en derin köşesinden; ne ses çıkıyor ağzınızdan, ne
soluk alabiliyorsunuz. Hayatınız gereksiz ufak bir detayla nasıl alt üst olur?
İşte tam da bu filmdeki gibi! O vicdan azabı insanı yavaş yavaş kemirir durur. Pişmanlık
en kötüsü müdür acaba? Seçimlerimiz gerçekten doğru mu? Günlük acilen alınan
bir karar hayatı nasıl etkiler? Bu kararlar, seçimler nasıl doğru verilebilir?
Veya tam tersi çok düşünsek de hiç değişmez ve “olacağına varır” mı deriz? Kadere teslim etmek
gönlümüzü rahatlatırken gerçekler değişir mi? Peşpeşe bu kadar soruyu boşa
sormuyorum. Hiçbirinin cevabı gerçekten yok. Oğul Odası’nı izledikten sonra
sizin de aklınızda bu sorular olacak.
Spoiler vermemek adına bazı
derin mevzulara bilerek değinmek istemiyorum. Karakter detaylandırmalarını Moretti harika ele alıyor.
Özellikle kendisinin de oynadığı baş roldeki baba karakteri o kadar güzel
çözümleniyor ki bırakın empati yapmayı bir anda o oluyorsunuz. Omuzlarındaki
yükü kendiniz taşıyor gibi hissediyorsunuz. Bu duyguyu nasıl geçirebiliyor ekrandan seyirciye;
bilmiyorum. Üstelik yaşadıkları büyük olay karşısında gösterdikleri derin
sessizlik, sabır, saygı, sevgi ne varsa hepsini yaşıyorlar. Gene de
birbirlerine kenetlenmeye çalışıyorlar. Bir şekilde paylaşıyorlar. Zor, çok zor…
IMDB’den 7.3, Metacritic’ten 73,
Rotten Tomatoes’tan da 84 alan projeye gelen eleştiriler genellikle olumlu
yöndedir. Zaten olumsuz varsa da ben gayet önyargılı olarak görmek istemiyorum.
Filmin adamı Nanni Moretti, 1953 doğumlu İtalyan bir yönetmen, yapımcı, senarist
ve oyuncudur. Bu film öncesinde şahsı tanımadığım için cehaletime limon sıkmayı
düşünsem de bu bilgi azlığını Moretti’nin yer aldığı başka filmlerle kapatacağım. 50’den
fazla ödül aldığı için ödüllerini tek tek burada sıralamak güç. Bu seneki Cannes
Film Festivali başkanı kimdi? Nanni Moretti! 22 film yönetip, 6 filmde rol
almıştır. Daha ne diyeyim? İzleyin siz, izleyin.
Sliding Doors bu filmin yanından bile geçemez diyorsan izlerim mutlaka..çünkü Sliding Doors' u çok beğenmiştim. Seviyorum bu tarz filmleri ya..
YanıtlaSilKonu farklı aslında. Sadece kurgu benzer. Umarım beğenirsin. İzledikten sonra yorum istiyorum :)
Sil