50 İlk Öpücük |
Veteriner Henry, Hawaii’nin ünlü çapkınıdır. Birine bağlanma
arzusu hiç yoktur. Ta ki Lucy'yle tanışına kadar! Tüm düşüncelerini
alt üst eden Lucy’nin ise dünyada çok nadir görünen bir rahatsızlığı vardır: Hergün bir önceki gün yaşadıklarını unutur; kısa dönem hafızası silinir. Henry
bunu duyduğunda yıkılsa bile vazgeçmeye hiç niyeti yoktur.
“The Wedding Singer”, “Big Daddy”, “Home
Alone 4”, “Anger Management”, “My Boss’s Daughter”, “The
Longest Yard” filmlerinin müzik çalışmalarını yapan Teddy Castellucci, bu
filme de çok keyifli müzikler hazırlamıştır. Ağırlıklı 1980lerin havasını
hissettiriyor. Hatta Hawaii gibi bir mekanda müzik daha ön plana çıkıyor.
Filmin ilk düşünülen adı “50 First Kisses” olsa da (ki bence asıl olması
gereken buydu) Brew Barrymore’nun “Never Been Kissed” filmiyle karışma
ihtimaline karşılık “Kisses” “Dates” olarak değiştirilmiş. Neyse ki Türkçe’ye
çevrilirken olması gerekeni kullanıyoruz. Hawaii’de
anlatılan bir hikayenin mekan, dekor, kostüm detayları hele de romantik
komediyse çok renkli ve canlı hayal edilir. Filmde bunu fazlasıyla görebilirsiniz. Her sahnede ayrı bir heyecan ve ferahlık
hissediyorsunuz. Sahil, evler, yollar, eğlence mekanları hepsi birbirinden
güzel tasarlanmıştır (ya da zaten öyledir?). Görüntü ve ses teknolojisinde ayrı
bir başarı aranmıyor; türünden olsa gerek.
Senaryoya gelindiğinde ise; olması imkansıza yakın bir aşk hikayesi
izleyiciyi hem mutlu ediyor, hem şaşırtıyor hem de hayallere kaptırıyor.
“Henry’nin yerinde olsam ne yapardım?” gibi sorular kafanızı kurcalamazsa filmden
keyif alacağınız kesin. Karakter detaylandırmaları ise Adam Sandler’ın çoğu
filmi gibi çok başarılı değil. Ne tam karakterlere yoğunlaşılmış ne de konuya.
Hepsinden bir tutam alınıp harmanlanmış bir senaryoyla karşı karşıyayız.
Gereksiz karakterlerin çokluğu Sandler filmlerinde alışılagelmiştir. Filmi ne
kadar çok sevsem de her defasında Henry’nin çok çocuklu garip arkadaşına hiç
ısınamadım, ısınmaya da niyetim yok. Bana manasız bir karakter geliyor.
IMDB’den 6.8, Rotten Tomatoes’tan 44, Metacritic’ten de 48 alan filme gelen
eleştiriler puanlardan görüleceği gibi iç güveysinden hallicedir. Konu ilgi
çekici görünse de senaryonun zayıflığı bu olumsuzluğun ilk sebebi sayılıyor.
Gerçi bu eleştirileri yapanların hasılata göz atmadığına inanıyorum. Seyirci
beğenmişken fazla takılmamak lazım. Bir iki senede mutlaka bir kez seyretmeye
devam edeceğim.
Blogta daha once hem Drew Barrymore’a hem de Adam Sandler’a yer vermiştim.
Sandler filmleri genellikle aynı türde, aynı akrakter ve oyuncularla ilerler. İnsanı çok şaşırtmaz. Gene de seyrettirir. Daha once Barrymore’la beraber “The
Wedding Singer” filminde bir araya gelmişlerdir. Bu iki filmin ön plana
çıkmasında Sandler’dan çok Drew Barrymore’un etkisi olduğuna inanıyorum.
Adam sandler bile filmde fazla egreti durmamış. Drew Barrymore gülüşü , Rob Schneider ise mükemmel mimikleri ile filme renk katmış. Şuana kadar izlediğim en güzel romantik, komedi filmi diyebilirim. Senaryosu da soundtracklarıda , filmde oynayan hayvalar da hepsi 10 numara. Film romatik komedi türünde çekilmiş. Çok güzel bir denge oluşturmuşlar yeri geliyor ağlayacak gibi oluyorsunuz yer geliyr gülmekten kendinizi alamıyorsunuz. Zaten çevrem bir kere izlemiş olan yok sanırsam herkes 3-5 kere izlemiş
YanıtlaSilVay bir erkeğin romantik komedi hakkında olumlu şeyler yazması ne hoş. Bu, filmin gerçekten başarılı olduğunu gösterir. Hele de sen yazdıysan! :)
SilÇok tatlı bir film yahuuu.
YanıtlaSilBir de, nadiren de olsa çevirilerimizin güzel olduğu filmlerdenmiş bu demek, hmmm. ehehe.
Ben de severek izliyorum valla. Hiiç sıkılmadan hem de :)
Silne tatlı filmdi bu ya.ben de defalarca izledim.hala da izleyebilirim :)
YanıtlaSilBeyza da sen de "tatlı" sıfatını kullanmışsınız, nasıl denk gelmiş öyle :))
Sil