22 Haziran 2012 Cuma

Uzak (2002)


Ödüllerle döndüğü Cannes Film Festivali’ni izlediğimde Nuri Bilge Ceylan’dan daha fazla heyecanlandığımı hissetiğim (belki de o göstermiyordu) Uzak, Yılmaz Güney’den bu yana ilk kez adımızı oralarda duyurmuştur. Nuri Bilge Ceylan’a alışamayan, sevmeyen toplumun aslında başarılarla gurur duyup, biraz daha çaba göstererek seyretmelerini dilerdim. Ben iki kez seyrettim. Her defasında farklı noktalarını yakalamaya çalıştım. Denemede fayda var! Filmin yönetmeni, senaristi, görüntü yönetmeni, yapımcısı olan Nuri Bilge Ceylan (NBC) , kurguyu da ele alıyor. 110 dakikalık dramın baş rollerinde Mehmet Emin Toprak, Muzaffer Özdemir, Zuhal Gencer, Feridun Koç yer almaktadır.

İdeallerinden fersah fersah uzaklaşan Mahmut, yaşamın anlamını sorgulamaya başlar. Hayatı devam etse de ne uğruna nefes aldığını bulamaz. Uzaklara gittiğinde herşeyin yoluna gireceğini düşünür. Bir gün evine uzaktan akrabası olan Yusuf gelir. Köyde kaybettiği işinin ardından hayallerine kavuşmak için İstanbul’a gelmiştir. Mahmut ise bu misafirlikten hiç hoşlanmamaktadır.

Fazla söze gerek yok; NBC Türk halkı tarafından kıymeti bilinen bir insan değil. Neyse ki “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmiyle bu önyargı az da olsa kırıldı. Aldığı ödüller, projenin belli noktalarının oldukça başarılı olduğunu gösteriyor. Bu başarıların arasından iki şey ise filmi tekrar seyretmemi sağlıyor: Görüntü ve senaryo. İstanbul’un kar altında kaldığı bir dönemi sanki fotoğraf çekercesine ekrana aktarıyor NBC. Seyrederken sahneleri tek tek bir albüme yerleştirmek geliyor insanın içinden. Renk ve kontrast ayarları, karakterlerin iç dünyasıyla örtüşerek öyküyle birleşiyor. Senaryonun yavaş ilerlemesi, İstanbul’un üzerine ölü toprağı serilmiş karlı hüznüyle gösteriliyor. Çocuklar için kar bir umut, sevinç, oyun aracı görünürken; Mahmut için hayatı sorgulama noktasıdır. Görüntü ve senaryonun böyle uyum göstermesi beni her daim etkilemiştir. NBC yaptığı röportajlarda da sıklıkla açıklar; filmlerin ağır ilerlemesini tercih ediyor çünkü ekran karşısındakinin her sahneyi derince düşünmesi gerektiğine inanıyor.
Senaryoda az diyaloga yer verilmesi NBC’nin (“Bir Zamanlar Anadolu’da” hariç) bilinçli tercihidir. Bu da filmin daha sade ve ağır ilerlemesini sağlıyor. Karakter detaylandırması ise beklenildiğinden çok daha derin ve başarılıdır. Ortada tamamen iki zıt karakter var: Mahmut ve Yusuf. Mahmut Yusuf’a göre daha eğitimli, kültürlü ve görmüş geçirmiş bir insandır. Hayatta istediklerine kavuşamasa da Yusuf’tan daha önde olduğuna inanıyor ve Yusuf’a bu durumu sözleriyle, hareketleriyle çok belli ediyor. Öyle ki seyirci dahi Yusuf’u itici ve rahatsız edici görüyor. Zaman ilerledikçe biraz da Yusuf’un gözlerinden bakıyoruz dünyaya. Köydeki işinden çıkarıldığı için çaresizlikle İstanbul’a sığınan pek çok insandan bir farkı yoktur. Mahmut’tan faydalanma derdinde değildir; sadece yardım bekliyordur. Eğitimsiz ve Mahmut’a göre kültürsüz olması Yusuf’un suçu değildir. Bu onu kötü göstermemelidir. İşte bu geliş gidişler etkileyici bir kurguyla karşınıza çıktığında filmin içine daha çok girebilirsiniz. İki karakter arasındaki farklılık bir süre sonra orta noktayı buluyor. Hatta benzerlikleri şaşırtıyor.

Filme gelen eleştiriler dünya çapında oldukça memnun edicidir. Ödüllerin bir kısmına yer verecek olursam: Cannes Film Festivali: Büyük Ödül, en iyi erkek oyuncu (Mehmet Emin Toprak, Muzaffer Özdemir); Altın Portakal: En iyi yönetmen, film, senaryo, yardımcı erkek oyuncu; Ankara Film Festivali: En iyi yönetmen, görüntü yönetmeni, kurgu, yardımcı kadın oyuncu; SİYAD: En iyi film, yönetmen, görüntü yönetmeni; 22. İstanbul Film Festivali: En iyi film, en iyi Türk yönetmeni; Beyrut Film Festivali: En iyi film, senaryo; Chicago Uluslararası Film Festivali: En iyi 2. Film.

Cannes Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alan 1974 Çanakkale doğumlu Mehmet Emin Toprak, NBC’nin yeğenidir. “Kasaba”, “Mayıs Sıkıntısı” filmlerinden sonra bu filmde de rol almıştı. Uzak filminin yarıştığı Ankara Film Festivali’nden dönerken, Çanakkale’de geçirdiği trafik kazasında 28 yaşındayken hayatını kaybetti; hem de Cannes ödülünü kazandığını bile göremeden. Bildiğim kadarıyla eğitimli bir oyuncu değildi. Belki bu durum sade ve doğal senaryonun içinde daha başarılı olmasını sağladı. Projenin ilk 15-20 dakikalık kısmında oyunculuğu beni rahatsız etmişti. Dakikalar ilerledikçe aslında olması gerektiği gibi oynadığını fark ettim. Hem karaktere hem de senaryoya bakış açımı olumlu yöne doğru sürükledi.


8 yorum:

  1. NBC'nin sevemediğim bir filmi olsa da hakkını teslim etmek gerek. Çok güzel ele almışsın keyifle okudum. Karakter karşılaştırmalarını da çok doğru buldum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevmediysen ikinci kez izlemeni öneririm. Belki daha farklı yanlarını görme şansı olabilir. Gene de NBC kolay sevilmiyor doğru diyorsun :)

      Sil
  2. Yazıyla alakasız yorum: İlk defa arka planına bir film afişi koymuşsun. Hatta ilk defa bir şey koymuşsun, "Atlıkarınca"yı baya merak ettim bu yüzden. ehehe.

    Yazıyla alakalı yorum: Yalnız ben bu filmi bir ara baya izlemek istiyordum ve unutmuştum. Sayende film listemde hortladı şimcik. ehehe. Bir de, Yusuf'a ben de sinir oldum hee şimdiden. ahahaa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arka planın boşluğu ve rengi sıkmıştı beni. Farklılık olsun dedim. Beğendiğim filmleri - şimdilik sadece Türk filmlerini düşünüyorum - afişe edeceğim :)

      Serdar sevmiyormuş bu filmi bak, onun da bir bildiği vardır :) Beğenmeyebilirsin :)

      Sil
    2. Olsun, izleyip görmekte fayda vardır elbeeet.

      Sil
    3. Oku Serdar okuuu :)) Takılıyorum tabi :)

      Sil
    4. Hahaha :)) bir gün tekrar izleyeceğim mutlaka. belki bir şeyler değişir.

      Sil
  3. merak ettim çok

    görüşmek üzere
    www.bakbuharika.blogspot.com

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...