Ödüllerle döndüğü Cannes Film Festivali’ni izlediğimde Nuri Bilge
Ceylan’dan daha fazla heyecanlandığımı hissetiğim (belki de o göstermiyordu) Uzak,
Yılmaz Güney’den bu yana ilk kez adımızı oralarda duyurmuştur. Nuri Bilge
Ceylan’a alışamayan, sevmeyen toplumun aslında başarılarla gurur duyup, biraz
daha çaba göstererek seyretmelerini dilerdim. Ben iki kez seyrettim. Her
defasında farklı noktalarını yakalamaya çalıştım. Denemede fayda var!
Filmin yönetmeni, senaristi, görüntü yönetmeni, yapımcısı olan Nuri Bilge
Ceylan (NBC) , kurguyu da ele alıyor. 110 dakikalık dramın baş rollerinde Mehmet Emin
Toprak, Muzaffer Özdemir, Zuhal Gencer, Feridun Koç yer almaktadır.
İdeallerinden fersah fersah uzaklaşan Mahmut, yaşamın anlamını
sorgulamaya başlar. Hayatı devam etse de ne uğruna nefes aldığını bulamaz.
Uzaklara gittiğinde herşeyin yoluna gireceğini düşünür. Bir gün evine uzaktan
akrabası olan Yusuf gelir. Köyde kaybettiği işinin ardından hayallerine
kavuşmak için İstanbul’a gelmiştir. Mahmut ise bu misafirlikten hiç hoşlanmamaktadır.
Fazla söze gerek yok; NBC Türk halkı tarafından kıymeti
bilinen bir insan değil. Neyse ki “Bir
Zamanlar Anadolu’da” filmiyle bu önyargı az da olsa kırıldı. Aldığı
ödüller, projenin belli noktalarının oldukça başarılı olduğunu gösteriyor. Bu
başarıların arasından iki şey ise filmi tekrar seyretmemi sağlıyor: Görüntü ve
senaryo. İstanbul’un kar altında kaldığı bir dönemi sanki fotoğraf çekercesine
ekrana aktarıyor NBC. Seyrederken sahneleri tek tek bir albüme
yerleştirmek geliyor insanın içinden. Renk ve kontrast ayarları, karakterlerin
iç dünyasıyla örtüşerek öyküyle birleşiyor. Senaryonun yavaş ilerlemesi, İstanbul’un
üzerine ölü toprağı serilmiş karlı hüznüyle gösteriliyor. Çocuklar için kar bir
umut, sevinç, oyun aracı görünürken; Mahmut için hayatı sorgulama noktasıdır.
Görüntü ve senaryonun böyle uyum göstermesi beni her daim etkilemiştir. NBC
yaptığı röportajlarda da sıklıkla açıklar; filmlerin ağır ilerlemesini tercih
ediyor çünkü ekran karşısındakinin her sahneyi derince düşünmesi gerektiğine
inanıyor.
Senaryoda az diyaloga yer verilmesi NBC’nin (“Bir Zamanlar Anadolu’da” hariç) bilinçli tercihidir. Bu da filmin
daha sade ve ağır ilerlemesini sağlıyor. Karakter detaylandırması ise
beklenildiğinden çok daha derin ve başarılıdır. Ortada tamamen iki zıt karakter
var: Mahmut ve Yusuf. Mahmut Yusuf’a göre daha eğitimli, kültürlü ve görmüş
geçirmiş bir insandır. Hayatta istediklerine kavuşamasa da Yusuf’tan daha önde
olduğuna inanıyor ve Yusuf’a bu durumu sözleriyle, hareketleriyle çok belli
ediyor. Öyle ki seyirci dahi Yusuf’u itici ve rahatsız edici görüyor. Zaman
ilerledikçe biraz da Yusuf’un gözlerinden bakıyoruz dünyaya. Köydeki işinden
çıkarıldığı için çaresizlikle İstanbul’a sığınan pek çok insandan bir farkı
yoktur. Mahmut’tan faydalanma derdinde değildir; sadece yardım bekliyordur.
Eğitimsiz ve Mahmut’a göre kültürsüz olması Yusuf’un suçu değildir. Bu onu kötü
göstermemelidir. İşte bu geliş gidişler etkileyici bir kurguyla karşınıza
çıktığında filmin içine daha çok girebilirsiniz. İki karakter arasındaki
farklılık bir süre sonra orta noktayı buluyor. Hatta benzerlikleri şaşırtıyor.
Filme gelen eleştiriler dünya çapında oldukça memnun edicidir.
Ödüllerin bir kısmına yer verecek olursam: Cannes Film Festivali: Büyük Ödül,
en iyi erkek oyuncu (Mehmet Emin Toprak, Muzaffer Özdemir); Altın Portakal: En
iyi yönetmen, film, senaryo, yardımcı erkek oyuncu; Ankara Film Festivali: En
iyi yönetmen, görüntü yönetmeni, kurgu, yardımcı kadın oyuncu; SİYAD: En iyi
film, yönetmen, görüntü yönetmeni; 22. İstanbul Film Festivali: En iyi film, en
iyi Türk yönetmeni; Beyrut Film Festivali: En iyi film, senaryo; Chicago Uluslararası
Film Festivali: En iyi 2. Film.
Cannes Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alan 1974
Çanakkale doğumlu Mehmet Emin Toprak, NBC’nin yeğenidir. “Kasaba”, “Mayıs Sıkıntısı”
filmlerinden sonra bu filmde de rol almıştı. Uzak filminin yarıştığı Ankara
Film Festivali’nden dönerken, Çanakkale’de geçirdiği trafik kazasında 28
yaşındayken hayatını kaybetti; hem de Cannes ödülünü kazandığını bile
göremeden. Bildiğim kadarıyla eğitimli bir oyuncu değildi. Belki bu durum sade ve doğal senaryonun içinde daha başarılı olmasını sağladı. Projenin ilk
15-20 dakikalık kısmında oyunculuğu beni rahatsız etmişti. Dakikalar
ilerledikçe aslında olması gerektiği gibi oynadığını fark ettim. Hem karaktere
hem de senaryoya bakış açımı olumlu yöne doğru sürükledi.
NBC'nin sevemediğim bir filmi olsa da hakkını teslim etmek gerek. Çok güzel ele almışsın keyifle okudum. Karakter karşılaştırmalarını da çok doğru buldum :)
YanıtlaSilSevmediysen ikinci kez izlemeni öneririm. Belki daha farklı yanlarını görme şansı olabilir. Gene de NBC kolay sevilmiyor doğru diyorsun :)
SilYazıyla alakasız yorum: İlk defa arka planına bir film afişi koymuşsun. Hatta ilk defa bir şey koymuşsun, "Atlıkarınca"yı baya merak ettim bu yüzden. ehehe.
YanıtlaSilYazıyla alakalı yorum: Yalnız ben bu filmi bir ara baya izlemek istiyordum ve unutmuştum. Sayende film listemde hortladı şimcik. ehehe. Bir de, Yusuf'a ben de sinir oldum hee şimdiden. ahahaa.
Arka planın boşluğu ve rengi sıkmıştı beni. Farklılık olsun dedim. Beğendiğim filmleri - şimdilik sadece Türk filmlerini düşünüyorum - afişe edeceğim :)
SilSerdar sevmiyormuş bu filmi bak, onun da bir bildiği vardır :) Beğenmeyebilirsin :)
Olsun, izleyip görmekte fayda vardır elbeeet.
SilOku Serdar okuuu :)) Takılıyorum tabi :)
SilHahaha :)) bir gün tekrar izleyeceğim mutlaka. belki bir şeyler değişir.
Silmerak ettim çok
YanıtlaSilgörüşmek üzere
www.bakbuharika.blogspot.com