Polis |
İlk bakışta afişiyle dikkat çeken,
ardından Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nü kazandığı için seyretmeye
tetikleyen Polis, zor konusuyla ekrana bağlıyor. 127 dakikalık Fransa
yapımının yönetmen koltuğunda oturan oyuncu Maiwenn, senaryoyu Emmanuelle
Bercot ile kaleme alıyor. Baş rollerde Karin Viard, Joeystarr, Marina Fois,
Nicolas Duvauchelle, Maiwenn’in oynadığı dramın bütçesi 6 milyon Euro iken,
hasılatı 30 milyon Euro’dur. Türkiye’de 27 Temmuz’da gösterime girmişti.
Paris Çocuk Koruma Birimi’nde çalışan
bir grup polisin hem özel hem mesleki hayatları göz önüne serilirken,
pedofilinin detaylarına iniliyor. Bu grubu gözlemlemek için İçişleri Bakanlığı,
Melissa adlı fotoğrafçıyı gönderir. Çocuklarına kötü davranan ve istismar eden anne babalar, ailesiz çocuklar ve trajediyle karşılaşmış
her yaştan her ırktan çocuklara yardım etmeye gönülden yeminli bu polisler,
gerçekleri olduğu gibi ortaya döküyorlar.
Bilinen, tahmin edilen ama asla
yüzleşmek istemediğimiz oldukça zor bir konuya değiniyor Maiwenn. Seyretmesi bile
insanın içini burkarken bu olaylara dahil olmak nasıl bir duygudur diye
düşünmeden geçemiyorsunuz. Yönetmen, tercihini belgesel havası yaratarak
doğallıktan yana kullanmış. Hatta çekimlerle birlikte senaryoda da belgesel
havası sezinliyorsunuz. Sayısız karakterin içinde öykünün öneminden öte tema
ana hedeftir. Karakter detaylandırmaları aramıyorsunuz. Çocukların yaşadığı
zorluklar zaten yeterli geliyor. Olaydan çok duruma yönlendiriyor.
Diyaloglar oldukça doğal, hatta bazen hayattan tiksinmenize bile sebep oluyor.
Gözünüzden sakındığınız evlatlarınızın yaşıtları meğer nelere maruz
kalabiliyormuş, şahit oluyorsunuz. Polisler için konuşması gayet normal
görünüyor; sonuçta onların mesleği bu. Diğer yandan onların da taşma noktaları
var. Sabırları yaşananlar karşısında tükenebiliyor.
Senaryo daldan dala atlıyor. Her
an yeni bir öyküye tanıklık ediyorsunuz. Zaman zaman kafa karıştırsa da bu
geçişler; sorun aynı sorun aslında, sadece boyutları değişiyor. Bir yandan
mutsuz ediyor, bir yandan bazılarına çözüm getirebildiği için şükrediyorsunuz.
Filmin türü aksiyon, dram, az da olsa mizaha giriyor. Konunun ağırlığını yan
türlere geçişle dengelemişe benziyor yönetmen. Gerçi bu bilinçli bir tercih mi
yoksa hangi yoldan gideceğine karar verememişlik mi, bilinmez. Konu rahatsız ediyor,
sinir bozuyor. Parça parça anlatılan her olayın gerçekten yaşanmış olduğunu
öğrenmek ise öykünün sertliğini kamçılıyor. Bazı sahnelerin
yersizliği göze çarpabilir. Polislerin özel hayatını aktarırken asıl konudan
saplamalar görünüyor. Bu noktada o insanların mesleklerine özel
hayatlarının yükü de binince nasıl bir buhran geçirebilecekleri gözler önüne
seriliyor. "Siz olsanız ne kadar dayanabilirdiniz?" dercesine bakıyorlar.
İnsanlar taciz, tecavüz, çocuk gelin,
pedofili olaylarını duymak, görmek, okumak istemiyor. Türk dizilerinde ve
haberlerinde sıkça görünmesi yeteri kadar sıktı yorumları geliyor. Şunu da
unutmamak lazım ki okumaya görmeye dayanılamayan şeyler aslında yaşanıyor,
masal değil gerçeğin ta kendisi. Farkındalık yaratmak, bunu göze alarak projeye
imza atmak ise gerçekten yürek istiyor.
Projenin adı oldukça net: Polis!
Herhangi bir ima, gönderme yok. Filmin masumiyetini simgeleyen çocuklar ise
“Police” kelimesine “Polisse” dedikleri için ve konu tamamen çocuklara odaklandığı için onların masumca söyleyişleri filme adını vermiş. Sıra
dışılığı afişiyle beraber adında da devam ediyor. Çocuk saflığının vahşetle
yüzleşmesi dünyanın adaletsizliğine söylenmenize neden oluyor.
IMDB’den 7.3, Rotten Tomatoes’tan 88
puan almıştır. Bu başarının arkasında konu seçimi, ekrana aktarılışı,
karakterlerin doğallığı bulunuyor. Seyredenlerin çoğu filmin pek çok öyküyü
içermesinden az biraz hayıflansa da ekrandan gözlerini ayıramadıkları da itiraf
kısmı olarak kaydedilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder