28 Mayıs 2012 Pazartesi

The Color Purple (1985)


Mor Yıllar
Başlangıcıyla beni derinden etkileyen filmlerin arasında yer alan Mor Yıllar, harika senaryo, kurgu ve oyuncularla göz kamaştırıyor. Ben daha portakalda vitaminken bu denli etkileyici bir filmin çekilmesi; üstelik yıllar geçmesine rağmen hala aynı etkiyi yaratması da projenin başarısını kamçılıyor. Yapımcılarından da olan Steven Spielberg, yönetmen koltuğunda oturuyor. Spielberg’ün benim gözümde baş yapıtlarından biridir. Alice Walker’ın Pulitzer Ödülü’nü alan aynı adlı eserinden Menni Meyjes senaryoyu uyarlıyor. 154 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde Danny Glover, Whoopi Goldberg, Desreta Jackson, Margaret Avery, Oprah Winfrey, Adolph Caesar yer alıyorlar. Dram 15 milyon $ bütçe ile çekilmiş ve 142 milyon $ hasılat elde etmiştir.

1900’lerin başında Celie, babası tarafından iki kez hamile bırakılır. Sonrasında yıllarca bir adama hizmet etmek için satılır. Evlendiği bu adamı kocası değil, efendisi olarak görür. Şiddet, hakaret dolu yıllara rağmen hiç ses çıkarmaz. Onu hayatta tutan tek şey kız kardeşi Nettie ve ona yazdığı mektuplardır.

79 yaşındaki ünlü müzisyen Quincy Jones, müzik çalışmalarını ele almıştır. Konunun derinliği karşısında dramı o kadar keyifli hale getiriyor ki bir yandan yaşananlara üzülüyorsunuz bir yandan müzik göz yaşlarınızın akmasını engelliyor. Albümü film haricinde mutlaka dinlemelisiniz.

Aldığı ödüllerin hepsi aslında filmin başarılı noktalarını vurguluyor. Mekan, dekor, kostüm ve makyaj en ufak ayrıntılarına kadar düşünülmüştür. Celie’nin yaşadığı evlerdeki dekor, caz şarkıcısı Shug Avery’nin kostümleri, Celie ve kardeşinin kostümleri hem dönemi yansıtıyor hem dramı kuvvetlendiriyor. Kitabı okumasam da Pulitzer Ödülü alan kitabın uyarlaması birebir olsun ya da olmasın başarısını ortaya çıkarır. 154 dakikalık zamana yayılan hikayeyi en az üç kez izlemiş biri olarak bir kez bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. Dönemin ırkçılık, kadın erkek eşitsizliği, ekonomik durumu o kadar güçlü kaleme alınıyor ve ekrana sunuluyor ki o dönemle ilgili bir tez hazırlanmak istense referans olabilir. Steven Spielberg’ün de filme katkısı çok büyüktür. Spielberg’ü seven ya da sevmeyen tüm sinemaseverlerin bu filmi beğendiğine inanıyorum. Hatta klasikler arasında da yerini aldığını düşünüyorum.
IMDB’den 7.6, Rotten Tomatoes’tan da 88 alan filmin afişi cezbedicidir. Özellikle filmi seyrettikten sona afişe detaylı bakıldığında tüm konuyu özetlediğini fark edebilirsiniz. Filme gelen eleştirilerin içinde olumsuza pek rastalayamadım. Gerçi işin içine ırkçılık ve seksist bir yaklaşım girince ister istemez yakınanlar olmuştur. Özellikle siyahileri belli bir kalıba soktukları için okların hedefi olmuştur. Peki bu eleştiriler ödül ve adaylıkları engelledi mi? Tabi ki hayır. En iyi film, senaryo, kadın oyuncu, yardımcı kadın oyuncu (Margaret Avery, Oprah Winfrey), sanat yönetmeni, sinematografi, kostüm, makyaj, müzik dallarında Oscar adaylıklarını kaparak büyük yankı uyandırsa da heykelcikleri kapamamaları akıllarda soru işareti bırakıyor. Özellikle Whoopi Goldberg için! Oscar’ı o sene “The Trip to Bountiful” filmiyle Geraldine Page almıştır. Filmi izlemediğim için taraflı yazmak doğru değil biliyorum. O yüzden sırf bu Oscar’ı hak etti mi diye filmi seyretme arzum devam ediyor. Neyse ki Altın Küre en iyi kadın oyuncu ödülünü Goldberg’e vermiştir. Altın Küre ayrıca en iyi film, yönetmen, yardımcı kadın oyuncu dallarında projeyi aday gösterdi.

1955 ABD doğumlu Whoopi Goldberg, 10 parmağında 10 marifet olan insanlardandır. Oyunculuk, komedyenlik, sunuculuk, yapımcılık, yazarlık, şarkıcılık, şarkı sözü yazarlığı bu marifetlerden öne çıkanlardır. Sinema kariyerini ele alacak olursam, 100’den fazla projede yer alması hem onun başarısını hem de aktifliğini gösterir. “Ghost”la en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar, Altın Küre, Bafta ödüllerini almıştır. Daha 7 yaşındayken sinemada izlediğimde Goldberg’e hayranlık duymamı sağlayan “Sister Act”le en iyi kadın oyuncu Altın Küre adayı olmuştur. Bazı projeler yüzünden Razzie Ödülleri kapısını çalsa da umursadığını düşünmüyorum. Ya siz?



2 yorum:

  1. Blogda Spielberg fırtınası esmeye başladı :)) Benim de çok sevdiğim filmlerinden. Tüm artılarına rağmen çok sevmeyenler de var sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Spielberg'ten öte Scorsese takipçisiyim diye düşünürdüm kendimi. Bir gün oturup hangisinin kaç filmini izlemişim diye sayacağım.

      Filmin eleştirileri içinde ırkçılık, kadın erkek eşitsizliği yer aldığından elbette eleştirilere açık. Kitabı okumadım (keşke filmden önce okusaydım). Bu eleştiriler uyarlamaya mı yoksa yukarıda belirttiklerime mi gidiyor, onu kesinleştirmek gerekir. Eğer ırkçılık ve kadın erkek eşitsizliğine ise, ödülü veren vermiş değil mi :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...