Yeşil Yol |
Vazgeçilmez oyuncularımdan Tom
Hanks’in sanırım tüm filmlerini zaman içerisinde bloga taşıyacağım. Yeşil Yol
da bu projelerden öne çıkanlar arasındadır. Sinemada izlediğimde beni alt üst
eden ve Tom Hanks hayranlığımı arttıran 188 dakikalık dramı mutlaka izlemek
gerekiyor. Senaryoyu Stephen King’in aynı isimli eserinden Frank Darabont uyarlarken, hem yönetmen koltuğunda oturuyor hem de yapımcılar arasında yer
alıyor. ABD yapımının baş rollerinde Tom Hanks, Michael Clarke Duncan, David
Morse, Bonnie Hunt, James Cromwell yer alıyorlar. 60 milyon $’lık bütçeye
karşılık tam 287 milyon $ hasılat elde ediyor. E buna başarı denir, değil mi?
Huzurevinde günlerini geçiren
oldukça yaşlı Paul Edgecomb, arkadaşı Elanie’ye Cold Mountain Hapishanesi’nde
gardiyan olduğu yıllardaki unutamadığı bir anısını anlatır. İdam mahkumlarının
elektrikli sandalyenin bulunduğu ölüm odasına girerken yürüdükleri yolun adı da
olan yeşil yoldan sayısız mahkumlar geçmiştir. Bunların arasından John Coffey
ise hepsinden ayrı ve özel biridir. Devasa boyutta biri olmasına rağmen çok
narin ve kırılgan bir karaktere sahiptir. İnsanları hem ürkütür hem de
kendisine sevgi dolu yaklaşılmasına neden olur. İdam cezası almasına sebep olan
şey ise kabul edilecek bir hata/pişmanlık değildir. Anlam verilemeyen doğa üstü
yeteneğiyle beraber John Coffey’nin gerçekten bu suçu işleyip işlemediğinden
kimse emin olamaz.
Pek çok filmin müzik
çalışmalarını ele alan Thomas Newman, bu projeyle de başarısını konuşturuyor.
Zaman zaman mizahi yönüyle seyirciyi güldüren sahneleri olsa da dram ağırlıklı
konuyu etkileyici müzikle harika birleştiriyor. Çoğunluğun hapishanede geçmesi
nedeniyle mekan ve dekor tasarımı iyi mi kötü mü kararsız kalıyorum. Genellikle
yerli/yabancı projelerde gördüğümüz hapishaneler gibi bakımsız değil. Hatta
fazla temiz ve bakımlı görünmesi şaşırtıyor. Bu inandırıcılığa biraz şüphe
düşürmüyor değil. Zamanla gözler alışsa da mantığınıza pek söz
geçiremiyorsunuz. Hapishane dışındaki sahnelerde kullanılan evler ise anlatılan
döneme göre uygun seçilmiştir. Görsel ve ses teknolojisi ise oldukça ilgi
çekiyor. Özellikle ses teknolojisi çok iyi kullanılmış. Dram türünde bu özellik
beklenmediği için belki daha ön plana çıkııyordur.
Stephen King’in eserlerini
sinemada görmeye alışkın olsak da her proje bu kadar başarılı aktarılamıyor.
Bunda Frank Darabont’un katkısı olduğuna eminim. Sonuçta “The Shawshank Redemption”, “The
Mist” gibi projelerle seyircilerin kalbini fetheden bir adam. Özellikle “The Shawshank Redemption”dan sonra King
ve Darabont’un harika bir ikili oluşturduğunu kabul etmek gerekiyor. Mucizeler
inanın ya da inanmayın John Coffey’nin herkesi etkilediğinden eminim. Karakter
detaylandırması o kadar etkleyici ki en baştan John Coffey’e içtenlikle
inanıyorsunuz. Adaleti simgeleyen Paul ise herşeye rağmen kanun/kurallara karşı
gelinemeyeceğini gösteriyor. Özel yaşantısını işine yansıtmadan ve işini
pürüzsüz şekilde devam ettirmek için yarı komik/yarı dram elinden geleni
yapıyor. Sorumluluğun ne olduğunu yanında çalışanlara da aşılamaya çalışıyor. Peki
bu yeterli oluyor mu? Filmin devamında cevabı size bırakıyorum.
IMBD’den 8.4, Rotten Tomatoes’tan
80, Metacritic’ten de 61 alan projeye gelen eleştiriler genellikle olumlu
yöndedir. Zaten aldığı adaylıklar buna bir ispattır. En iyi yardımcı erkek
oyuncu (Michael Clarke Duncan), film, ses miksajı, uyarlama senaryo dallarında
Oscar adaylıkları; en iyi yardımcı erkek oyuncu Altın Küre adaylığını
kapmıştır. Olumsuz eleştirilerden bazısı mucize sahibi kahramanın siyahi
seçilmesine bağlıdır. Bu da işin içine başka eleştirileri katıyor. Benzer
durumu daha önce yazdığım “The Color
Purple” filmi de yaşamıştır.
Adaylıkları kaparak tüm ilgiyi
üstüne çeken 1957 ABD doğumlu Michael Clarke Duncan, başarılı bir oyuncu olarak
yoluna devam ediyor. Yeşil Yol dışında “Armageddon”,
“The Whole Nine Yards”, “Cats & Dogs”, “Planet of the Apes (2001)”, “The
Scorpion King”, “Daredevil”, “Spider-Man: The New Animated Series”, “Sin City”, “The Island”, “Kung Fu Panda”
gibi bilenen pek çok filmde rol aldı. Yeşil Yol’daki devasa boyutundan sonra
diğer filmlerde gerçek halini görmek hem şaşırtmıştı hem de hayal kırıklığı
yaratmıştı. Düşünün artık, yönetmen ve Stephen King John Coffey’i gözümüzde ve
gönlümüzde nasıl devleştirmiş!?
Awful tired now BOSS. Dog-tired :)
YanıtlaSilSeviyorum böyle replik yazanları. Sanki onlarla aramızda bir şifre varmış gibi hissediyorum :)
SilBu filmle ilgili aklıma gelen ilk şey bu replik. Çok severim :)
SilO sahne gözümün önünde canlandı :)
Sil