5 Kasım 2013 Salı

Thor: The Dark World (Thor: Karanlık Dünya) (2013)

Thor: Karanlık Dünya
Serinin ilk filmi Thor 2011’de yayınlandığında gayet keyif aldığım için Karanlık Dünya’ya merakla gittim. Yönetmen koltuğunda Alan Taylor oturuyor. “Sex and the City”, “The Sopranos”, “Mad Men”, “Lost” gibi birçok projeden kendisini tanıyoruz; yani tecrübesi film öncesi içimizi ısıtıyor. 112 dakikalık ABD yapımının senaryosu ise Don Payne ve Robert Rodat tarafından kaleme alınıyor. 3D özelliğiyle 1 Kasım’da gösterime giren fantastik ve macera türlerindeki projenin baş rollerinde Chris Hemsworth, Natalie Portman, Tom Hiddleston, Anthony Hopkins, Stellan Skarsgard, Idris Elba yer alıyorlar.

İlk filmde babası tarafından güçlerine el koyulan ve Dünya’ya gönderilen Thor, aradan geçen zaman içinde çok çalışıp Asgard’a geri dönmeyi başarır. 9 diyarda barışı sağlamak için dur durak bilmez. Her şey tam yoluna girmiş ve Jane Foster’ı aklından çıkaramazken Karanlık Elfler evreni tekrar ele geçirmek ister. Jane Foster da bu yola bilmeden dahil olur. Thor, Dünya ve 9 diyarı karanlıktan kurtarmak için inanılmaz bir mücadeleye girer.

İzlanda’da çekimleri gerçekleşen Karanlık Dünya, türü nedeniyle 3D’ye hayli bel bağlamış. Lakin tıpkı ilk filmde olduğu gibi 3D beni çok tatmin etmedi. İkinci yarı, özellikle sona doğru muhteşem savaş sahneleri biraz içinizi rahatlatıyor ve gözlüğün keyfini çıkarıyorsunuz. Gene de çok gerekli değil. “Gravity”deki 3D nerde, Thor’daki nerede?

Senaryo ilk filme göre biraz daha oturmuş. Konular birbirine bağlanıyor. Thor ve Jane aşkı türün önüne geçmeyecek kadar seyirciye veriliyor ki diyarlar arasındaki bağlantıyı kuvvetlendiriyor. Sürükleyiciliği hayli başarılıydı. İlk filmdeki komedi unsuru bu sefer Darcy karakteriyle yoğunluğunu koruyor ve istenileni veriyor. Kahramanın savaşçı yönünü öne çıkarmak ilk filme göre daha iyi bir karar olmuş.
Alan Taylor, seriye ayrı bir boyut kazandırmış. Filmin karanlık yönü renk ve ışık oyunlarıyla tesirini her daim ayakta tutuyor. Kurgunun düzeni seyirciyi rahatlatıyor. İki kez yaşattığı sürpriz, koltuklarda oturanları şok ediyor. Bu sahnelerdeki müziğin öne çıkışı veya tamamen kesilmesiyle seyircinin o an heyecanı yaşamasına fırsat veriyor. Tüm bu ince detaylar da tecrübeden geçiyor haliyle.

Chris Hemsworth geçen süre zarfında oyunculuğunu ve mimiklerini azıcık daha geliştirmiş. Neyse ki oyuncu kadrosu o kadar kuvvetli ve etkili ki orta düzey performansı çok göze batmıyor. Hala Natalie Portman’ın bu serideki yerini anlamış değilim. Rolü hayli yardımcı pozisyonda kalıyor. Bir de film boyunca o fönlü saçlar çok rahatsız etti. Son sahneyi görünce “Evet devamı olacak” duygusu insanı mutlu ediyor tabi. Ben de artık fantastik türünü sever oldum, hadi bakalım.

IMDB’den 7.8, Rotten Tomatoes’tan 83 almıştır. Geri dönüşler şimdilik hayli olumludur. Gönül bu seri için iki şey istiyor: Hemsworth, tipini kullanırken oyunculuğunu da geliştirsin ve 3D’yi gerçekten hissettirecek sahneler eklensin!

Bu arada; Anthony Hopkins'in yaşlandığını görmek beni üzüyor. 


6 yorum:

  1. Rush'tan sonra Chris Hemsworth'ü takipteyim!
    Bu film de izlenecekler listemin başlarında

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rush'ı izlemedim. Eğer oyunculuğu varsa demek ki fantastik türünde çok gösteremiyor. Görmeden yorum yapmamayım en iyisi :)

      Sil
  2. İlk film hoştu.Severek izlemiştim. İkinci filmde üzerine bir şeyler koyulabilmişse ne ala. Ama türün sevenlerinden olduğumdan severek izlerim.Ha tabi bir de Natalie Portman var. :) Film de güzel tabi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Natali Portman'ı ben de oyuncu olarak severim. O yüzden burada yer almasına şaşırıyorum. Yakında ben de fantastik türünü severlere katılacağım sanırım :)

      Sil
  3. o kadar övgüden sonra yüzümüzü kara çıkarmasın. izlerim yakında. ilk filmi de sevenlerdenim ben :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlkinden daha iyiydi bence :) Umarım beğenirsin.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...