15 Kasım 2013 Cuma

Sunlight Jr. (2013)

Baş rollerde Naomi Watts ve Matt Dillon’ı görünce gösterime girip girmeyeceğini bile düşünmeden seyre koyulduğum Sunlight Jr., seçimler konusunda etkili bir hikayeyi ele alıyor. ABD yapımı dramda Watts ve Dillon’a Norman Reedus ve Tess Harper eşlik ediyorlar. 90 dakikalık filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Laurie Collyer üstlenmiştir. Collyer’ı “Sherrybaby”den anımsayabilirsiniz.

Melissa bir markette kasiyer olarak çalışmaktadır. Belden aşağısı felçli erkek arkadaşı Richie’yle motel odasına yaşarlar. Richie, çalışamadığı için zaman zaman öfkesine yenik düşse de ilişkileri gayet güzeldir. Bir gün Melissa’nın hamile olduğunu öğrenirler ve çok mutlu olurlar. Ta ki Melissa işini kaybedene kadar!

Sunlight Jr., her kültüre, ülkeye, her tip insana ve ilişkiye uyarlanabilecek kadar sade bir senaryoya sahip. Benzerlerini görüp yaşamış bile olabilirsiniz. Belki de bu yüzden izlerken yabancılık hissini ortadan kaldırıyor. Ortada büyük bir ikilem var: Sevgi mi yoksa hayat koşulları mı? Kadın hayatının sadece Türkiye’de zor olmadığını film az da olsa gösteriyor. Sevgilisinin felçli olması nedeniyle kasiyerlikle iki kişinin geçimini sağlayan Melissa, her şeye göğüs gerer. Sonuçta onun istediği sadece sevgidir. Richie’de bunu bulur. Hayatlarına bir de bebek girince tüm sıkıntılara rağmen mutlulukları ikiye katlanır. Tabi iş yerindeki sıkıntıların ardı arkası kesilmez ve kovulur. Ortada iş yok, ev yok, para yok. Peki, ya çocuk? Peki, fedakarlığı yapacak kim? Kadın mı yoksa erkek mi? Bir yanda sürekli maddiyatın önemini savunan anne, bir yandan parası olan belalı eski sevgili. Karnında bir çocuk, kalbinde bir adam. Hayat kadınlara zor!
Senaryo benden geçer not alırken yönetmenlik filmin türüne göre daha arka planda kalıyor. Mekan, dekor, kostüm tasarımı hikayeyle örtüşse de temponun sürekli aynı gidişi içinizdeki heyecanı öldürüyor. Zaman zaman bir yükseliş arayışına gidiyorsunuz; bulmaksa mümkün olmuyor. Bu yüzden senaryo ve oyunculara odaklanmak daha faydalı geliyor.

IMDB’den 5.8 alan proje, henüz pek gün yüzüne çıkmadı. Şaşırtıcı tarafı ise bu; çünkü baş rollerde gayet önemli insanlar var. Her daim severek seyrettiğim Naomi Watts, zor koşullar altındaki Melissa’yı çok iyi canlandırıyor. Beni Watts’tan çok Matt Dillon etkiledi. 1964 ABD doğumlu oyuncu, pek çok sinema ve TV projesinde yer almıştır. “Crash” ile en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar, Altın Küre ve Bafta adayı olmuştu. O filmden sonra sanırım en etkili ve gerçekçi performansını izledim. Çaresizliğini sinir harbine çevirdiği için karakter hayli dokunaklı geldi. Bu arada yan karakterleri canlandıranlar arasında Norman Reedus ve Tess Harper’ı özellikle belirtmem gerek. Melissa’nın eski sevgilisini ve annesini canlandıran oyuncular, filmin olumsuz karakterleridir. Kötü diyemiyorum; sadece hayatın gerçekleriyle yüzleşmişler ve benciller.

IMDB’nin puanı 6’ya bile gelmemişken böyle sağlam bir kadronun harcanması biraz üzücü. Aşkın ortasında yaşam savaşı verirken kadın erkek ilişkilerini irdelemek isterseniz seyretmekte fayda var.

Not: Naomi Watts'ın en makyajsız hallerini bu filmde görmek mümkün. Yakın çekimlerde yaşı biraz ortaya çıkıyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...