4 Ocak 2014 Cumartesi

The Croods (Crood'lar) (2013)

Crood'lar
Altın Küre adaylığıyla dikkatleri çeken Crood’lar, 12 Nisan'da gösterime girmişti. Yönetmenliğini ve senaristliğini Chris Sanders'la Kirk De Micco’nun paylaştığı animasyonun seslendirmelerinde Nicolas Cage, Ryan Reynolds, Emma Stone isimlerini görüyoruz. 98 dakikalık macera, komedinin bütçesi 135 milyon $ olarak açıklandı. Hasılat ise 587 milyon $’dır. ABD yapımı, sinemalara 3D özelliğiyle girmiştir.

Crood’lar yaşamları boyunca korku ve korumayı öncelik kabul edilen bir ailedir. Yaşadıkları mağaradan asla ayrılmamışlardır; ta ki depremler başlayana kadar. Aile reisi Grug, ailesini korumak amacıyla istemeye istemeye ayrılma kararını verir. Kendilerine yeni bir ev ararlarken dünyayı keşfetmeye başlarlar. Bu keşif esnasında esrarengiz Guy da onlara eşlik eder!

Kıtaların ayrılmasını, “Ice Age” haricinde farklı bir boyutta ele alan Crood’lar, hem ailenin önemini hem de modern hayata geçişteki karmaşaları etkili bir dille ekrana aktarıyor. Aile, bildiğimiz (daha doğrusu bize aktarılanlar kadarıyla tahmin ettiğimiz) en ilkel hayatı benimsemişlerdir. Dışarıdaki tehlikelere karşı mağaralarından yemek bulma haricinde çıkmıyorlar. Hele karanlık, onlar için korkuyla aynı anlama geliyor. Ancak, evin genç kızı Eep dış dünyayı merak ediyor, mağarada hapis kalmak ona göre değil. Guy’ın ortaya çıkmasıyla beraber deprem de ardı sıra geliyor ve göç kaçınılmaz hale geliyor. Senaryonun işlenişi başarılıdır. Olayların sıralanması, birleştirilmesi, içeriği, diyaloglardaki espriler güzel vakit sunuyor. Hatta modern hayatın ilk buluşlarından ateşle başlayan keşifler, Guy ile birlikte peş peşe geliyor ve hayli komik sahnelere yelken açtırıyor. Filmi dublajlı izlediğim için orijinalinden farklı esprilere denk gelmiş olabilirim. Dublajlıda dahi her şey yerli yerindeydi (En azından Gülben Ergen’in “Uçacaksın” şarkısı çıkmadı! “Ice Age”i dublajlı izleyenler bilir!).
Filmde senaryo haricinde renk kullanımı ve çizimler hayli öne çıkıyor. Crood ailesinin yeni dünyayı keşfi esnasında adını tam koyamadığımız hayvanların gökkuşağından farksız renk cümbüşüne bulanmaları, bitkilerin alabildiğince büyük ve bir o kadar da parlak oluşu göz kamaştırıyor. Yaratıcılığın epeyce güzel bir noktasına ulaşılmış. Başta hayvanların renkleri garipsense de o dönemi bilmediğimiz için hayal gücünün devreye girmesi sizi mutlu kılıyor.

Karakter detaylandırmalarında Gru ve kızı Eep favorilerimdir. Ailesini tüm kötülüklerden korumak için mağaraya hapseden Gru, kuşak çatışması yaşıyor. Aslında kayınvalidesiyle arasında olan şeyler onun da kızıyla arasında vuku buluyor. Aile filmlerinde vazgeçilmez konulardan birini animasyonda esprili bir dille görmek de seyirciyi tatmin ediyor. Eep ise yaşının verdiği heyecan ve merakla dünyayı tanımak istiyor. Babasını çok sevmesine rağmen onun koruma içgüdüsünü yaşı itibariyle kavramakta güçlük çekiyor. Birbirlerine olan sevgilerini söyleyememeleri de modern dünyamızda dahi pek çok babanın halen başaramadığı bir gerçektir.

IMDB’den 7.3, Rotten Tomatoes’tan 70 puan almıştır. Genellikle olumlu geri bildirimler alan animasyonun ikincisi de yolda! Şimdiden merakla bekliyorum. Altın Küre adaylığıyla beraber Oscar’a da göz kırpar mı derseniz; “Despicable 2”dan daha çok hoşuma gittiğini itiraf etmem gerekir. The Croods’ta minyonlar gibi sevimli karakterler yok fakat içeriğe ve senaryoya baktığınızda onun önüne geçmeli! Gerçi hasılat aynı şeyi gösteremiyor. Bakalım henüz izlemeyemediğim üçüncü animasyon adayı “Frozen”ı nasıl çıkacak?




2 yorum:

  1. Benim de hoşuma gitmişti, güzeldi yani ve ayireyeten bence de Despicable Me 2'den daha iyiydi sanki. Çünküüü....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Çünkü"nün detayları yazılarda var zaten :))

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...