19 Kasım 2013 Salı

The Cider House Rules (Tanrı’nın Eseri, Şeytanın Parçası) (1999)

Tanrı'nın Eseri, Şeytanın Parçası
Idefix’te dolanırken rast geldiğim ve hemen sipariş verdiğim Tanrı’nın Eseri, Şeytanın Parçası, Oscar’a yakışan harika bir dramı ele alıyor. Yönetmenliğini 20’den fazla sinema projesinde adını duyuran Lasse Hallstörm’ün yaptığı 125 dakikalık ABD yapımın senaryosu John Irving’in aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. Baş rollerinde Tobey Maguire, Michael Caine, Charlize Theron, Paul Rudd, Delroy Lindo, Erykah Badu yer alıyorlar. 24 milyon $ bütçeyle çekilen film, 89 milyon $’a yakın hasılat elde etmiştir. Aldığı Oscar ödülleri ve adaylıkları ise göz kamaştırıcı! En iyi film, yönetmen, kurgu, müzik ve sanat yönetmeni adaylıkları; en iyi yardımcı erkek oyuncu ve uyarlama senaryo ödülleri! İzlemek için yeterli sanki?

Yetimhanede büyüyen Homer, anne babasızlığın pek de yoksunluğunu çekmemiştir. Doktor Wilbur Larch, tüm sevgi ve ilgisini ona fazlasıyla aşılamıştır. Hatta bildiği her şeyi ona aktarmış, neredeyse doktor olacak kıvama getirmiştir. Lakin ortada bir sorun vardır. Artık Homer gençliğe adım atmıştır ve ömrü boyunca çıkmadığı yetimhaneden çıkıp gerçek hayatla tanışmak ister.

Minimalist bir yapı içinde ciddi konuları ele alarak etkileyici ve şimdiye kadar izlediğim yetim temalı filmlerin içinde en başarılısı olduğunu rahatlıkla belirtebilirim. Yetimhanede kalan birbirinden tatlı çocukların, gelip alınmayı beklemeleri bir yandan iç burkuyor, diğer yandan onlar gibi umut vaat ediyor. Hatta çocuklar arasında en küçük, güzel, şirin ve sağlıklı olanların tercih edilmesi seçici ailelere kızmanıza dahi sebep oluyor. Geride kalanları bağrınıza basmak istiyorsunuz. Kendi yaşam sınırları içinde dış dünyaya umutla bakabilmenin heyecanı var. Oturup halinize şükretmenizi sağlıyorlar. Yetimhanedeki çocuklar haricinde önemli bir diğer nokta da kürtaja değinmesidir. Hangi koşullar altında, nasıl kararlarla çocuk alındığına günün koşullarıyla şahit oluyorsunuz. Bir yanda kürtaj, bir yanda anne babasız çocuklar. İşte filmin ana teması: Seçimler! Ailelerin gelip hangi çocuğu seçecekleri, anne baba adaylarının kürtaj kararları, yetimhanen çıkıp gerçek dünyayla yüzleşip yüzleşememe tercihi, kimden hamile kalıp kalmadığını söyleyip söyleyememe… Uzaktan bakıldığında belki daha net cevaplar bulabiliyoruz. Peki ya o karakterler biz olsaydık? Doğru ya vardır ya yoktur. Veya seçimlerimiz illa doğru görünen olmak zorunda mıdır?
Senaryoyu fazla irdelemiş görünsem de değdiğine inanıyorum. Her şey çok güzel ele alınıyor. Yönetmenin bakışına gelirsek, muhteşem bir New England manzarası sizleri bekliyor. Karlarla kaplı bir ev, içinde umut dolu çocuklar var! Mekan, dekor, kostüm detayları gayet etkileyici tasarlanmıştır. Çocukların yatak odaları, bahçedeki dökülen yapraklar, mevsim işçilerinin kaldığı kulübe hem dönemi hem de karakterleri daha iyi anlamanızı sağlıyor. Charlize Theron'un kırmızı ruju, sarı dalgalı saçı, yaşadığı yerin ve mesleği gereği giydiği kostüm gayet dikkat çekicidir. Filmin konusu zaten yeteri kadar dram kokarken, yönetmenin bu durumu abartıp bam teline dokunmaması en beğendiğim noktalardan biridir. Duygu sömürüsü yapmıyor, göz yaşlarına boğmuyor. Olanı olduğu gibi sade bir şekilde aktarıyor. Film bittiğinde yüreğiniz burkulsa da acımıyor.

IMDB’den 7.3 alan film, gayet olumlu geri dönüşler almıştır. Oscar ödülleri ve adaylıkları da filmin emeğini taçlandırıyor. 1975 doğumlu “Spider-Man” Tobey Maguire, hayli sade performans sergiliyor. Karakterin yapısı gereği en az mimik ve hareketle bize Homer’ı sevdiriyor. Onun yaptığı seçimlere ne kızabiliyoruz, ne de takdir edebiliyoruz çünkü sadece denemek istiyor. Michael Caine’in canlandırdığı doktora karşı acıma duygusu besleyebilirsiniz. Üstünde emek verdiği onlarca çocuk öz çocuğundan daha yakın olmuş. Homer ise onların içinde en özeli, en sevdiğidir. Homer’in yaptığı seçim, hayatından büyük bir parçanın uçmasına sebep olur. 1933 doğumlu Caine’in bu muhteşem performansı Tobey Mauire’nin bile önüne geçiyor. Maguire ile aynı yaştaki Charlize Theron ise izlediğim çokça projesindeki en başarılı oyunculuklarından birini çıkarıyor. Güzelliği her daim aynıyken yıllar içinde performansının güçlendiğini düşünüyorsanız bu filmi izlemelisiniz. 24 yaşında da adını duyuracağının sinyallerini vermiş!


7 yorum:

  1. Çok alakasız olacak; ama, selamlar Peter Parker! Şapşal Petty.

    YanıtlaSil
  2. Favorilerim arasında olmuştur, zaman ait dokuyu yakalamasıyla, acı bir hikaye anlatırken bile şevkat duygusunu film boyunca hissettirmesiyle ve oyunculuklarıyla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de gecikmeli keşfettim filmi. Çok beğendim. Arşivlik değeri var.

      Sil
  3. geç keşfetmişim valla çok beğendim filmi.Film aslında duygusal gibi ama ağlatmadı. Charlize Theron a bir parantez açmak istiyorum marilyn monroe nun gençlik filmlerindeki gibiydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de geç keşfettiğim için pişman olanlardanım. Acaba bir süre sadece Oscarlı filmlere mi takılsam diyorum :)

      Sil
    2. ben şu yaptığım listeyi bulayım eksikleri tamamlayayım :D

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...