12 Ağustos 2013 Pazartesi

Red 2 (2013)

2010 tarihinde ilk filmi seyrettiğimizde beklenmeyen bir keyifle çıktık sinema salonlarından. Hatta yapımcılar 58 milyon $’lık bütçeye karşılık 200 milyon $ kazanınca Red’i seri yapmaya karar verdiler. Alınan duyumlara göre üçüncüsü için kollar sıvanmış! 2 Ağustos’ta gösterime giren Red 2’nun yönetmen koltuğunda ilk filmin yönetmeni Robert Schwentke yerine Dean Parisot oturmaktadır. Senaryoyu Warren Ellis’in aynı adlı çizgi romanından Jon Hoeber ve Erich Hoeber kaleme alıyorlar. 116 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde Bruce Willis, John Malkovich, Mary-Louise Parker, Catherine Zeta-Jones, Byung-hun Lee, Anthony Hopkins, Helen Mirren yer alıyorlar. Muhteşem kadrolu aksiyon komedinin bütçesi 84 milyon $’dır. Şimdilik ilki kadar hasılata ulaşmamış olsa da bütçeyi yakalamış durumda.

Emekli olan CIA ajanı Frank Moses, sevgilisiyle sesiz sakin ve beladan uzak bir hayat yaşamak istemektedir. En yakın iş arkadaşı Marvin Boggs’un çabalarına rağmen işe devam etmek istemez. Bir gün FBI ajanları ortadan kaybolan bir nükleer silahla ilgili Moses’ın kapısını çalarlar. Zira Moses’ın bunla ilgili bilgisi olduğunu sanırlar! İşin içindense farklı ülkelerin özel ajanlarının macera dolu mücadeleleri çıkar!

İlk filmi seyredenlere aynı hazzı alma imkanı sunan Red 2, çok şaşırtmayan ve yenilik katmayan bir projedir. Elbette favori dedem Morgan Freeman’ın ilk filmde seriden çıkması beni biraz hüzünlendirdi. Gerçi o boşluğu usta oyuncu Anthony Hopkins’le kapama fikri hiç de fena değil. Aradan yaklaşık 3 yıl geçmişken ilk filmi hatırlatacak en ufak bir ipucu verilmemesi filmin en büyük kaybıdır. İlkini seyretmeyen sinamaseverleri salonlara çekmek için verilen karar gibi görünse de yanlış tercih olduğu aşikar. Oysa ana karakterlerle ilgili ufak bilgiler serpiştirilse, Morgan Freeman’a selam gönderse daha etkili bir giriş sunabilirdi.
Film boyunca karakterlerle ilgili detaylara ulaşamıyorsunuz. Eğer ilk filmi benim gibi seyrettiyseniz, şanslısınız. Böylece Frank, Marvin ve Victoria arasındaki bağı anlayabilirsiniz. Gerçi ilk filmde de çok detaylandırma yoktu. Filmin içinde zamanla kendiniz tahminlerde bulunuyordunuz. Burada ise bilinmeyen onca yılın ardından eski CIA ajanlarının yaşlılıklarını izliyorsunuz. Senaryodaki bu eksikliği bir kenara bırakırsak, kalanı bol aksiyon sahneleri ve kadın kıskançlıklarıyla süslenmiştir. Güldürüyor mu? Evet. Heyecanlı vakit geçirtiyor mu? Ona da evet. ( --- SPOILER --- Özellikle mavi arabayla takip sahnesi etkiliydi --- SPOILER --- ) Zaten filmin başka amacı da yok. Yani hedefe ulaşıyor.

IMDB’den 7.1, Rotten Tomatoes’tan 42 alan filme geri bildirimler orta şekerdir. IMDB’nin puanı yüksek olsa da kabul etmek gerek: Filmin iddiası yok. Efsane oyuncuları bir araya getirip aksiyon komedi yaratıyor. Bu gözle bakıldığında zevk alacağınıza inanıyorum. Filmdeki favori ismim şüphesiz John Malkovich’tir. Mimikleri, konuşmaları, hareketleri o kadar başarılı ki onun sahnelerinde ister istemez gülümsüyorsunuz; aksiyon ortasında dahi! Helen Mirren’ın dahil olduğu sahneden itibaren ise filme ayrı bir renk geldiğini belirtebilirim. İlk filmdeki komedi içerikli aşkın yansımalarının devamı tekrar çıtayı yükseltiyor!



5 yorum:

  1. ilk filmini pek beğenmemiştim. Kadro nefis ama film biraz sıkı. Bunu izlemedim tabi. daha izlenilebilir olabilir. IMDB'si nasıl bu kadar yüksek o da ayrı bir konu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkinci film ilkinden iyi değil, aynı havada gidiyor. Çok şey beklememek lazım.

      Sil
  2. anladım düşündüğüm gibi o zaman :)

    YanıtlaSil
  3. Ben ilkini izledim de pek hatırlamıyorum.
    Böyle karlı bir yere gidiyorlardı?
    Evet evet, hatta bağyanlardan biri keskin nişancıydı sanırım.

    Aaaa, Hannibal amca. ahaha.
    Favori dedeni tuttum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biricik Morgan dedem benim! Sapkınlığını saymazsak şapka çıkarırım :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...