Gün Doğmadan |
“Before Midnight” gösterime
girmişken serinin ilk iki filmini seyredip sırayı bozmamaya karar verdim. Üçünü
de aynı gün seyrettikten sonra ilk tepkim “Ben nasıl ilk iki filmi kaçırmışım?”
oldu. İlk film Gün Doğmadan’ın yönetmenliğini üstlenen Richard Linklater, Kim
Krizan’la birlikte senaryoyu da kaleme almaktadır. 101 dakikalık ABD yapımının
baş rollerinde Ethan Hawke, Julie Delpy ve Andrea Eckert yer alıyorlar.
Jesse ve Celine, bir Avrupa tren
yolculuğu sırasında tanışırlar. Trendeyken beraber yemek yiyen ikili,
aralarındaki sohbetten çok keyif alır ve Jesse’nin Celine’e teklifiyle
Viyana’da bir gün geçirmeye karar verirler. Gittikçe koyulaşan sohbetin sonucu
ise nettir: Bu ilk ve son görüşme olacaktır!
İlk paragrafta türünü yazmakta
kararsız kaldım. Romantik, dram, dram komediden hiç biri tam olarak Gün
Doğmadan’a uymuyor. Eğer filmin türü belli değilse, sıklıkla birinden diğerine geçiş
varsa seyrederken keyif alamam. Bu projedeki ise zorlanma değil, türler
ötesinde bir senaryoya sahipliktir. Cümlenin iddialı durduğuna bakmayın. Jesse
ve Celine’in arasındaki iletişimde ne dram var ne de alışageldiğimiz buram
buram romantizm. Karşı cinsten iki kişinin bitmek bilmeyen diyalogları ne
arkadaşça ne de sevgili gibi. İlişkiye bir sıfat koyulmaması zaten filmi üst
noktalara taşıyor. Celine’in Jesse’le trenden inmesi yapılabilecek en çılgın
şeyler listesine girebilir sanırım. Tanımadığı birine ayak uydurmaya kim
cesaret edebilir ki? Bu olay ne kadar gerçek dışıysa ikilinin konuşmaları da
bir o kadar gerçekçi geliyor. Hayal alemine dalmadan, ilişkilerden,
insanlardan, aşktan bahsedebiliyorlar. Samimiyeti ekranda size kadar yansıyor.
Mekan seçimleri ise en az senaryo
kadar samimi ve güzeldir. Viyana’nın sokaklarını Jesse ve Celine’le karış karış
gezip, sanatın içine dalabiliyorsunuz. Sohbetleri arasında verilen ufak sanat
bilgisi hem şaşırtıyor hem de bu bilgiyi sıkmadan aktarması filme daha çok
bağlıyor. Kostümlere 2013 gözüyle bakıldığında biraz özentisiz gelse de çekim
yılının 1995, yolculuğun da trende geçmesi bu durumu makul ve doğal kılıyor.
Karakterler üzerinden filmi
değerlendirmek gerekirse, kadın ve erkeklerin genelleme yapılan bazı
özelliklerine yer verilmiş. Kültürlü, endişeli, güven konusunda ikilimde kalan,
daha romantik kadın karakteri Celine; bir sonraki adımını pek düşünmeden devam
eden, aşktan çok cinselliğe öncelik tanıyan, genel kültüre daha uyumlu erkek
karakteri Jesse! Genellemelere yer verilmesi filmin gerçekçiliğini daha öne
çıkarıyor. Aşk hakkında tartışırlarken en sevdiğim filmlerden biri aklıma
geldi: “When Harry Met Sally”. Başlangıcı
birbirine hayli benziyor. Birbirini tanımayan yol arkadaşları! Harry ve
Sally’nin ilişkileri tek filmde daha uzun süreyi kapsasa da verdiği duygu Jesse
ve Celine’e hayli yakındır. İzlemeyenlere tekrar öneririm! Gün Doğmadan
IMDB’den 8, Rotten Tomatoes’tan da 100 almıştır!
Şimdilerde sarı saçlarıyla arz-ı
endam eden 4 çocuk babası Ethan Hawke, 1970 ABD doğumludur. 50’den fazla sinema
projesinde yer alan Hawke, “Training Day”
ile en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar adayı, serinin ikinci filmi “Before Sunset”le en iyi uyarlama senaryo
Oscar adayı olmuştur. Şöhreti de “Dead
Poets Society” ile yakalamaya başlamıştır. 1969 Fransız aktris Julie Delpy
oyunculuğun haricinde senarist, söz yazarı, yönetmen olarak da tanınır.
1978’ten bu yana 60’ya yakın projede yer almıştır. Bu seri dışında 3 filmlik “Three Colors”ta Dominique karakterine
hayat vermiştir. “Before Sunset”le en
iyi uyarlama senaryo Oscar adayı olmuştur.
Siz geçmişteki bir günü
“Yaşasaydım hayatım nasıl olurdu?” diye hiç merak edip düşündünüz mü? Before
Sunrise bu soruyu iliklerinize kadar düşündürüyor. Bazıları Celine kadar cesur,
bazıları da “acaba”yla yaşamaya mahkum...
sen yazınca merak ettim seriyi izlemeye karar verdim. sıkılırım diyordum ama çok çabuk geçti zaman akıcıydı beğendim.
YanıtlaSilBefore Sunset'i daha da beğeneceğine inanıyorum!
Sil