19 Şubat 2012 Pazar

Fetih 1453 (2012)

2010 yılından beri adından sıkça söz edilen, beklentileri üst seviyelere çıkaran ve elbette akıllarda soru işaretleriyle meraklıları bekleten Fetih 1453, nihayet gösterime girdi. Dram, savaş, epik türünde Türk sinemasının öncüsü sayılabilecek projenin yapımcı ve yönetmeni Faruk Aksoy’un, yatırdığı 17 milyon $’ı kazanacak mı o da bir soru işareti şimdilik. Her ne kadar “Recek İvedik” ile kendisini tanımış ve takip etmemi engellemiş olsa da Fetih 1453 ile negatif düşüncelerimin bir kısmını alıp götürdü. Atilla Engin, İrfan Saruhan ve Faruk Aksoy’un kaleme aldığı 165 dakikalık yapımın oyuncu kadrosunda Devrim Evin, İbrahim Çelikkol, Dilek Serbest ve Recep Aktuğ yer almaktadırlar. Pek çok kesim tarafından eleştirilere maruz kalacağına eminim. Meyve ve ağaç bağlantısını kurmanız dileğiyle…

1451 yılında ikinci kez tahta geçen Osmanlı Padişahı Sultan Mehmet Han’ın en büyük arzusu Konstantinopolis’i ele geçirmektir. Bu fetih için büyük bir sabırla planlar kurar. Çevresi de dahil olmak üzere herkesin imkansız gözüyle baktığı savaş, bir çağın bitmesine, yenisinin ise başlamasına neden olur.

Tarih danışmanlığını Feridun Emecan, Hülya Tezcan, Gülgün Köroğlu ve Adem Saraç yapıyorlar. Müzik çalışmalarını ise Benjamin Wallfisch gerçekleştiriyor. Genel olarak müziği beğensem de filmle çok örtüştüğünü belirtemeyeceğim. Başlı başına çok etkileyici lakin filmin konusu ve dönemi ile bağlantı kurmakta güçlük çektim. Kulak sanırım daha mistik, daha Osmanlı tarzına ve tarihine uygun tınılar aradı. Bazı sahnelerde “Heh işte bu tür şeyler duymak istiyorum” diye heyecanlandığımı hissettim fakat çok uzun sürmedi. Konuyu okul yıllarından ve merak edenlerin kitaplardan araştırdığı kadarıyla herkes biliyor. Sonu bilinen bir konuyu heyecanla nasıl izlersiniz ki? Fakat ben izledim. Senaryo ve kurgunun başarılı ele alındığına inanıyorum. Beni en çok mutlu eden şey ise Osmanlı tarihi denince akla ne yazık ki ilk gelenlerden olan haremin filmde gösterilmemesiydi. Haremin varlığını, boyutunu sorgulamak seyircikoltugu’nun işi değil ama konuya yani sadece İstanbul’un fethine odaklanmak, onun dışındakileri arka plana atmak ya da hiç anlatmamak riskli fakat doğru bir karar geliyor. İkinci sevindiren şey ise savaş esnasında Osmanlı’nın zor durumda kaldığını, askerlerinin öldürüldüğünü yani kısacası savaşı kaybetme aşamasına geldiğini de göstermesidir. Milliyetçilik duygusu ile yenilme aşamasını hızla geçmiyorlar. Aksine üstünde durup seyirciye aktarıyorlar. Anlatılanlar birebir doğru mudur bilmiyorum, tarih danışmanları varken bana laf düşmez. Aktarıldığı kadarı ile beni etkiliyor. He tabi ister istemez Osmanlı düşmanını “düşman” sınıfına sokmak adına yapılan hinlikler de yok değil. Çok göze batmasa da yok denilemez. Senaryo dışında yönetmenliğe gelirsek, epik bir projeye oranla hiç de fena sayılmaz. Faruk Aksoy’a “Recep İvedik”ten dolayı şükranlarımı sunamadığım için tepkimin de kolay kolay geçeceğini sanmıyorum. Gene de bu projeyle az çok adım atabiliyor. Gerçi kendisini çok takip eden, yaptığı projeleri bilen biri değilim. O yüzden direk en sevmediğim projelerden biri ile vuruyorum.

Görsel efektler ise, harcanan paraya emeğe karşı çok başarılı gelmedi. Seyrederken teknolojiden faydalanıldığı çok belli oluyor. Fakat tarihi bir filmde belli bir bütçe doğrultusunda daha başka ne yapılabilir, emin değilim. İlk başlarda bu durum gözüme çok batsa da senaryoya kendimi kaptırınca görmemezlikten gelerek filmin keyfini çıkarabildim. Savaş sahnelerindeki gerçekçilik ekrana kitlenmemi sağladı. Ses teknolojisi ise beklediğimden daha iyi çıktı. Özellikle gözlerimi alamadığım kılıç sahneleri çok çarpıcıydı.
Film için harcanan para, kumaş, top, tüfek, at, figüran sayısı gibi detaylara girmek sıkıcı görünüyor çünkü medyada o kadar çok afişe edildi ki projeyi tanıtayım derken insanların tepkilerini üzerilerine çektiler. Farkındalar mı, bilmiyorum. Varını yoğunu koyması seyircinin değil yapımcının problemidir. Bu konuda ajitasyon yapmak doğru gelmiyor. Emeğe saygı sonsuz, o ayrı.

Projenin hem sevdiğim hem de sevemediğim, muallakta kaldığım noktası ise oyuncu seçimleridir. Öncelikle oyuncu kadrosunda ne için böyle bir tercih yapıldı? Akla iki şey geliyor: Birincisi popüler oyuncuların maliyeti; ikincisi ise konuya odaklanmak adına çok göz önünde olan oyuncuları bilerek seçmemek. Eğer sebep ikincisi ise hak veriyorum. Oyuncuları takip etmek yerine konuya ve filmin bütününe kendimi daha rahat kaptırdım. Öbür yandan, İbrahim Çelikkol ve Devrim Evin dışında baş rolde etkileyici oyuncu yok. 1982 İzmit doğumlu İbrahim Çelikkol, Osman Sınav sayesinde seyirci ile buluşup dizilerin aranan oyuncuları arasına girmiştir. Dizilerden takip etmesem de Ulubatlı Hasan rolünü çok başarılı oynuyor. Filmin favori oyuncusu benim için Çelikkol’dur. Diğer yandan, Dilek Serbest’e film boyunca hiç ısınamadım; tıpkı Recep Aktuğ gibi.

Tüm olumlu ve olumsuz eleştirilerimi bir kenara bırakırsak unutmamamız gerekenler var. Yapımcısı, yönetmeni Faruk Aksoy olduğunu, 17 milyon $ harcandığını, medyada şişirilmesini, harcanan emeğin sürekli yüze çarpıldığını ve Bizanslıların Türkçe konuştuğunu bir iki dakika rafa kaldırın. Kendi tarihimi, yaşadığım şehrin fethini beyazperdede izlemek beni çok mutlu etti. Hatta izlerken “gaza geldim”. Sanki o anda savaşın içinde ben de olmak istedim. En etkileyici sahnelerden ikisi olan Ulubatlı Hasan’ın sancağı dikmesi ve lağımcıların mücadelesini görmek için bile izlemeye değer buluyorum. Eleştirirken şunu da düşünmek lazım. Şimdiye kadar Amerikan filmleri dışında tarihi, savaşı anlatan bu denli büyük bütçeli, etkileyici Türk filmi seyrettiğimi hatırlayamıyorum. Atatürk ile ilgili onca Türk filmi çekildi. Bu filmi izledikten sonra niye Atatürk için bu denli büyük bir projeyi göremedik diye üzüldüm. Umarım O’nun için de bu kadar uğraş verici yapımlar çıkar da sadece biz değil çocuklarımız da büyüklüğünü beyazperdeden görebilirler.


19 yorum:

  1. Canim cok begendim yorumlarini, yanliz birsey sormak istiyorum. Cok mu savasli yani giden izleyici hep savas mi izliyor?

    YanıtlaSil
  2. Evet canım, konudan hiç sapmadan savaşa ağırlık veriliyor. Fakat tabi ki bunun içine savaş öncesi, savaş hazırlıkları da giriyor. Fatih Sultan Mehmet'in aldığı eğitimler, oğlu ve babası ile ilişkileri, çok detaylara inilmese de Osmanlı'nın diğer devletlerle ilişkileri de aktarılmış. Çok belgesel kıvamında değil.

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir yazı olmuş, eline sağlık :) Birçok kişiyi okudum, herkes 'izlenebilir' olduğu kanaatinde ama öyle 'aman aman' birşey beklememek gerek anladığıma göre :) Bu filmde en merak ettiğim şey efektler ve savaş sahneleri. Zaten çoğu kişi bunları merak edip gidiyor galiba.

    YanıtlaSil
  4. Filmlerde en çok seyirci beklentileri ön plana çıkıyor. Kafada ne kadar büyütürsen hayal kırıklıkları o kadar büyük olur. Projenin adı sanı önemli değil. Sonuçta ortadaki bir sanat eseri, asla daha iyisi daha güzeli olmayacak değil. İnsanların bunu kabul edip seyretmesi gerekiyor. Bunu Fetih için değil, ekran başına geçmemizi sağlayan her film için belirtiyorum tabi ki.

    YanıtlaSil
  5. Film pazarlama dahisi Faruk Aksoy'un yönetmenliğinide üstlendiği filmin 17 milyon dolara malolduğunu düşünmek istiyorum ama düşünemiyorum. Film 1,800,000 gişe sayısına ulaşmış olan Temel: sümela'nın şifresinin olduğu bir ülkede gözüken 4,500,000 sınırını geçip 5 milyon kişiyi zorlayacağı (Hesaba filme 2 kişi gidecekler dahil okulların öğrencileri götürmesi dahil değildir) ömgörülüyor. Çok fazla beklenti ile gitmemek lazım. ama eğer bu film iyi değerlendirilirse nasıl Eşkiya Türk sineması için milatsa bu filmde epik tarihi filmler ve sinema için bir milat olabilir. Artık tarihi filmlerin B sınıfından A sınıfına terfi etmeside güzel.

    YanıtlaSil
  6. Ozan bu yorumun için özellikle teşekkür ederim! Benim de bu filmle ilgili unutulmaması gereken düşüncem aynı. Milat olabileceğini düşünerek yerden yere vurmak yerine biraz daha at gözlüklerini kafadan atmak gerekiyor.

    YanıtlaSil
  7. Evet ikinize de katılıyorum. Sonuçta bir sektörün oluşması için böyle projelere destek vermek gerek. Sonraki projelerin önünü açmak içinde geçerli. Tabii filmi izlemediğim için şu anda sağlıklı bir görüş bildiremiyorum :)

    YanıtlaSil
  8. Bence ön yargılı bakmaman yeterli bu konumda. Filmi beğenip beğenmemek seyircinin keyfine kalmış fakat izlemeden yerden yere vurmak ön yargıdır, meyve veren ağacı taşlamaktır. Adamın yaptığı tarihi bir konuyu perdeye aktarmak sadece. Politik bir gönderme yapmıyor sonuçta. Haz etmediğim biri olmasına rağmen bu tepkileri hak ettiğini düşünmüyorum. İzlesinler, beğenmesinler ve bunu yorumlasınlar; boynum kıldan ince..

    YanıtlaSil
  9. 17 milyonu çıkaracağı kesin o konuda şüpheniz olmasın 4.5 milyon kişi izlese çıkıyor maliyet. recep ivedik filmini bile o kadar kişi izledi ki fetih 1453 dindar ve milliyetçi kesimin de henüz sinemayla buluşmamış cüzdanlarından da para transferi yapacak. faruk aksoy çok akıllı adam diyorum başka da bir şey demiyorum. acun nasıl tv'de ne izleneceğini biliyor bu adam da sinemada ne izleneceğini biliyor. kaliteli yapımların yanından dahi geçemeyecek olsa da bu kafa "başarılı"... hem de çok başarılı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acun konusuna kesinlikle katılıyorum. Sonuçta o da dünyada olup Türkiye'de olmayan yarışmaları getirdi, insanları ekrana kitledi ve alacağını aldı. Recep İvedik ile köşeyi dönen Faruk Aksoy açıkçası pek umrumda değil. Benim asıl derdim 1453 ile beraber Türk yapımı tarihi filmlerin ilgi çektiğini gören yapımcılar, ellerini ceplerine atarak daha iyisini başarmaya çalışmalarıdır. Filmi eleştiriyorlarsa tamam eleştirsinler. Ama daha izlemeden "tü kaka" diyerek taş vuracaksanız buyrun siz de yapın demek istiyorum. Kalitelisi çekilsin, Türk sineması gelişsin ve seyircinin de Hollywood filmlerine olan ilgisini buraya aktarsınlar..

      Sil
    2. Şimdi şunuda göz ardı etmemek lazım. Bugün Eşkiya filminden sonra 2 nci milat aslında Asmalı Konak filmidir. Eğer filme özenilseydi emin olun ki ülkemizde ki yıllık 40 milyonluk bilet satışı rahat 50 milyon olmuştu. Ne alaka diyebilirsiniz ; Asmalı Konak evde sadece gün yapan dışarıyada güne, gezmeye giden hayatlarında sadece nişanlılık dönemlerinde sinemaya gitmiş olan yüzbinlerce Ev hanımını sinemaya çekmiştir. Eğer ki film başarılı olsaydı o bayanların %50 si hala düzenli olarak sinemaya giden izleyicilerdendi . Fetih 1453 kesinlikle 17 milyon dolara malolmamıştır. Bugün Türk sinemasının gelişememisinin nedeni şudur. Filmden para kazanan yapımcıların %90 ı kazandıkları parayı tekrar sinemaya yatırmazlar. Çünkü bilirler ki bizim Türk Halkı 2 magazinsel habere, 2 gaza getirmeye tav olurlar.

      Sil
    3. Valla güzel ve ilgi çekici bir tespit! Sinema dünyasının içinde olan birinden böyle nokta atışı yorumları daha çok bekliyorum :)

      Sil
  10. Sen de olmasan böyle enine boyuna yorumlamaları nerede bulacağız ki biz? ehehe. Teşekkürler Fatmacan, ben de merak ediyorum bu filmi. Sonuçta bir yerde dediğin gibi, öncü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Beyzacım. Sürekli bu filmi savunuyor pozisyonuna girmiş gibi görünüyorum ama son cümlende dediğin gibi öncü. Varsın çok daha iyilerini yapsınlar, izlemeyen İvedik olsun :)

      Sil
  11. 12:33 tarihli yorumu benim yorumuma cevap olarak mı yazmıştın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet sana cevap olarak yazmıştım. Mesaja direk cevaplamaya alışamadım. Yavaş yavaş :)

      Sil
  12. O zaman at gözlüklü de ben oluyorum :) Yorumumdan farklı bir anlam çıkmış sanırım, ben orada senin ve dışarıdaki eleştirilerin filmle ilgili genel kanısını belirtmek istedim. Sonuçta öyle bayılan da çıkmadı filme. Yani filme ön yargılı yaklaşmadım, zaten hiçbir filme izlemeden ön yargılı yaklaşmam. Diğer yorumda da belirttim bunu hatta :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır tam aksine senle aynı fikirde olduğumu belirtmek istemiştim. Yaptığın yorumla at gözlüğü takmadığını gösterdin. Sanırım ben yeteri kadar açık anlatamadım derdimi, aman yanlış anlaşılmasın :)

      Sil
  13. Evet bende öyle bir anlam çıkmasın diye tekrar belirtmek istedim :) Sanırım iki taraflı bir yanlış anlaşılma olmuş :) Ama şu an açığa kavuştuğuna göre, no problem :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...