Çok Gürültülü ve Çok Yakın |
Adıyla en baştan eksi puan alan, bu senenin en iyi film ve en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar adayı olan proje, bütün düşüncelerimi çürüttü! Adaylıklarından dolayı izlediğim filmlerin içinde beni mutlu edenler listesine girdi ya, artık ödül almasa da önemli değil. “Billy Elliot”, “The Hours”, “The Reader” gibi öne çıkan filmlerin yönetmeni Stephen Daldry yönetmen koltuğunda oturmaktadır. “Forrest Gump”, “The Horse Whisperer”, “The Insider”, “Ali”, “Munich”, “The Curious Case of Benjamin Button” gibi pek çok bilinen projenin senaristi Eirc Roth, Jonathan Safran Foer’in aynı adlı romanından senaryoyu uyarlamıştır. 129 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde ise Tom Hanks, Sandra Bullock, Thomas Horn, Max von Sydow ve Viola Davis yer almaktadırlar. 40 milyon $ bütçe ile perdeye aktarılan dramın hasılatı ise şimdilik 33 milyon $ civarındadır. Altın Küre ve Bafta’nın dikkatini çekmese de daha girişte yazdığım bu bilgiler izlemek için etkileyici bir sebep olur sanırım?! Bu arada, film Mart ayının ortalarında bizde gösterime girecek.
Babasını 11 Eylül saldırısında kaybeden Oscar, dokuz yaşında çok zeki ve meraklı bir çocuktur. Babasının ölümü ardından annesi gibi depresyona girmektense babasının ona bıraktığı bir sırrı ortaya çıkarmak için tüm şehri dolaşır. Tek ip ucu ise bir anahtardır!
Gözde filmlerin çoğunda müzik çalışmalarına imzasını atan Alexandre Desplat yine karşımızda! Bir ara Kıraç her yerli dizide böyle karşımıza çıkıyordu. Neyse ki Alexandre Desplat olayı dramatikleştirip seyirciyi bıktırmıyor. Peş peşe o kadar çok Oscar adayı izledim ki artık güzellerine ulaşamayacağımı düşünüyordum. Bu proje ise beklenenden daha güzel vakit geçirtti. Mekan, dekor, kostüm detayları hiç önem taşımıyor. New York’ta çekilen klasik dramlardan farksız bu detaylarda. Fakat senaryo ve kurgu beni derinden etkiledi. 11 Eylül temalı projelerden sıkıldığımı düşünmeye pek zaman kalmadı. Şöyle bir gerçek var: Amerikalıların ellerinde böyle fırsat varken neden değerlendirmesinler? Kaç tane Vietnam Savaşı ile ilgili film izledik? Sayısını bile hatırlamıyorum. Veya mafya filmlerini ele alalım. “Godfather” ile seyircinin ilgisini gören kaç yapımcı önümüze onlarca mafya filmi çıkarmadı ki? E o zaman 11 Eylül saldırısının pişirilip önümüze koyulmasını çok eleştirmeye gerek yok. Bu filmde de duygular pek güzel sömürülüyor. Gözlerimin dolduğu sahneler oldu. Hatta Oscar’ı yanımda olsa kucaklayabilirdim! Başlarda sinir edici bir karakteri canlandırsa da zamanla kendini seyirciye teslim etmesi filmin en kilit noktasıydı. Bu açıdan karakter detaylandırmasını Oscar üzerinde çok başarılı ele alıyorlar. Zaten anne ve baba karakterleri arka planda kalarak Oscar’ın içindekileri seyirciye aktarmaya yarıyorlar. Konuşmamayı seçen yaşlı adam ise sessizliğinin arkasında mimikleri ile her şeyi ortaya döküyor. Duygusal olmadığım zamanda izlediğimden filmin benden faydalanmadığına inanıyorum J Demek ki roman ve senarist etkileyici şeyler sunuyor bizlere.
Ben filmi beğendim fakat gerek çevremden duyduğum tepkiler, gerek IMDB’nın 6.5, Rotten Tomatoes’un 46, Metacritic’in 46 puan vermesi fikrim konusunda kafamı karıştırmadı değil. Tabi bu eleştirilerin hedefinde genelde yönetmen Stephen Daldry bulunuyor. Daha önceden yaptığı filmlerle ister istenmez kıyaslandığı için bu projenin de benzer hedeflerle seyirciyi bulması bekleniyor sanırım. En iyi film Oscar’ı alması zaten diğer filmlere haksızlık olur lakin bu kadar kötülenmesi de bu filme haksızlık oluyor.
Baş roldeki 1997 doğumlu Thomas Horn’un ilk filminde Stephen Daldry tarafından tercih edilmesi büyük bir şans. Tüm iticiliği ile bir süre seyirciyi rahatsız ediyor, sonra tüm o öfke ve nefretin altındaki “çocuğu” ortaya çıkarıyor. Oysaki sadece bir çocuk karakteri oynadığını unutarak yargıladım.
1929 İsveç doğumlu üstat Max von Sydow, en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar adayı olarak yeni neslin de gönlünü fethetmeyi başarmıştır. Tabi Sydow’un ilk adaylığı değil bu. 2 Altın Küre adaylığı dışında “Pelle the Conqueror” ile en iyi erkek oyuncu Oscar adayı olmuştur. Bu sene Nick Nolte ve Christopher Plummer ile ödülü hak edenler arasında yer alıyor. İddialı bir dal bizi bekliyor J
Baska filme yorum yazacaktım ama gözüme takıldı değinmeden geçemedim :) Bu filmi bir türlü sindiremedim ben. Gerek çocuk oyuncu thomas horn'un (bana göre) itici hareketleri, gerekse Tom Hanks'in yetersizliği gerekse hikayenin 11 Eylül dramına yüklenmesi bende bir antipati olusturdu. Kitabını okumadım ama okuyan arkadaslardan kitabının cok daha iyi, filmin vasat olduğuna dair eleştiriler aldım. Ne kadar doğru bilemem ama benim gördüğüm bu film oscar yarışında yer almayı hak etmeyen 'varan'lardan sadece 1 tanesi.
YanıtlaSilBak yazdığımla uyuşuyor senin yorumun! Benim dışımda beğenen görmedim zaten. Bir filmin kitabını okuyanlar genelde filmi zaten beğenmezler, buna ben de dahilim. Hayalimizde canlandırdığımız şey görsellikle birleşemiyor. Tom Hanks konusunda haklısın. Ama filmin adını duyurmak için Hanks ve Bullock'a gerek vardı sanırım. En iyi film Oscar'ını alması imkansız, almasın da zaten :) Fakat yardımcı erkekte fena görünmüyor. Nick Nolte ve Christopher Plummer varken zor olsa da ilk 3e girer en azından.
YanıtlaSilhah bak onun hakkını yiyemem işte. Herkesin gözdesi Plummer'in aksine Max von Sydow çok daha fazla etkilemiştir beni. Suskun, gizemli, yalnızca elindeki kağıda notlar yazarak kendini ifade eden, içinde çok büyük acıların izlerini taşıyan The Rentner karakteri filme dair bariz aklımda kalacak tek şey.
YanıtlaSilAynı fikirdeyim :)
YanıtlaSilYaşasın!!! yorum kısmı düzelmiş :) (yorum yapamıyordum biliyorsun) sıkı dur fatma ben geliyorum :D filme gelirsek yönetmenin ilk 3 filmini çok sevmiştim bunun The Hours ve The Reader'ın altında olduğu söyleniyor ama ben umutluyum. Sen de sevmişsin. merak içindeyim açıkçası
YanıtlaSilSonunda!! Artık yorum yazmayı tamamen bıraktı demiştim.
YanıtlaSilThe Hours ve The Reader kadar etkilediğini söyleyemem. O filmlerin yeri başkaydı ama ben bu filmi de beğenmiştim. İzlersen yorumunu beklerim :)
yorum yazmak için başka bir bilgisayar kullanmam gerekiyordu o da yok. O iki film kadar iyi olduğunu sanmıyorum tabi. bulamadım filmi ama izlediğimde yazarım :)
YanıtlaSilTamamdır, bekliyorum :)
YanıtlaSilSadece göz dolmasıyla kalsa keşke, ben 3-4 sahnede ağladım ya! ahaha. Mesela konuşmamayı seçen sözde kiracı beyefendiye açıldığı sırada Oskar, ya da annesiyle tartışması ne bileyim beni derinden etkiledi sanırım. Daha doğrusu ben ajitasyona çabuk geliyorum galiba. ahahaha.
YanıtlaSilAlttan alta 11 Eylül saldırılarını vermişler yine; ama yine de konunun aslında Oskar etrafında dönmesi güzeldi. Ben de beğendim filmi, beğenmeyenlere inat! IMDB'ye inat! - Gaza geldim ya. ehehe. -
Oh be süper beğenenlerin sayısı çoğalsın :)
SilYorumlarına katılıyorum ve şu konuda da çok haklısın Oskar başlarda sinir bozucu ama sonradan kendini seyirciye teslim etmesi filmin de gidişatını değiştirmiş. finalini de çok sevdim fazlasıyla anlamlıydı. (salıncak) :)
YanıtlaSilSenin beğenmene sevindim :)
SilOskar'ı çok iyi canlandırmış bence eleman. Filmin en güzel yanı onun oyunculuğu. En İyi Film için aday gösterilmesi tamamen 9/11'le olan alakası sanırım. Yoksa öyle Oscarlık bir film yok. Benim merak ettiğim neden ufaklığın Oscar'da es geçildiği...
YanıtlaSilKesinlikle haklısın, ufaklık harika bir iş çıkarıyor. Sırf bu yüzden ön yargılı bakmıştım çocuğa. Gene de Oscar adayı için bence yeterli değildi. Afişe yüzü çok yakışıyor, ayrı.
Sil