15 Kasım 2011 Salı

Üçüncü Sayfa (1999)

Demirkubuz’un yönetmenliğini, senaryosunu ve yapımcılığını üstlendiği üçüncü filmi Üçüncü Sayfa, 92 dakikalık bir dram olarak seyirciyle buluşuyor. Başak Köklükaya, Ruhi Sarı, Cengiz Sezici ve Demirkubuz’un vazgeçilmezi olan Serdar Orçin, oyuncu kadrosunu doldururken, proje 36. Altın Portakal Film Festivali’nde Behlül Dal Jüri Özel Ödülü, en iyi senaryo, en iyi kadın oyuncu ve en iyi görüntü yönetmeni ödüllerini kucaklamıştır.

İsa figüranlık yaparak geçimini sağlayan yalnız biridir. 50 dolar çalmakla suçlandığı için mafya tarafından fena halde dayak yer ve bir gün içinde bu parayı bulması için müddet verilir. Parayı denkleştiremediği için bulduğu tabancayla intihar etmeye karar verir. Tam o sırada kapı çalınır ve kirayı isteyen ev sahibini karşısında bulunur. Kurşun da yön değiştirir.

Seçtiğim filmleri yıl sıralamasına göre bloğa aktarıyorum. Yoksa Üçüncü sayfa ikinci sırada olamazdı. Tabi bu filmin kötü olduğu anlamına asla gelmez. Aksine, toplumdaki eşitsizliği, çaresiz ve parasız insanlara yapılan baskı ve ihanetlerin en dibe vuruluşunu, düzenin herkese aynı haklar sunmadığını, düzensizlikte kurtuluş yolu olarak şiddetin ilk sırada, ihanetin de ikinci sırada oluşunu çarpıcı bir şekilde aktarıyor. Diğer yandan bu aktarışı isyankar insanlarla anlatmıyor. Kabullenmiş bireylerin oldukça doğal görünen çıkış yolu gibi gösteriyor. Yani asıl suçlunun (toplum, düzen vs) kim olduğunu bilseniz de bireyler bunu kendi doğalarında varmış gibi öyle benimsiyorlar ki Meryem’i, Meryem’in kocasını, ev sahibini ve ev sahibinin oğlunu suçlayabiliyorsunuz. Sadece saf olan ama masumiyetini koruyamayan İsa’ya kıymak zor oluyor. Her ilerleyen sahnede “Ama onu buna iten şeyler vardı” dercesine savunmak istiyorsunuz. Tabi Demirkubuz’un bu ana karakterinde tekrardan Dostoyevski etkilerini barındırdığını görmek mümkün.
Dekor, mekan, kostüm, makyaj gibi detaylara önem veren Demirkubuz, bu projede de aynı hassaslığını sürdürüyor. Her ne kadar bazı kesim onun filmlerinde az diyalogun olduğunu sürekli ön plana koysa da, her filmini izleyen biri olarak, Nuri Bilge Ceylan ya da Semih Kaplanoğlu’na kıyasla diyaloğu seven biri olduğu görüşündeyim. Hele Üçüncü Sayfa’da Meryem karakterini gördükten sonra Demirkubuz’un diyaloğa yer vermediğini kimse söylememeli. Karakter o kadar çok ve hızlı konuşuyor ki izlerken sinirden gülebilirsiniz.

Müzik kısmında diğer filmlerinde olduğu gibi radyo, televizyon gibi iletişim araçlarından gelen müzikler kullanılıyor. Tabi gene kapı ve dış mekan sesleri de unutulmuyor. İsa karakterinin dayak yediği odadaki Tansu Çiller portresi, çoğunlukla kapalı ve dökülmeye yüz tutmuş mekanlar dönemin ve hayatın gerçekliğini tokat gibi vuruyor. Kast ajansı, dizi çekimlerinin yapıldığı yer ile İsa’nın evi en dikkat çekici dekorlardı. Çünkü izleyici sinemayı ulaşılmaz bir düş olarak görür. Gerçek hayattan kopmak adına film seyredilir ya da var olmak istediği yeri 2 saatlik de olsa yaşama arzusuyla ekran başına geçer. Fakat dizi çekimlerinin gerçekleştiği mekanların sahteliği ve hatta ucuzluğu o kadar net gösteriliyor ki o düş tamamen yok oluyor! İsa’nın evindeki sayısız ünlüyle çekilen fotoğraflara özenilmesi, İsa’nın ise kayıtsız kalmasının sebebi budur. O da hayal kurmuştur fakat o hayalin gerçek olmadığını biz gibi o da anlamıştır.

İsa karakterinin masumluğu yanında Meryem karakteri zaman geçtikçe 2 çocuklu ve mutsuz evliliğin sahibi bir kadından bambaşka bir karaktere bürünüyor. Meryem’in hayalleri henüz yıkılmamıştır (gerçi o hiçbir zaman istediği bir hayata sahip de olmamıştır). Fakat İsa’dan farklı olarak, Meryem bu hayalleri uğruna her şeyi göze almıştır. Buna namusunu kaybetmek de dahil! Zaten Demirkubuz filmlerinde sıklıkla kadın karakterlerin bu yola farklı sebeplerle başvurduğunu görürüz. Aldatan ve suçlu olan genellikle kadındır. Meryem’i farklı kılan ise aralıksız konuşması, düşüncelerini net olarak açıklaması, olaylara daha basit bakmasıdır. Bu aşamada Başak Köklükaya’ya hayran kalmamanız imkansız. O kadar başarılı ki, (Ruhi Sarı’ya ayıp olacak ama) performansıyla filmi daha da izlenir hale getiren nerdeyse o! Kırmızı baş örtüsü, sigara içişi, oturuşu, erkek(ler)le konuşma tarzı, onlara yaklaşımı o sınıftan olmadığını ve başka sınıfa geçmek istemesi (bodrum katta oturmasına rağmen üst katları hak ettiğini gösterircesine) o kadar gerçekçi ve erkelere davetkar duruyor ki yaptıkları makul karşılanıyor. Zaten Başak Köklükaya’nın bu başarısını Demirkubuz da bildiği için onla “İtiraf” filminde de çalıştı.

Arabeski bol, toplumu sorgulayan fakat düzenlemek için çaba göstermeyen, şiddete meyilli bir film Üçüncü Sayfa. Diğer projelerde olduğu gibi bunda da gene ölüm ve ona kayıtsızlık yer alıyor. Tıpkı ihanet gibi.

1974 Ankara doğumlu Başak Köklükaya, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Devlet Konservatuarı, Bale Bölümü ile Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunudur. Pek çok festivalden aldığı ödüllerle oyunculuğunu ispatlayan Köklükaya, Tv dizileri dışında “Derviş”, “İtiraf”, “Harem Suare”, “Mustafa Hakkında Herşey”, “Organize İşler”, “Küçük Kıyamet” ve “Süt” gibi bilinen Türk filmlerinde rol almıştır.



4 yorum:

  1. blog güzelmiş.. twitter'ın öldürmediği bloglardan imiş.. izliyorum artık..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, umarım hep beğenerek izlersiniz :)

    YanıtlaSil
  3. tavsiye ettiğin filmleri şey ederken bunu gördüm.. izlemiştim.. ama hiç beğenmemiştim.. hatta fikrim de şudur.. http://bosverabidalganabak.blogspot.com/2011/07/ucuncu-sayfa.html masumiyet filmse bu ne? :P yorumuma da şaşırdım :) vay be geçen zamana bak! iyi ki gelmişim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. senden olumlu eleştiri almak zor. görünce ben de şaşırdım şimdi. Demirkubuz'un son filmi hariç hepsini seyreden biri olarak (ikişer kez seyrettim) hala ilk üçü arasında yer alıyor.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...