Sıkılmadan tekrar tekrar izlediğim Türk filmleri arasında olan Gönül Yarası, 2004 yılında oyuncu kadrosu ve Yavuz Turgul’un etkisiyle büyük yankı uyandırmıştı. Hatta 142 dakikalık dram 6 milyon TL civarında hasılat elde etmiştir. Yönetmen koltuğunda oturan Yavuz Turgul, senaryoyu da kaleme alıyor. Zaten onun adını duyar duymaz akla hemen Şener Şen geliyor. Bu ikilinin filmleri gelen her eleştiriye rağmen seyredilmesi gerekir. Şener Şen dışında Meltem Cumbul, Timuçin Esen, Güven Kıraç, Devin Özgün Çınar, Erdal Tosun ve Sümer Tilmaç oyuncu kadrosunda yer alıyorlar. Filmin önemli bir özelliği ise Yavuz Turgul’un “Eşkıya”dan tam 8 sene sonra çektiği ilk filmdir. Bu kadar bekledikten sonra çekmesi merak daha da artıyor haliyle.
İdealist öğretmen Nazım, Anadolu’da geçirdiği yıllardan sonra emekli olur ve İstanbul’a yerleşir. Emekli maaşı bağlanana kadar arkadaşı Takoz’un taksisinde çalışmaya başlar. Pavyonda çalışan Dünya ise eski kocası Halil’den kaçan ve bir türlü rahat yüzü görmeyen bir kadındır. Dünya bir gece Nazım’ın arabasına biner ve ikisinin de hayatını değiştirir.
“Salkım Hanımın Taneleri”, “Eve Dönüş”, “Gece 11:45”, “Mucizeler Komedisi”, “Hititler” gibi projelerin müzik çalışmalarını üstlenen Tamer Çıray, bu dramın da seyirciye aktarılmasında önemli bir rol alıyor. Filmi ilk kez izledikten sonra hemen gidip albümünü almıştım. Her şarkıda, müzikte öyle bir derinlik var ki albümü tekrar tekar dinlemenize yol açıyor. Hatta filmin sonunda Neşet Ertaş, beklenmedik şekilde seyircilerin gözlerinin dolmasına sebep oluyor.
Yavuz Turgul filmlerinde beni en çok etkileyen Anadolu topraklarından bir şey alınmasıdır. Demem o ki Anadolu kültürünün bir parçasının mutlaka filme aktarılmasıdır. Hem yaşadığımız toprakları, hem kültürünü hem de insanlarını ekranda görmemizi sağlıyor. Belki bazılarımız için bu kültür yabancı gelebilir ama o kokuyu almak bile güzel. Tabi sadece ekranda görmek değil, senaryoda da hissetmek keyfi arttırıyor. Her Yavuz Turgul senaryosunda dramın en içli olanını görebiliyoruz. Şener Şen’in yadsınamayacak etkisini de unutmamak lazım. Yüzündeki çizgiler bile bazen bakışlarıyla pek çok şey anlatabiliyor. Karakter detaylandırmalarına gelirsek; aslında baş roller hiç de az görünmüyor. Yukarıda saydığım isimlerin canlandırdığı karakterlerin her biri ayrı baş rol kıvamındadır. Hepsiyle ilgili yeteri kadar bilgi, yeteri kadar dramı öğreniyoruz. Fakat bu senaryoyu asla dağıtmıyor. Sahnelerle bu bilgiler paylaşılmış olsa bile ana karakterler Nazım ve Dünya dimdik ayakta duruyor. Bunu sağlamak da Yavuz Turgul’un ayrı bir başarısı kabul edilebilir. Mekan, dekor, kostüm detaylandırmaları elbette film için ayrı önem taşıyor. Nazım’ın kaldığı evdeki eşyaları dahi ince eleyip sık dokunarak tasarlanmış. Çok spoilere girmeyerek şunu belirtebilirim ki filmin başındaki Türkçe – Kürtçe karışık konuşmalar sonrasında, Nazım’ın yatak odasında önceki ev sahibinden kalan Haç işaretinin yerinden kaldırılmaması filmin açık görüşlülüğünü, evrenselliğini kanıtlıyor. Dünya karakterinin iş kostümleri ve günlük kostümlerinin çok zıt şekilde seçilmesi ise karakterin özelliğini daha çok ortaya çıkarıyor.
Filme gelen eleştirilerin çoğu olumlu yöndedir. Antalya Altın Portakal Festivali’nde en iyi müzik, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu (Timuçin Esen) ödüllerini aldı. Ayrıca SİYAD’da en iyi yardımcı erkek oyuncu (Timuçin Esen) ödülüne layık görüldü. “Labirent” filminden önce burada da birlikte oynayan Meltem Cumbul ve Timuçin Esen çok başarılı performans sergiliyorlar. "Labirent"te de yazdığım gibi, Timuçin Esen'in oyunculuğunu gören seyirci ona mutlaka kızacaktır. Böyle yetenek herkese nasip olmazken ve ortalarda kendini yetenekli sanıp görüntü kirliliği yaratan insanlar varken ne diye bu kadar az projede yer alıyor ki? Şener Şen'i özetleyecek bir kaç cümle var mıdır bilmiyorum. Bir filmin altında onun kariyerini yazmak bana hiç doğru gelmiyor. Gelmiş geçmiş en başarılı erkek oyunculardan birisidir gözümde ve gönlümde. Neyse ki kıymeti yeteri kadar biliniyor. 1948 Malatya doğumlu oyuncu Sümer Tilmaç ise İstanbul Belediye Konservatuarı mezunudur. 200’den fazla filmde ve 60’dan fazla tiyatro oyununda yer almıştır. Dizilerin aranan Yeşilçam oyuncularındandır. Genelde komedi, dram komedi rollerinde yer alsa da TV'de herhangi bir programa katıldığında izlemişseniz aslında ne kadar da büyük bir oyuncu olduğunu fark edebilirsiniz. Unutmadan, sonradan öğrendim ki Sümer Tilmaç, Gazanfer Özcan'ın öğrencilerindenmiş. Üstat öğrencisini harika yetiştirmiş. Biz gerçekten şanslıyız ki her ikisini de bolca seyretme şansımız oldu ve oluyor :)
Büyük üstad Şener Şen , Yavuz Turgul ve Ömer Vargı üçlüsünün Eşkiya'dan sonra yarattığı kalburüstü Türk filmlerinden. Timuçün Esen bir alkışı hakediyor ama Meltem cumbul nedense bu filmdede her filmdede çok eğreti duruyor... Buarada şunu belirteyim Şener ŞEn hayattayken çekebildiği kadar film çekmeli durmamalı belki çok filmde oynaması filmlerinin bayacağı düşüncesine kaptırıyor bizi ama üstad hayattayken daha nice eserler bırakmalı sinema dünyamıza.
YanıtlaSilŞener Şen'den kim usanabilir ki??
Sil