10 Mayıs 2011 Salı

Sanctum (2010)

Avatar“ın yarattığı etki sonrasında James Cameron adıyla gündeme tepeden inen 3D görüntülü Sanctum, “Rango”daki susuzluk sonrasında seyirciyi suların dibine gömen bir aksiyon/macera filmi olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmeninden (Alister Grierson) tutun da senaristlerine (John Garvin, Andrew Wigh) hatta oyuncularına kadar buram buram tazelik kokan film James Cameron dışında bir tanıdık bulundurmuyor. Zira tazelik dediğimi olumlu algılamayın çünkü ortada çok başarılı bir yapım maalesef yok.

ABD/Avustralya yapımı 109 dakikalık filmde dünyanın en büyük, en güzel ve girilmesi en zor mağarasına doğru aksiyon/macera/gerilim dolu bir yolculuğa çıkan dalgıç ekibinin hikayesi anlatılıyor. Tecrübeli dalgıç Frank McGuire (Richard Roxburgh (filmde en tanıdık yüz!)) , Güney Pasifik’teki Esa-ala Mağaraları’nı aylardır araştırmaktadır. Bu araştırmaya para yatıran Carl Hurley, kız arkadaşı, Frank’in oğlu Josh ve diğer dalgıçlar fırtına yüzünden mağaradan çıkamayıp daha da derine dalmak mecburiyetinde kalır. Bitmek tükenmek bilmeyen tehlikelerle boğuşan ekip sayesinde siz de film boyunca su içmemeye ant içiyorsunuz.

30 milyon $ bütçeli filmin oyuncu kadrosu adeta Avusturyalı oyuncuların istilasına uğramış. Ioan Gruffudd, Richard Roxburgh, Alice Parkinson, Rhys Wakefield mağarada suyla cebelleşen ekibin başını çekiyorlar. Araştırmaya para yatıran karakter Carl’ı canlandıran 1973 doğumlu Ioan Gruffud “Black Hawk Down”, “King Arthur”, “Fantastic Four”, “Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer” gibi filmlerde ve TV’de de bazı projelerde yer almıştır. 1962 doğumlu Richard Roxburgh ise Santcum’daki çılgın, cesur, aklı başında (!) usta dalgıç Frank’e can veriyor. "Mission: Impossible 2", "Moulin Rouge!", "Van Helsing" ve "Stealth" filmlerinde boy gösteren Roxburgh Avustralya’da birçok ödül ve adaylığa layık görülmüş. 

Sanctum’u 3D olarak izlemeye fırsatım olmadı. Pek bir şey kaçırdığımı düşünmüyorum çünkü neredeyse her an en az suda boğulma psikolojisi kadar klişelerle boğuşmakla da uğraştım. Hani senaryo zayıf olur ama yönetmen koltuğunu o kadar güzel doldurur ki o eksikliğe göz yumarsınız. Hatta oyuncuların performansı sizi o kadar etkiler ki yönetmene de senaryoya da çok fazla ses çıkarmazsınız. Fakat elle tutulacak ne yönetmen, ne senaryo, ne de oyuncular var. 3D izlemediğim için görüntü hakkındaki yorumumu izleyenlere bırakıyorum ama tecrübesi az olan bu kadar insanı hangi sebeple bir araya getirip izleyiciye eziyet çektirilir anlayamıyorum. Özellikle senaryo o kadar klişelerle doldurulmuş ki (geçinemeyen baba-oğul ilişkisi, kendini doğaya adamış adam, sadece parasını düşünüyor gösterilen adam, tecrübesi olmamasına rağmen mağaraya inen ve baş belası olan kadın vs.) bir sürprize bile muhtaç kalıyorsunuz. Filmin yarattığı gerilimin içine duyguları da sıkıştırmaya çalışmışlar ama pişmanlık, vicdan azabı ve sevgi örtüşmemiş. Demek ki neymiş? Bazı projeleri James Cameron’ın “Executive Producer” olması bile kurtaramıyormuş.

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Blogun en çok tıklanan filminde (inan sebebi nedir bilmiyorum) ilk yorum senden geldi ama konu Sanctum ile ilgili değil :)

    Beni Johnny Depp ve Ed Harris hala şaşırtıyor!

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...