16 Ocak 2012 Pazartesi

Jane Eyre (2011)

Projenin adını duyunca “kabak tadı verdi bu uyarlamalar” diyenlerdenseniz ufak bir mola vermeniz gerekiyor çünkü 165 yıllık bir öykünün bitmek bilmeyen uyarlamalarından 2011 yapımı gerek görsellik, gerek ince detaylarla etkileyici bir 120 dakika geçirtiyor. Charlotte Bronte’nin dünyaca ünlü eseri Jane Eyre, 5'i sessiz toplamda 15 kez ekrana aktarılmış ve her daim heyecanını korumuştur. Bu sefer yönetmen koltuğunda Cary Joji Fukunaga otururken, kitabı da Moira Buffini uyarlıyor. ABD ve Birleşik yapımı dramın baş rollerinde Mia Wasikowska, Michael Fassbender, Judi Dench, Jamie Bell yer alıyor. Projenin hasılatı ise 32 milyon $ açıklandı.

10 yaşında öksüz kalan Jane Eyre, halasının yanında başlayan çocukluğunu disiplinli bir yatılı okulda devam ettirir. 10 sene süren bu eğitim sürecinden sonra aynı okulda öğretmenlik yapar. Ta ki Edward Rochester’in malikanesinde mürebbiyelik yapana kadar. Bu malikanede ise hayatını değiştirecek bir olay yaşar; aşk! Fakat bu aşkı yaşamak hiç de kolay olmayacaktır.

İtalyan Dario Marianelli filmin müzik çalışmalarını üstleniyor. Daha önce “Pride & Prejudice”, “V for Vendetta”, “Atonement”, “Everyboy’s Fine” ve “Eat Pray Love” projeleri ile karşımıza çıkan Marianelli, “Pride & Prejudice” ile en iyi film müzik Oscar adayı, “Atonement” ile de en iyi film müziği Oscar, Altın Küre ve Bafta ödüllerini toplamıştı. Bir dönem filmi için gene oldukça etkileyici olan çalışmaları, sahnelerle bütünleşiyor ve öykünün akışına yardımcı oluyor.

Kitabı okuyanlar ve uyarlamaları izleyenlerin sayısının epeyce olduğunu düşündüğüm için senaryodan öte filme odaklanmak niyetindeyim. Dönem filmlerinde gözlerimizi ayıramadığımız mekan, dekor ve elbette kostüm tasarımları muhteşemdi. Hele Edward Rochester’ın malikanesi ile bahçesi kendine hayran bıraktı. Çok büyük evleri (ev demek ayıp o yere ya neyse) sevmeyen biri olsam da dış görünüşü ve heybeti beni büyüledi. Kitabı okumadım fakat araştırırken okuduklarıma göre öykünün genel kurgusu filmle birebir değilmiş. Yönetmen bazı değişikliklerle projeye biraz heyecan katmış sanırım ve bunu da izleyen biri olarak başarılı buldum. Öyküye tam ortadan girmesi başlarda soru işareti bıraksa da taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor ve o ilk heyecan kendini Jane Eyre’e bırakıyor. Anlatımın ağır olduğu şüphesiz. Zaman zaman biraz hızlansa diye bekleyebilirsiniz. Yönetmen, Jane Eyre karakterinin yaşadığı duyguyu seyirciye aktarmak adına bu yavaşlığı tercih etmişe benziyor. Zaten bu ilk kez karşılaştığımız bir durum değil. Feminist anlatımın bir parçası sayılabilir (yönetmen kadın değil, yazar kadın J ). Öykünün tarihine bakıldığına bu feminist yaklaşım alkışlanacak derecededir. Kitabı bir kenara bırakırsak, bu uyarlama detaylar haricinde herkes tarafından çokça beğenilmeyebilir çünkü öykünün ele alınışı biraz yavan gelebilir. Ama ben beğendim!
İşte o malikane!!!
IMDB’den 7.4, Rotten Tomatoes’tan 85, Metacritic’ten de 76 puanı kapan filme gelen eleştiriler genellikle olumlu yöndedir. En çok görüntü kalitesi ve oyunculukların beğenildiği film, dönem projeleri arasındaki yerini çoktan almış durumda!

Filmde en etkileyici performansı elbette baş roldeki 1989 Avustralya doğumlu Mia Wasikowska sergiliyor. Bu genç yaşına rağmen, “Alice in Wonderland”, “The Kids Are Al Right”, “Restless”, “Albert Nobbs” filmlerinde yer alan oyuncu, Jane Eyre karakterini göz kamaştırarak canlandırıyor. Erkek hegemonyasındaki dünyada bir kadının baş kaldırışı ve bunu sözlü olarak pek çok kez dile getirmesi öyküden ziyade Wasikowska’yla da bütünleşiyor. Dönem projelerine oldukça uygun bir yüzü olduğunu düşünüyorum. Filmde olduğunu görür görmez yüzümü güldüren Judi Dench ise oyuncu kadrosunu zenginleştiriyor ve hatta çıtasını yükseltiyor. Görmüş geçirmiş bir karakter olan Mrs. Fairfax, Judi Dench ile ön plana çıkıyor.


12 yorum:

  1. adım, dünyaya bir daha gelip de kız olacaksam mia wasikowska -e tipim de-, erkek olacaksam da michael fassbender -e tipim de- olsun..

    YanıtlaSil
  2. Barakuda şok şok şok niteliğinde açıklamalarda bulundu :)) Tiplerde haklısın ama peki filmi beğenmiş miydin?? Sanki sana çok hitap etmez gibi geldi bana nedense..

    YanıtlaSil
  3. filmleri tür olarak asla ayırmam.. korku haricinde.. ancak bu filmi izleyesim gelmedi pek.. yorumun da gaz vermedi hem.. ayrıca jane eyre konusunda körcahil birisiyimdir.. olmadı işte.. napalım..

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum süper! Yazımı okuyup da izlemek isteyen çıktı bugün! Demek ki tek yazıda farklı düşüncelere sürükleyebiliyorum :D İyi mi kötü mü bilmem ama hoşuma gitti vallahi. O kadar dönem filmi varken gidip de bu filmi illa izleyin diye tavsiye edemem ama izlemek isteyip de merak edenler çok büyük hayal kırıklığına uğramaz sanırım.

    YanıtlaSil
  5. çağrışıyorum efendim, durmuyorum! dönem filmi derken the crucible da mutlaka izlenmesi gereken bir sanat eseridir.. teşekkürler ayrıca:P

    YanıtlaSil
  6. Evet, blogunda da göz attım paylaşınca. Listeye aldım bile. Ben teşekkür ederim efenim :)

    YanıtlaSil
  7. Judi Dench için izlicem :) Allah'tan Keira Knightley faciası yoktu bu filmde :)

    YanıtlaSil
  8. Keira Knightley'a facia mı diyorsun? Eyvah yandık o zaman! Dönem filmlerine çok yakıştığına inanıyorum.

    YanıtlaSil
  9. çok sıkıcıydı dayanamadım valla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2 saat uzun bir süre, belki ondandır. Tarihi olarak ben beğenmiştim. Gerçi 8 ay önce izlemişim, demek ki film seyredildikten sonra okunuyor :) Öncesinde sorsana bana :)

      Sil
    2. önceden kalan bunlar temizlemeye çalışıyorum :D soracam artık başlamadan haber vericem

      Sil
  10. Festivalde sabah 11:00 seansında izledim. Allah'tan kahveden sonra izlemişim :) Atmosferine hayran kaldım, özellikle evin kullanımı korku filminden fırlamış gibiydi. Ancak dediğin gibi artık konuya gir ve adam demek istiyor insan. Ev sineması için zor bir film gibi geldi bana. Yine de Fukunaga'yı da bir kenara yazdım, umutluyum

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...