Sweeney Todd: Fleet Sokağı'nın Şeytan Berberi |
Tim Burton filmlerine ısınmak, takip etmek ve keyif almak bir anda olacak iş değildir. Herkese de çok hitap etmez zaten. Lakin bir sevmeye başladınız mı ardı arkası gelmeyen sıra dışı öyküleri önünüze seriverir. “Batman”, “Edward Scissorhands”, “Batman Returns”, “Ed Wood”, “Batman Forever”, “Mars Attacks!”, “Sleepy Hallow”, “Planet of the Apes”, “Big Fish”, “Charlie and the Chocolate Factory”, “Corpse Bride” akıllara kazınan, Burton’ın yönettiği, yazdığı veya yapımcılığını üstlendiği projelerden sadece bir kaçıdır. Favori film seçmekte zorlandığım için konuyu Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street’e çevirmek istiyorum (Başlığa filmin tüm adını yazamadım, aksi takdirde sağ tarafta sevimsiz bir kayma yaşanacaktı). Stephen Sondheim ve Hugh Wheeler’ın aynı adlı oyunundan (1979) John Logan tarafından uyarlanan filmin yönetmeni Tim Burton iken, kadroda Burton'ın vazgeçilmez isimleri de yer alıyor: Johnny Depp, Helena Bonham Carter, Alan Rickman, Timothy Spall, Jayne Wisener, Sacha Baron Cohen, Jamie Cmapbell Bower. 1927-1982 arasından pek çok kez proje haline getirilen Sweeney Todd, görünüşte kurgusal bir kahramandır fakat yapılan bazı araştırmalar neredeyse İngiliz Sweeney Todd’un gerçekten de yaşamış olduğunu öne sürmektedir. Böyle bir karakteri günümüzde Johnny Depp’ten başka kim canlandırabilirdi diye düşününce aklıma başka isim gelmiyor. Daha önceki yaptığım Johnny Depp karakterleri listesine bakınca çok da yanılmadığımı hissediyorum. ABD yapımı 116 dakikalık bu müzikal havadaki korku ve dram türünün bütçesi 50 milyon $ olarak açıklandı. Hasılatı ise 150 milyon $’ı geçtiği söylenmektedir.
Haksız yere hapis yatan Benjamin Barker, yargıç Turpin’den intikamını almak ve güzel karısı Lucy ile biricik kızı Johanna’yı kurtarmak için Londra’daki eskiden kendine ait olan berber dükkanına geri döner. Fakat karşılaştığı durum hiç de beklediği gibi çıkmaz. İntikam çanlarını daha kuvvetli çaldıran kiracısı Mrs. Lovett ile tahmini imkansız bir serüvene sürüklenir. Üstelik bu hiç de iyi olmayan bir serüvendir.
Animasyonları bir kenara bırakırsak, “Grease”, “Moulin Rouge!”, “Nine”, “Chicago”, “Hairspray” dışında aklıma müzikaller pek gelmiyor çünkü çok tercih ettiğim bir tür değil. Buna rağmen, bu filmi izlerken oldukça keyif aldım. Diyaloglar, şarkılar o kadar başarılı örtüşmüş ki izledikten sonra konuşma şirazeniz değişebilir. Zaten Oscar ödüllü Stephen Sondheim’ın müzik çalışmalarını üstlendiğini düşünürsek bu çok da şaşırtıcı gelmeyecektir. Hüznü, gerilimi ve komediyi müziklerle aynı anda perçinleştirebilirsiniz. Özellikle gerilim sahnelerinde müzik büyük rol oynuyor. Hatta gerilim sinir bozacak hale bile geliyor.
Işıklandırma, sahne geçişleri, renk seçimleri, görsellik kesinlikle laf edilmeyecek kadar etkileyici. Buram buram Burton kokusunu almak keyif veriyor. Kopkoyu kasvetli mekan ve dekor seçimi, havanın bunalımı içinize ciddi ciddi sıkıntı getiriyor. Diğer yandan, berber dükkanı olarak kullanılan çatı katına her defasında hayran kalıyorum. O ne kadar güzel bir manzaradır, ne kadar büyük bir camdır öyle! Mrs. Lovett’in başta olmak üzere tüm kostüm, makyaj ve saç tasarımı da insanı büyülüyor. Tüm bu detayları öve öve anlatırken şunu da unutmamak lazım. Filmde herhangi bir iyilik, güzellik yok. Aksine aklınıza gelemeyecek kadar kötülük, vahşet mevcut. Lakin bu kötülük o kadar sanatsal ve güzel anlatılıyor ki bir yandan midenizin bulanma ihtimalini düşünüp gözlerinizi kaparken diğer yandan da o kapatılan elin parmaklarını aralayabilirsiniz. Merak hissini üst seviyede tutması filmden kopmamanızı sağlıyor.
Filmin başlangıcından sonra bir anda seyirciyi ters köşe yaparak kötülüklerin ardı arkası kesilmemesi şok edebilir. Sweeney Todd’un içindeki nefreti dışarı çıkarırken hüznünü de göstermesi hafif bir yürek burkmuyor değil. Adaleti sorgular mısınız filmi izlerken bilmem ama Sweeney Todd’u o mutlu mesut hayatından bu kötü adama çeviren her kim/ne ise siz de nefret edebilirsiniz. Masal gibi bir senaryo sunulurken gerçekliğini düşünmek tüyler ürpertiyor. Diyalogların içinde tatlı acı dokundurmalar da yerini buluyor. Aklımda kalan bir söz ise gene Sweeney Todd ve Mrs. Lovett’ın şarkı söylerken sarf ettiği cümledir: İnsanlar yiyor insanları, bize düşmez inkarı! Okurken belki çok cezbedici görünmeyebilir fakat seyrederken daha etkili olduğu şüphesiz! Bu filmde favori sahne seçmek biraz haince görünebilir çünkü tamamen kötülük dolu bir öyküyle karşı karşıyayız. Bununla birlikte, filmin başlangıcı yani Benjamin Barker ve ailesi ile olan sahneler, renkler, kostümler muhteşemdi. İkinci olarak da Mrs. Lovett’ın Sweeney Todd ile olan hayalleri, deniz kenarı olan sahne büyüleyiciydi. Hele kostümler çok şirindi!
Film, en iyi müzikal ve komedi, en iyi erkek oyuncu dalında Altın Küre ödüllerini kaparken, en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu dallarında da Altın Küre adayı olmuştur. Ayrıca en iyi erkek oyuncu, en iyi kostüm dallarında Oscar’a aday gösterilirken; en iyi sanat yönetmeni Oscar ödülünü de sahiplenmiştir. IMDB’den 7.6, Metacritic’ten 83, Rotten Tomatoes sitesinden de 86 puan alan filme gelen eleştiriler genellikle olumlu yöndedir. Hatta 2007’nin en çok beğenilen filmleri arasında yer almıştır.
Son Oscar döneminde “The King’s Speech” filminde Queen Elizabeth’i oynayarak kalbimi tekrardan fetheden ama ne yazık ki en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar’ını alamayan 1966 doğumlu Helena Bonham Carter, filmde en beğendiğim oyuncuydu. Karakterin içindeki hırs yüzünden yaptıklarını bir kenara atarsak oldukça doğal ve gerçekçi canlandırması Carter’ı sevmeniz için önemli bir etkendir. 2001 yılından beri Tim Burton ile beraber olan oyuncu, sıra dışı karakterlere hayat verirken kendisinin de bu yolda ilerlediğini görmek mümkün; kostümlerinde bile! Pek çok filmle birlikte, Tim Burton’ın “Planet of the Apes”, “Big Fish”, “Charlie and the Chocolate Factory”, “Corpse Bride”, “Alice in Wonderland” ve “Dark Shadows” projelerinde yer almıştır. Emmy, Golden Globe, Bafta ve Oscar’ın tanıdık oyuncularından olması da başarısının bir göstergesidir.
Ve beklediğim film yorumlanmış sonundaa!
YanıtlaSilJohnny Depp, Helena Bonham Carter, Tim Burton... Bu 3`lü varken başka söze gerek var mı? Tim Burton'ın gothic havası mı bu kadar çeker insanı, müziklerin bu kadar mükemmel oluşu mu, yoksa oyuncuların bu denli iyi seçilmiş olması mı, bilemiyorum. Johnny Depp de çekiyor olabilir tabii; fakat bu film için tek etmen o değil.
Artık filmi o kadar izlemişim ki, bazı şarkıları ezbere biliyorum yahuu ehehe.
" I feel you Johanna. I'll steal youu. "
" We all deserve to die. Even you, Mrs Lovett, even I! "
Benjamin'in hapse düşmeden önceki hayatını pastel boyalarla, parlak ışıklandırmalarla suunarken Tim Burton'cığım, hapis sonrası hayatını karanlık renk karmaşası ve kasvetli havasıyla tasvir ederken biraz daha içine çekiyor seyirciyi, bizleri, çok çok da beni ehehe. Müzikal olması nedeniyle herhangi bir önyargı ile yaklaşılmaması gerekiyor bu filme, yaklaşan kendisi kaybeder esasında. Filmin konusu öyle mükemmel bir şey olmasa da, işlenişi oyunculuklar o kadar içine alıyor ki seyirciyi başyapıt haline geliyor adeta. He bu arada dediğin gibi Mrs Lovett'ın hayal kısmı aşırı şeker, hele şu resmini koyduğun bölüm ehehe. Bir de Helena Bonham ile Tim Burton iyi ki evli ve çocuklarının vaftiz babası da Johnny Depp. Yoksa böyle filmler bu sıcaklıkla gelir miydi, bilmiyorum.
Bu arada teşekkürler Fatmacan yorumun için. Çok mesuut ettin beni. Yordum seni de; ama olsun bu filmi tekrar tekrar izlemek iyidir ehehe. Film dediğin gibi iyilik yoksunu; fakat kendini her seferinde izletiyor ya. Bir de son sahne çok üzücü lan. Neyse çok yazdım, katlettim sayfayı biraz, o yüzden susuyorum ben.
Tekrardan uğraşın için teşekkürler. Öp - tüm. Bu arada Corpse Bride da çok güüüzel. Bir de stüdyo ortamında yapılmış dahi de olsa, hepsinin sesi de iyiymiş yalnız. Seray Sever abartılığında bir değişim geçirdiğini de düşünmüyorum seslerinin ehehehe. O yüzden iyidir iyi.
2 gündür yorum geldi gelecek diye bekler oldum, sonunda gördün :) Ben teşekkür ederim ne demek. Tekrardan izlememe ön ayak oldun. Corpse Bride'ı çok sevmiştim. Sweeney Todd biraz yerleşsin bloga, sonra onu da yazarım. Bekleyen çook film var, Aralık ayına bile sığmaz :)
YanıtlaSilSelam blogunu twitter da bir oneri olarak kesfettim. Cok guzel eline saglık. benimde buna benzer bir blogum var. Sadece sinema degil müzik konser de yazıyorum İncelersen cok sevinirim
YanıtlaSilhttp://acimaninsanatguncesi.blogspot.com/
Güzel sözler için teşekkür ederim, elimden geleni yapıyorum. Blogunu inceleyeceğim.
YanıtlaSilTelefonumda bir iki tane şarkısı var filmin, dinliyorum ve gözümde o sahne canlanıyor. Ahh, ruhum Sweeney'ciğimi aşerdi doğrusu ehehe.
YanıtlaSilfilm güzeldi ama müzikaller bana göre değilmiş, onu anladım. bir daha müzikal bir film izleyeceğimi sanmıyorum :) tam şu anda aklıma corpse bride filmi geldi. o da hem müzikal hem tim burton filmi ama o hoşuma gitmişti, animasyon olduğundan mı ki acep ?
YanıtlaSilEyvah Beyza duymasın :)) Ben de müzikalleri pek sevmezdim ama bu filmdekine bayılmıştım. Ayrıca Corpse Bride da harikadır. Belki dediğin gibi animasyon olmasının etkisi vardır :)
YanıtlaSil