Kasım başı gösterime sessiz sedasız giren, eğlenceli olduğunu afişinden de belli eden Almanya yapımı proje, her daim gündemde olan konuyu keyifli bir şekilde ekrana aktarıyor. Senaryosunu Nesrin Şamdereli ile kaleme alan Yasemin Şamdereli, yönetmenliği de üstlenmektedir. Vedat Erincin, Fahri Öğün Yardım, Denis Moschitto, Aylin Tezel, Demet Gül, Lilay Huser ve Petra Schmidt-Schaller’in oluşturduğu oyuncu kadrosu göz dolduruyor. 97 dakikalık bu komedi, tarihi film Almanca ile Türkçe'yi beraber kullanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında iş gücü eksikliğini diğer ülkelerden işçi alımı yaparak telafi etmek isteyen Almanya, son 50 yıldır Türkiye’den göç eden işçi nüfusunun en gözde yeri oldu. 1964 yılında bir milyonuncu işçi olarak para kazanmaya giden Hüseyin Yılmaz, bir süre sonra eşini ve çocuklarını da yanına alır. Aradan geçen uzun seneler sonrasında memleketine temelli dönme arzusu ile yanıp tutuşan Hüseyin, bu kararını ailesine açıkladığında tartışmalarla ve beklenmedik olaylarla karşılaşır.
Konu itibariyle ailenizde Almanya’da çalışan/yaşayan olsun ya da olmasın, mutlaka az çok bilginiz vardır. Sonuçta 50 yıllık bir geçmişle karşı karşıyayız. Fakat bu tarihi eğlenceli bir şekilde ekrana yansıttıkları için Şamdereli kardeşlere teşekkür etmek gerekir. Evet, herhangi bir yaratıcılık ya da yeni bir bilgi eklenmemiş; hali hazırda var olan bir konuyu anlatmışlar. Lakin bunu altı dolu bir şekilde aktardıkları için izlenilmesi gereken orta şeker film olarak düşünüyorum. Öncelikle başlangıcındaki bilgilendirme ve görüntüler oldukça keyifliydi. Arşiv görüntülerin kullanılması filmi tarihi kategorisine de ister istemez sokuyor. Tabi bir de filmi gerçekçi kılıyor. Diğer yandan, anlatımı masalsı bir şekilde gerçekleştirdiği için bu gerçekçilikle çakışınca değişik fakat başarılı bir kurguya imza atılıyor. Aklıma direk Fransız filmlerini getirdi. Şüphesiz ki eğlenceli, samimi, sıcak bir ortam hissediyorsunuz. Eğlenceli derken bunu komik olarak da nitelendirmemek lazım çünkü kahkaha attırmıyor fakat Almanya – Türkiye arasında gidiş gelişleri rüya gibi gösteriyor. Sahne geçişleri ve sahnelerin iç içe olması da görselliği etkileyici hale getiriyor. Renklerin ve ışıkların kullanımı, dekor, kostüm ve mekan seçimleri tarihi bir olayı anlattığı için ön planda duruyor ve tasarımların başarısı belli oluyor. Bu kurguya oldukça zengin bir müzik çalışması da eklenince sürükleyicilik artıyor. Hatta müziği o kadar ön planda tutmuşlar ki başından sonuna kadar müziksiz bir sahneye rastlamak güçleşiyor. Seçilen müziklerin de sadece Almanya ya da Türk yapımı olmaması, daha evrensel olması senaryonun kilit konularını da destekliyor. Nedir mi bu kilit noktalar? Türk göçmenlerinin Almanya’da yaşadıkları kimlik sorunu, kültürel şok, arada kalarak nereye ait olduğunu bilememe, asimile olma, uyum problemleri yaşama, ötekileşme ve hatta ötekileştirilme, kabullenilmeme… Bu konularla ilgili sayısız makaleler ve kitaplar yazılmışken blogun hedefinden çıkmamak adına derine inmek istemiyorum. Lakin hali hazırda hala haberlerde sorunların bitmediğini görmek pek de mutlu hissettirmiyor.
IMDB’den 7.3 puan alsa da bu pek gerçekçi sayılmaz. Filmi beğenerek izlesem de harika demem diğer filmlere haksızlık olur. Beğenmemin sebebi de sanırım üniversite zamanında pek çok kez konu hakkında makaleler okumam ve şimdiye kadar Almanya’ya göç eden Türkleri anlatan Türk filmlerini izlememdendir. Anlatımı da güzel olunca klişelere takılmadan seyredebiliyorsunuz. Tabi göç eden bir aile bireyi olan ya da bu göçten etkilenenler eminim ki filmden bana oranla çok daha fazla etkileneceklerdir. Sonuçta yaşadıkları, duydukları, hissettikleri şeyler onlarda derin izler bırakırken biz (yani en azından ben) sadece gülümseyerek sahneleri izliyoruz.
1973 Almanya doğumlu Yasemin Şamdereli, ikisi Tv olmak üzere 6 projeyi yönetmiştir. 2004 tarihli “Delicious” filminde de oyuncu olarak ekrana çıkan Şamdereli, Almanya’ya Hoş Geldiniz filminin prömiyerini Berlin Film Festivali’nde gerçekleştirmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder