5 Aralık 2013 Perşembe

How I Live Now (2013)

Afiş rengi, adı ve konusuyla koltuğa oturmamı sağlayan How I Live Now, dram başlığı altında pek çok türe kayabilen projedir. Yönetmen koltuğunda “The Last King of Scotland”ın yönetmeni Kevin Macdonald oturuyor. Meg Rosoff’un aynı adlı romanından senaryoyu Jeremy Brock, Tony Grisoni, Penelope Skinner uyarlıyorlar. 101 dakikalık İngiltere yapımının baş rollerinde Saoirse Ronan, Tom Holland, Anna Chancellor, George MacKay yer alıyorlar. Türkiye’deki gösterim tarihi henüz belli değil.

Amerikalı Daisy, akrabalarının yanına İngiltere’ye gönderilir. Hiç istemediği bu seyahatte en azından biraz kafasını dinlemeyi planlar. İlk başta uzak durduğu kuzenleriyle yavaş yavaş anlaşmaya başlar. Hatta Edmund’dan hoşlanır. Tam yeni bir aşkın filizlenmesiyle yüzü gülümserken 3. Dünya Savaşı nükleer tehdidi vuku bulur. İngiltere savaşın içinde yer alır. Artık aşk ikinci plandadır, tek hedef hayatta kalmaktır.

Geçmiş savaşlarla ilgili pek çok film seyredip, kitap okumuşken gelecekle ilgili ve uzay/teknoloji odaklı olmayan yakın dönem savaş filmlerini seyretmek daha keyifli geliyor. En azından daha gerçekçi. Mekan, dekor, kostüm detayları türe göre hayli başarılıdır. Ortada büyük umutsuzluk varken ormanın mükemmel renklerinden faydalanmak ve ışığı da bu yönde kullanmak seyirliği arttırıyor. Bir yanda şehir hayatının içinde aile sevgisinden yoksun kalan gençliğe göz atıyorsunuz, diğer yanda orman içinde büyüyen ufak ama mutlu hayatları olan gençliğe. İki müthiş tezatta ortak nefes alma sahası tamamen akışına bırakılıyor. İşler yavaş yavaş rayına girerken TV’de aralıklarla dünyada hoş olmayan görüntüler sergileniyor. Seyirciyi savaşa sokmakta acele etmemek, hazırlamak gayet mantıklı bir tercih olmuş. Böylece türler harmanlanıyor ve sizi sıkmıyor. Savaşın ortaya çıkmasıyla büyüklerden öğrendiğimiz, duyduğumuz hikayeler yeni dünyada yerini alıyor. Sorun aynı, çözüm farklı! Karamsarlık hızlıca yerini alıyor. Gri ton kullanımı artıyor. Hatta bazı sahnelerde distopik özellikler öne çıkıyor. Yönetmenin gelecek zamanda anlattığı savaş sahnelerinde bunu kullanması riskli olsa da üstesinden geldiğini düşünüyorum.

Filmin ilerleyişi zaman zaman yavaş gelebiliyor. Duygusal sahneleri derinleştirmek adına müzikle beraber anı yaşatma yoluna gidilmiş. Bir de toplama kampı daha önce izlediğim bazı film/dizilerle hayli benzer geldi. Kim kimden nimetlendi; bilinmez. Sonuçta film romandan uyarlanmış.
IMDB’den 6.5, Rotten Tomatoes’ten 67 alan filme gelen eleştiriler orta hallidir. Toronto Film Festivali’nde görücüye çıktı. Pek çok ülkede Ekim ayından beri gösterime girmeye başladı. Biraz arka planda kaldığı aşikar. Yönetmen ve baş rol oyuncusuyla daha öne çıkması gerektiğine inanıyorum. 1994 doğumlu genç oyuncu Saoirse Ronan’a “Hanna” ve “The Way Back” filmlerinde bahsetmiştim. Asiliğiyle göze çarpan, zamanla yelkenleri suya indiren hassas ve kırılgan Daisy, zor durumda kalınca ne kadar dayanıklı ve korumacı olduğunu ispatlayabiliyor. Dış görünüşüyle insanları irdelememek gerektiğini kanıtlayan harika bir karakter yazılmış. 12 yaşındaki Harley Bird sevimliliğiyle ve oyunculuğuyla dikkat çekse de Daisy dışındaki diğer karakterler ilgimi çekemedi.


4 yorum:

  1. Öyle bir hal almış ki artık, ne zaman "How I" görsem devamını istemsizce "Met Your Mother" diye kapatıyorum....
    Filme karşı da bir merak duymadım değil. "İki müthiş tezatta ortak nefes alma sahası tamamen akışına bırakılıyor." Zıtlıklardan doğan mükemmel renk uyumu, diyorsun! İlginç.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yahu sen parantez içine alınca fark ettim. İddialı bir cümle kurmuşum :)

      Sil
    2. İzledim filmi!
      Cümle, cidden baya iddialı olmuş.
      Kızın iç sesiyle çatışmaları da cidden bir ilginçlik katmış.
      Manzara, ortam, ambiyans cidden mütişşş.
      İçimde bir "cidden" canavarı var sanırım....
      Nihayetinde, "Sevdiği kişiye ulaşmak için savaşı bile yener be!" imajı çizilmiş. ahaha. Ya da bana öyle geldi. Kitapta öyle değildir belki; ama öyle yine de.
      Güzeldi aslında, yani izlerken sıkılmadım da, bilmiyorum, arada yavaşladığından mı dediğin gibi yoksa öyle, bilmiyorum yahu, bir eksik vardı yine.

      Sil
    3. İşte o eksiklik hissi bence filmin distopiğe kaçmasıyla ilgili. Ağır işliyor ama savaş filmi. Çelişkilerle dolu.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...