11 Eylül 2013 Çarşamba

Lovelace (2013)

Bizde gösterim tarihi belirsizken konusu gereği dikkatimi çeken Lovelace, Linda (Boreman) Lovelace’ın dram dolu biyografisini seyircilere sunmaktadır. Yönetmen koltuğunu Rob Epstein ve Jeffrey Friedman paylaşırken, Merritt Johnson ve Andy Belling de senaryoyu ele alıyorlar. 93 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde Amanda Seyfried, Peter Sarsgaard, Sharon Stone, Robert Patrick, Chris Noth, Juno Temple isimlerini görüyoruz. Film için ayrılan bütçe 10 milyon $’dır.

Aşırı dindar ailesinin baskısından kaçan Linda, ona özgür yaşamın anahtarını sunan Chuck Traynor’a sorgusuz sualsiz teslim olur. Ne Chuck ne de onun işi hakkında en ufak bilgisi yoktur. 1970li yılların başında “Deep Throat” filmiyle ilk uzun metrajlı pornografinin baş rolünde oynar ve bir anda dünyanın en tanınan insanlarından biri haline gelir. Şan, şöhret, para artık Linda’nındır. Peki, ya sonrası?

“İlk porno filmdeki başrol oyuncusunun biyografisi” denince filmin altında yatan dram elbette ikinci planda düşünülüyor. Lakin ortadaki dram öyle yoğun ki, ne o neon ışıklar ne de Amanda Seyfried’ın bonkörce sergilediği vücudu gerçekleri saklayabiliyor. İnançlarına son derece sadık bir ailenin “hayatın tadına varmak isteyen” gencecik kızları Linda, kalbini beş para etmez birine kaptırır. Aslında onun derdi Chuck değil, evden kurtulmaktır. Ne yazık ki gençliğinin verdiği saflıkla şan, şöhret, parayla birlikte başına gelmeyen kalmaz. Senaryo açısından ilerleyiş fena değil. Eğer biyografi ağırlıklı bir dramı işlediğini akılda tutarsak film, artı puanlarını suya düşürmez. Tabi şu da var: Önümüze serilen nice etkileyici biyografiler var. Bu biyografilerin etkili olmasında karakterin yaşadıkları kadar yönetmenin kamerası da önemli rol oynuyor. Linda Boreman’in hayatı yeteri kadar ilginçken gözler yönetmene dönüyor!

Mekan, dekor, kostüm, saç ve makyaj tasarımı 1970leri ve devamını gayet güzel anımsatıyor. Erkeklerin saç/sakal ve kostümleriyle kadınların saç/makyajları hayli ilgi çekiyor. Özellikle Linda’nın sürekli değişen saçları filme renk katıyor. Kullanılan renklerde sarı en çok dikkatimi çeken oldu. Bunun dışında dönemi yansıtırken kaliteli görüntüden de ödün verilmemiş. Kamera açılarında yakın planlar rahatsız etse de Linda’nın psikolojisini ortaya çıkarmak adına gerekli olduğunu kabul etmek gerekir. Belki de ani odaklanmalar için alternatif yollar düşünülebilirdi.
Evet, Sharon Stone! Linda'nın annesi rolünde!
IMDB’den 6.1, Rotten Tomatoes’tan 52 almıştır. Geri bildirimler eleştiri olarak geri dönmektedir. Linda Boreman’i ilk kez duyan biri olarak biyografisini izlemeden önce yüksek beklentilere girmedim. Eleştirmenler ve seyirciler sanırım dönemi ve Lidan Boreman’in hayatı anlatılırken daha sağlam kurgu bekliyorlardı. E pek haksız sayılmazlar. Bu yönden çok güçlü olmadığı aşikar.

Linda Boreman’in Amanda Seyfried’dan önce Lindsay Lohan’ın oynayacağını düşünmek bile filmi izlememem için garantiydi. Neyse ki Seyfried son anda tercih edilmiş. Linda karakterinin pasifliği, saf hatta zaman zaman “bön bön” bakışları rahatsız etse de bunu yapanın karakter olduğunu düşünmek Seyfried’a artı puanlar kazandırıyor. Seyfried’ın çok başarılı oynadığını kabul etmek lazım. Beğendiğim kadın oyuncular içinde henüz yer alamasa da bu filmle öne geçtiğini itiraf etmem gerekir.

Gelelim beni filmde şok eden tek kişiye: Sharon Stone! Eğer oyuncu kadrosunda onun adını görmesem, Linda’nın annesini canlandırdığını asla anlayamazdım. Nasıl bir makyaja bürümüşler de tanınmaz olmuş? Gözlerime inanamadım. Koyu dindar bir anneyi oynaması şimdiye kadarki kariyeriyle güzel bir tezat oluşturmuş. İyi ki de bu rolü kabul etmiş!


3 yorum:

  1. Güzel yazı olmuş, izlediğini bilmiyordum. blogda yorumunu görünce bakayım dedim. Evet sanırım işin dramatik boyutu ikinci planda kalacak gibi. bu tip filmlerde ilk bakılan yer olmuyor. doğru diyorsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim okuduğun ve beğendiğin için :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...