23 Haziran 2013 Pazar

Mutluluk (2007)

Gösterime girdiğinde Seyirci Koltuğu’nun tohumları atılmadığı için yazma fırsatı olmamıştı. Tekrardan seyrettiğimde olumlu yorumları hak ettiğine inandım. 126 dakikalık yapımın yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını Abdullah Oğuz üstlenmektedir. Dramın oyuncu kadrosu ise seyretmek için önemli etken: Talat Bulut, Özgü Namal, Murat Han. Zülfü Livaneli’nin çok satan dünyaca ünlü Mutluluk adlı kitabından uyarlanmıştır.

Göl kenarında baygın bulunan Meryem için ferman buyrulmuştur: Namus gittiyse yaşamasının anlamı yok. Meryem’i öldürmek için askerden yeni dönen Cemal görevlendirilmiştir. Cemal görevi layıkıyla yerine getirmekte şüphe duymamaktadır. Ölüm yolculuğuna çıktıklarında ise bunu yapmanın zorluğunu fark eder. Entelektüel hayattan bunalıp kendini denizin kollarına bırakan Profesör İrfan Kurudal’la karşılaşmaları ise üçü için de dönüm noktası olacaktır.


Kitapla paralelliğini bilmeden sadece filmi değerlendirdiğimde Türk sineması için başarılı bir proje olduğuna inanıyorum. Aynı topraklarda tamamen 2 zıt kültürleri benimseyen insanların kesişmesi, birbirlerine yaklaşımları, olaylara bakış açıları güzelce irdeleniyor. Abdullah Oğuz öncelikle törenin derinlerine indiriyor bizi. Suçu günahı olmayan Meryem “kader kurbanı” diye mimleniyor. Babası dışında acıyan kimse yok. Meryem’in çaresizliği o denli etkili aktarılıyor ki Meryem’i  tutsaklıktan çekip alma güdüsüne kapılıyorsunuz. Öyküye Cemal katıldıktan sonra yeni bir boyut kazanacağı hissi doğuyor. Zira İstanbul yolunda öldürme planıyla birlikte bu doğrulanıyor. Mekan değiştikçe fikirlerde de sorgulama başlıyor. Cemal öldürmede kararlı görünürken can almak hiç kolay gelmiyor. Profesör İrfan’la karşılaştıklarında ise töreye karşı görünmez savaş açılıyor. Meryem töre gibi ciddi bir sorundan mustaripken, İrfan yaşadığı hayatın anlamını irdelemekte ve çoğu insana göre hayatının kolaylığına rağmen hiçbir şeyden zevk alamamaktadır. Hatta bu durumu pek çok kesime göre “Rahat batmış” diye özetlenebilir. Batının samimiyetten uzak olduğundan ve gerçek duyguların paylaşılmadığından sıklıkla yakınmaktadır. Meryem ve Cemal’in hayatını baştan sona bilsek de İrfan öyküye ortadan girer ve geçmişini fazla öğrenemeyiz. Hayatına katılan bu gizem onu esrarlı kılmaktan öte ikinci plana atıyor sadece. Amaç İrfan’ın bilinmeyen hikayesi paralelliğinde Meryem ve Cemal’i öne çıkarmak diye düşünüyorum. Meryem’e ailesinin dahi vermediği konuşma ve fikir özgürlüğünü İrfan ona sunuyor. Cemal ise gel gitler yaşıyor. Bir yanda yılların verdiği alışkanlıklar, gelenekleri, aile namusu; diğer yanda can alma korkusu ve Batı kültürünün Doğu’ya göre zıtlığı!
Mekan, dekor, kostüm detayları çok başarılı ele alınıyor. Doğu kültüründen gelen Meryem, fikir ve yaşam olarak batılılaşırken baş örtüsünü ve bağlayış şeklini asla değiştirmez. Köyünü, toprağını, insanlarını özlemektedir. Bu bağı da baş örtüsüyle tutar. Kamera açıları, renk kalitesi, netlik Türk sinema standartlarına göre üst düzeydedir. Abdullah Oğuz’un bu konudaki başarısı yadsınamaz.

Talat Bulut ve Özgü Namal’ın oyunculuğunu çok kez görüp takdir etmişizdir. Bu filmde asıl öne çıkanın Murat Han olduğunu düşünüyorum. Fiziksel özelliğini karakterle harika bütünleştiriyor. Cemal’in tutuk konuşması, duygularını aktaramaması, hatta mimiksiz oluşu bazı kesimler tarafından Murat Han’ın becerememesi gibi nitelendirilse de tüm bu eksikliğin oyuncuda değil Cemal’de olduğunu düşünüyorum. Cemal kendi içinde nice savaşlar veriyor. Askerliğini komando olarak yapmış, zorluklar yaşamış. Eve gelmiş ve namus cinayeti işlenmesi isteniyor. Böyle bir karakterin nasıl şen şakrak duygularını ifade etmesi beklenir ki? Altın Portakal’da en iyi erkek oyuncu ödülünü hak ettiği aşikar. İlk filminde böyle bir projede yer alarak ödüllendirilmesi ise en büyük avantajı sanırım. 1975 Ankara doğumlu oyuncu, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi tiyatro bölümü mezunudur. Dizilerdeki rolleri genelde birbirine benziyor. Mutluluk dışında bir de “Vicdan” filminde rol almıştı. Orada Cemal kadar başarılı değildi. Gene de gelen eleştirilerin fazla abartılı olduğu kanaatindeyim.



2 yorum:

  1. Sanırım şeydi buranın kilit repliklerinden: "Ben hiç günah işlememek."
    Bu filmde güldüğümü de hatırlıyorum ben, ağlamış ya da gözlerim dolmuştu ve sonunda iyi küfür etmiştim.
    Meryem analizin de ilginçmiş bu arada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet filmde benim de güldüğüm sahneler olmuştu. Eleştirel bir yapıda her türlü duyguyu yaşatıyor.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...