17 Haziran 2013 Pazartesi

La Senda (Paranoyak) (2013)

Paranoyak
Yaza yaklaştığımızı orta sınıf korku/gerilim filmlerinin gösterime girmesinden anlamak mümkün. 86 dakikalık İspanya yapımı Paranoyak, klişelerin içinde boğulmuş, nefes almaya çalışan bir proje. Yönetmen koltuğunda ilk uzun metraj siftahı yapan Miguel Angel Toledo oturuyor. Senaryo yazımında kendisine Juan Carlos Fresnadillo eşlik ediyor. Fresnadillo’yu “28 Weeks Later”dan kendisini hatırlamak ve saygı duymak mümkündür. Baş rollerinde Irene Visedo, Gustavo Salmeron, Ricardo Trenor, Ariel Castro yer almaktadır.

Eşiyle ciddi sorunlar yaşayan satranç ustası Raul, herşeyi yoluna koymak adına Noel’de bir dağ evi kiralar. Eşi Ana ve oğlu Nico’yla başbaşa kalıp yeni bir başlangıç yapmak ister. Kasabanın marangozu Samuel ise gözlerden ırak tatile dahil olur. Ana ve Nico’nun ona beklenmedik şekilde yaklaşması Raul’u huzursuz eder. Raul hem ailesiyle başbaşa kalamadığına kızar hem de eşini Samuel’den kıskanmaya başlar.

Korku filmlerinde karla kaplı ıssız dağ evi ne kadar şaşırtıcı değilse, ailenin başına gelecekler de bir o kadar klişeler barındırıyor. Sürpriz ve heyecan yaşamadan 86 dakikayı bitirdim. Mekan olarak kullanılan dağ evi çok güzeldi. Çocuğun çatı katındaki odası, salonla mutfağın bir oluşu ve dekor yönetmenliğe ve senaryoya direniyor; başarılı noktalar yakalıyor. Evin yakınındaki kasaba da şirin, biraz da ıssız görünüyor. Yani korku filmi için mekan uygunluğu yakalanmış. Tabi dağ başında ev varsa karlar içinden gelen kurt da vazgeçilmez bir oyuncu oluyor. Gerek var mıydı, emin değilim. Temiz ve kaliteli kamera çekimi, renk kullanımı öyküye rağmen hiç fena değildi.
Gelelim senaryoya. Hatta gelmesek daha mı iyi? Sorunlu adam, eşini çok seven fakat oğlunu ve kendisini düşünerek  eşinden uzak durmaya çalışan kadın. Sorunları çözmek için illa kuytu köşelere mi kaçmak gerekiyor, anlam veremiyorum. Bu noktada ipler kopuyor zaten. Her iki taraf uğraşıyor, belli noktaya kadar geliniyor. Dış mihraklar aileye sızınca gene alt üst oluyor. Karakterlerden en çok Nico hoşuma gitti. Daha doğrusu işlenişi çok başarılı. ( --- SPOILER --- Nico ve Raul’un ilişkisini üvey baba ve evlat gibi başlıyor. Nico’nun mesafeli duruşu, Raul’un soğukluğu sanki geçmişte ciddi bir olay yaşanmıştı da çocuk yüzünden Ana’yla Raul’un arasının açıldığını düşündürüyor. Hatta Nico hiç Raul’a baba bile demiyor. Tam “Evet ya bu üvey oğul” derken Ana Raul’den baba olarak bahsediyor. Bu açıdan gerilimi uzun süre ayakta tuttu. --- SPOILER --- ) Nico haricinde ne Ana, ne Raul ne de Samuel seyirciyi karakter olarak tatmin ediyor. Samuel’in geçmişini tam öğrenecek gibi oluyorsunuz, bakkaldaki kadın lafı yarıda kesiyor. Madem devamı gelmeyecek, niye başlıyorsun? Gizemin böyle yakalanmadığını pek çok filmde gördük. Ayrıca Raul’le ilgili hiç bir korku veya gerilim yok. Zaten bir şeylerin ters gittiği çok aşikar, merak etme duygusunu yaşatmıyor.

IMDB’den 5.2 alan filme eleştiri dahi çok gelmemiş durumda. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da arka planda kalmış. Sebebi sanırım vasat bir gerilim filmi olması ve bunu yönetenin ilk uzun metrajlı projesi olmasıdır. Olumsuz eleştirilerimi bir kenara koyarsam, oyunculuklar genele bakıldığında başarılıydı. Özellikle Ana karakterini canlandıran 1978 İspanya doğumlu Irene Visedo, oldukça doyurucu bir performans sergiliyor. 1970 İspanya doğumlu Gustavo Salmeron ise Raul karakterini orta karar bir beceriyle sunuyor. Aslında karakteri sevemediğim için performansı yeterli gelmemiş olabilir. Psikolojik sorunları olan Raul; biraz daha detaya inerek zengin bir karaktere bürünebilirdi. Sonunu dahi az çok tahmin edebildiğime göre karakterin inandırıcılığı da yeterli değilmiş.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...