17 Mart 2013 Pazar

Gergedan Mevsimi (2012)


Çekimlerin bir kısmı İstanbul’da geçince, Monica Bellucci de İstanbul’a gelince hayli reklamı yapılan Gergedan Mevsimi, Ekim 2012’de gösterime girmişti. 93 dakikalık dramın yönetmenliğini ve senaristliğini İranlı Bahman Ghobadi üstleniyor. Türkiye ve İran yapımının baş rollerinde ise Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi, Yılmaz Erdoğan, Beren Saat, Belçim Bilgin, Caner Cindoruk yer alıyorlar. Senaryonun yaşanmış olayları yansıttığını belirtmekte fayda var.

Sahel Farzan, İranlı ünlü bir şairdir. İslami rejim devriminde 30 yıllık hapis cezası almıştır. Mahkumiyeti bittiğinde eşine koşmak ister fakat eşine onun çoktan öldüğü haberi verilmiştir. Eşi de ülkeyi terk edip İstanbul’a yerleşmiştir. Sahel eşini bulmak için İstanbul’a yol alır.

Farklı ülkelerin filmlerini seyretmenin bakış açısını genişletip renklendirdiği şüphesizdir. İran gelenek göreneklerinin, siyasi ve sosyal yaşamla harmanlandığı Gergedan Mevsimi’nde şairene bir aşk öyküsü anlatılıyor. Arkasını İslami rejime yaslamış, siyasi zorlukların içinde iki erkeğin bir kadına bitmek tükenmek bilmeyen aşkı sunuluyor. Filmin türü aslında romantiğe de giriyor lakin ben özellikle dramla sınırlandırmak istedim. Yoğun bir aşk olmasına rağmen o romantizmi yaşattığını düşünmüyorum. Baskı altındaki kültürle büyüyen insanların siyasi zorlamalar içinde elbette romantizmi hayalimizdeki veya izlediklerimiz gibi yaşamaları imkansız. Bunu aktarırken de aynı gerçekçiliğin gösterilmesi gerekiyor. Bununla birlikte, anlatımda sıkıcılık hakimiyette. 93 dakika sanki 120 dakikaymış gibi uzun geldi. Gereğinden fazla sessiz ve diyalogsuz sahneler var. Hatta neredeyse peş peşe gelen diyalog yok. Bu durum bir yandan da karakterlerin içinden çıkamadıkları sıkıntıları gösteriyor. Sahel nasıl yazdıklarından ceza görüyorsa, insanlar da konuşarak, duygularını anlatarak mustarip olmak istemiyorlar. Her konuşma, her isyan, her yakarış bir ceza İran topraklarında. Bu açıdan bakıldığında etkileyicilik üst seviyelerde görünüyor. Lakin sürükleyicilik tarafından bakılırsa vasatı geçemiyor. Kullanılan renkler (İran'da sarı kahverengi tonları, İstanbul'da gri tonları), gölgelendirme, kontrast ayarları şairene ilerliyor. Dramı başarılı şekilde damarlarınızda hissettiriyor.
Karakter detaylandırmalarında en çok Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı şoförü beğendim. İstekleri net, düşüncesi net, konuşmasa bile talebini açıkça ortaya koyuyor. Tabi karakteri beğenmemize rejim izin veriyor. Şair Sahel, şoföre oranla daha yüksek, elit bir statüdeyken siyasi rejimle beraber sınıflar değişiyor ve güç de bunla beraber alaşağı oluyor. Yani şoför düşünce ve hareketlerinde Sahel’e göre özgürleşiyor. Yaptırım gücü artıyor. Monica Belluci’nin canlandırdığı karakter ise o kadar pasif ki zaman zaman isyan edesiniz geliyor. Tabi İran’daki kadın erkek eşitsizliği bu suskunlukla aktarılmaya çalışılıyor. Kadın sadece cinsel bir objedir. Özgürlüğü, hakları, istek ve arzuları yoktur. Sonunu bekliyor fakat sonunun ne olacağını bilmiyor. Tüm bu durağanlık içinde Belçim Bilgin’in canlandırdığı karakter “fazla” geliyor. Eleştiri oklarımı sıklıkla sapladığım Bilgin, aslında Gergedan Mevsimi’nde tahminden daha iyi performans sergiliyor. Rahatsız eden o değil, karakterin kendisi. Herkes duygulu, çaresiz, eli ayağı bağlı yaşarken o inadına konuşkan ve hareketli. Öykünün içinde bir yere oturtamıyorsunuz, taşıyor. Beren Saat’in bu projede yer alma sebebi ise gayet açık. Sinemadan bahsederken magazine girmekten hiç haz etmiyorum fakat Monica Belluci’nin kızını oynama şansı Beren Saat’in yeteneğinden değil Belçim Bilgin’le olan arkadaşlığından veriliyor sanırım. Zira Belluci ve Bilgin yanında hayli arka planda kalan bir oyunculuğu var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...