Aşkın Büyüsü |
Türkiye’de Nisan 2011'de gösterime giren Aşkın Büyüsü, yönetmen ve oyunculardan çok afişi ve ismiyle dikkat çekiyor. “Constantine” ve “I Am Legend” filmlerinin yönetmeni Francis Lawrence yönetmenliği yaparken, Richard LaGravenese 2006 tarihli Sara Gruen’in aynı adlı kitabından senaryoyu uyarlıyor. 120 dakikalık ABD yapımının türü dram, tarihi, romantik olarak ele alınabilir. Başrollerinde Reese Witherspoon, Robert Pattinson ve Christoph Waltz oynadığı filmin bütçesi 38 milyon $’a karşılık 115 milyon $’dan fazla hasılat elde etti.
Veteriner öğrencisi Jacob, anne ve babasını bir trafik kazasında kaybeder. Eğitimini tamamlamadan bir sirk trenine işçi olarak katılır ve burada sirkin gözde kadını Marlena ile tanışır. Aralarında aşkın yeşermesine yardımcı olan da fil Rosie’dir. Ama sirkte yaşananlar aşklarını zor bir serüvene sürükler.
Emmy ve Grammy sahibi; birçok Oscar ve Altın Küre adayı James Newton, tarihi bir filmin müzik çalışmalarına imzasını atarak izleyiciyi büyülüyor. Film başlar başlamaz bana direk “Titanic”i hatırlattı. Senaryo ya da oyuncularla alakalı değil fakat girişleri hemen hemen benzer sayılabilir. Günümüzden 1930lu yıllara geçişler başarılıydı. Dönem filmi olmanın avantajıyla (ve tabi ki sirkte geçmesiyle) kostüm ve dekor en önemli detaylar arasına giriyor. Reese Witherspoon'un canlandırdığı karakterin kostümleriyle saçları ve sirk dekorları o kadar dikkat çekici ki o dönemde orada olmak isteği uyandırıyor. Sadece bir aşk öyküsü olarak görünebilir fakat romantizmden başka (hatta filmin yoğun bir romantizmi olması gerekirken eksik bile denebilir) o dönemi ve sirk hayatını anlatması daha ön plana çıkıyor. Sırf bu yüzden bile izlenilmesi gerekir. Senaryonun çok alışılageldik olmaması da izlemek için ikinci bir sebep görünüyor. Karakterlerin farklı sahnelerde ve zaman dilimlerinde detaylandırılması sürükleyiciliği sağlıyor. Başta Jacob karakteri, sonra August karakteri ve en sonunda Marlena karakterinin hayatları tek tek aktarılıyor. Bu hem kurgunun başarısını gösterirken senaryonun da açıklığını vurguluyor. Diğer yandan, olay sirkte geçtiği için sayması bile imkansız denecek kadar yan karakterler ve oyuncular bulunmaktadır. Ama bu durum göz yormanın aksine renk katıyor. Işıklandırmalar, renkler, çekimler ise ayrı bir atmosfer katıyor. Projenin türü hakkında hep gidip gelen düşünceler sergilesem de romantik ve dram ağırlıklı olması gerekirken sirkin neşesi ve adrenaliniyle bu duyguları fazla yaşatamıyor. O yüzden çok net bir şekilde türünü belirlemek güç. Bu da filmin eksik bir yönü sayılabilir. Gene de izlerken çok rahatsız etmiyor!
Genel olarak olumlu eleştiriler alan filmin IMDB notu 7 iken (yeni olduğu için heyecanla bu kadar puan alması normal), Metacritic notu 52 görünüyor. Filmin olumsuz eleştiri yönlerine gelince (spoiler yok); yukarıda da belirttiğim gibi türünün çok belirgin olmaması bazı izleyicileri memnun etmemiş. Belki de sirk hayatına dram ve romantizmin sokulmaya çalışılması dezavantaj olarak görülebilir. İkinci bir olumsuz eleştiri ise sirklerle ilgili diğer filmlerin çok daha eğlenceli oluşu hakkındadır. Çok fazla sirk filmi izlemediğimden bu görüşe katılıp katılmamakta kararsızım. Lakin film zaten sadece sirk hayatını içermiyor. O sadece öykünün bir parçası olarak kurgulanmış. Bu yüzden bu olumsuz eleştirilere çok takılmadan zevkle izleyebilirsiniz!
Projede belki de beni en huzursuz eden durum, Jacob karakterini canlandıran Robert Pattinson idi! 1986 doğumlu “Twilight” serisinin Edward’ı bana hala iyi bir oyuncu gibi gelmiyor. Sürekli profilden fotoğrafı çekilecekmiş gibi yan duruşu, yüzünü aşağı eğip öyle karşısındakine bakışı ve yok denecek kadar az mimikleriyle bu başrolü ve Reese Witherspoon ile oynamayı hak etmediğini düşünüyorum. Tabi hayran kitlesinin yoğunluğu ve getireceği hasılat göz önüne alınırsa neden onun tercih edildiğini bulmak hiç de zor değil! 1976 ABD doğumlu Reese Witherspoon, “Legally Blonde” serisi ile basamakları hızla tırmandı. Bunun yanında, “Election”, “American Psycho”, “Sweet Home Alabama”, “Just Like Heaven”, “Rendition” gibi filmlerle de ününe ün kattı. “Election” ve “Legally Blonde” filmleri ile en iyi kadın oyuncu Altın Küre adayı oldu. “Walk the Line” ile de en iyi kadın oyuncu Oscar, Altın Küre ve Bafta ödüllerini aldı. “Walk the Line” filmini beğenerek izlesem de Witherspoon'un Oscar’ı hakkedecek bir oyunculuk sergilediğini (hala!) düşünmüyorum. Hele de aynı kategoride Judi Dench, Felicity Huffman, Keira Knightley ve Charlize Theron varken!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder