23 Temmuz 2013 Salı

Kayıp Özgürlük (2011)

Nisan 2011’de giren Kayıp Özgürlük, hikayesinden çok “yaşananların gerçekçiliği”yle göze çarpmıştır. Yönetmenliğini ve senaristliğini Umur Hozatlı’nın üstlendiği 91 dakikalık politik / dramın baş rollerinde Öznur Kula, Aydın Orak ve Serdar Kavak yer alıyorlar.

Deniz Şahin, İstanbul’daki evinin sokağında sivil kıyafetli kişiler tarafından yaka paça bir araca bindirilir. Tarih 1990ları gösterirken, kaçıran kişiler JİTEM’in üyeleri olarak bilinir. JİTEM’in amacı örgüt üyesi olan Deniz Şahin’den yapılan ve yapılacak faaliyetlerin bilgisini almaktır.

JİTEM Türkiye’nin gündeminde uzun yıllarca odak noktasında kalmış, hala bir çok soru işaretinin hedefinde duran bir timdir. Siyasetteki meşguliyeti kitaplara, dergilere yansımışken sinemaya da bir şekilde aktarıldı. Tabi sinema projesi demeye çok dilim varmıyor. Zira işkenceler ne kadar gerçekçi görünse de sinema sanatına dair bir şey yakalamak imkansız. Senaryo tamamen gerçeklere dayanılarak kale alınmış. Bu açıdan zaten biz sinemaseverlere yorum hakkı doğmuyor. Tabi kurgunun, diyalogların, karakter betimlemelerinin gerçekten çok vasat olduğunu yazarsam haksız sayılmam. İzlemesi o kadar zor ve sıkıcı ki okuduğum onca siyasi kitap olmasa filmin sonunu göremeden kapardım.
Karakterler tamamen karikatürize edilmiş, inandırıcılık hiç yok. Şiveler, konuşmalar içten değil. Sanki ezbere replikler okunuyor, duygu katılmıyor. Ortada bir kaçırılma ve sorgu aşaması var. Diğer yandan, öyle anlar geliyor ki kim kimdi, o kişinin geçmişi neydi, karışıyor. Kurgulanma aşamasında ciddi sıkıntı yaşanmış. Takip zorluğu hissediyorsunuz. İşkence sahnelerinin yaşandığı mekan olması gerektiği gibi hayli karanlık; konuya sadık kalınmış. Yaşatılmaya çalışan aşk hikayesi ise bir o kadar yavan. Çok güç durumlarda dahi bir ümidin filizlenmesi aktarılmaya çalışılıyor da ben ikilinin arasındaki duyguları hiç kavrayamadım. Sadece dertleştiler. Aşkla ilgili ne bir bakış, ne gülümseyiş, ne de elektrik var. Sorgulanma sahneleri ne kadar göze gerçekçi geliyorsa, filmin geri kalanı da bir o kadar ezber işi duruyor.

Peki tüm ekibin yaptığı iş boşuna mı? Elbette değil. Onlarca ailenin yaşadığı sıkıntılar, üzüntüler, kayıplar var. Bir şekilde seslerini duyurmak istiyorlar. Gönül ister ki oyuncular olmasa dahi arka planda, kamerada ve senaryoda sinemanın içinden insanlar bu sorunu beyazperdeye daha inanılır şekilde aktarabilsin. 91 dakika Kayıp Özgürlük’e ayırmak yerine konuyla ilgili kitaplara daha fazla zaman ayırmayı tercih ederim (zaman ayırdığım için değeceğine inanıyorum).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...