Kabuslar Evi’nin 4. hikayesi Tanıdık Yabancı’da bir annenin dramıyla karşı karşıyayız. 91 dakikalık
korku gerilimin (ve biraz da dram) yönetmen koltuğunda bu kez Çağan Irmak
yerine Uluç Bayraktar oturmaktadır. Senaryo ise Çağan Irmak’a aittir. Zuhal
Gencer, Güler Ökten, Yıldız Kültür, Bilge Şen, Betül Arım oyuncu
kadrosunu oluşturuyorlar.
Derya, çok kısa sürelik
dikkatsizliği nedeniyle küçük oğlu Murat’ı kaybeder. Bu ölümü atlatamayan
Derya, akıl hastanesine yatar. Aradan 5 yıl geçer ve tedaviye olumlu sonuç
verdiği için taburcu olur. Annesinin yanına kasabaya geri döner. Emlakçı
Sema’dan bir iş teklifi alır ve yolu Kabuslar Evi’yle çakışır. Yıllardır
beklediğini o evde bulur.
Tanıdık Yabancı’da bu kez daha
fazla karakter ve mekan görme şansı yakalıyoruz. Hastane, farklı evler, yollar
mekan sayısını arttırıyor ve görselliği zenginleştiriyor. Korku gerilimin
yanında dram ve hatta biraz gizem ön plana çıkıyor. Bu detayların filme artı
puanlar getirdiği şüphesiz. 91 dakikayla serinin uzun filmlerinden olması bir
bakıma risklidir. Fakat merak duygusunu her daim ayakta tutuyor. Öyküyü
kavramak çok zor gelmese de sonunda ne olacağı, ne çıkacağı aklınızı kemirip
duruyor. Son sahnelerde Emlakçı Sema’nın olayı çözmesiyle doruk noktaya
ulaşıyor ve her şey gün yüzüne çıkıyor. Tüm bunlarla birlikte (Spoiler vermemek
adına rahat cümle kuramıyorum) finalden önce ortaya çıkan olayın genel öyküyle
bağlanmasında eksiklikler hissettim. Fikir bilindik fakat güzel olsa da kurgu
veya çekim yetersiz kalmış. Tabi işin komiği bilmediğimiz, şahit olmadığımız
bir durumun çekimini nasıl eleştirebiliriz ki? Buna da sebep daha önce
seyrettiğimiz filmler, diziler ve okuduğumuz kitaplardır. Sonuçta hangisi
başarılı, başarısız veya gerçeğe yakın; bilmek zor.
Derya karakterinin
detaylandırması çok etkileyicidir. Şu ana kadarki 4 bölümde en iyi dile
getirilen de odur. Derya’nın üç farklı dönemine şahit oluyoruz: Akıl
hastanesinden önceki hayatı, akıl hastanesindeki hayatı ve taburcu olduktan
sonraki hayatı. Bu denli zor dönemleri ardı ardına seyrederken Çağan Irmak en
ufak detayı bile atlamamıştır. Analizi oldukça başarılı kılmıştır. Derya’nın iç
sesiyle düşüncelerini izleyiciye aktarması da bu durumu kuvvetlendirmiştir.
Kabuslar Evi serisinde en iyi
performanslardan birini Zuhal Gencer sergilemektedir. Tiyatro kökenli olması
sanırım bunda büyük etkendir. Taner Barlas’la birlikte Mim Tiyatrosu’nu kuran
ve uzun süre tiyatro çalışmalarına devam eden Gencer, pek çok televizyon dizisi
ve sinema filmlerinde yer almıştır. “Devlerin
Ölümü”, “Şaşıfelek Çıkmazı”, “Esir Şehrin İnsanları”, “Arapsaçı”, “Sinekli Bakkal”, “C Blok”,
“8. Saat”, “Kaç Para Kaç”, “Uzak”, “Pars: Kiraz Operasyonu”, “Ulak”, “Hanımın Çiftliği” yer aldığı bazı projelerdir. “Uzak” filmiyle en iyi yardımcı kadın
oyuncu Ankara Film Festivali ödülünü, “C
Blok” ile en iyi yardımcı kadın oyuncu SİYAD ödülünü, “Sekizinci Saat” ile de en iyi kadın oyuncu Antalya Film Festivali
ödülünü almıştır. Akıl hastanesinden çıkan Derya’nın gel gitlerini, annelik
duygusunu, korku ve korkusuzluğunu harika oynuyor. Bir yandan içiniz acıyor,
bir yandan bu halleri sizi çok geriyor. Karaktere öyle can veriyor ki filmin
türünü istediği gibi yönetiyor.
Kabuslar Evi Serisini sanırım 2007 yılında izledim. Şimdi sen yazınca tekrar hatırladım hepsini ve yeniden izlemek istedim. İlk izlediğim zamanda çok etkilenmiştim ve sevmiştim seriyi..
YanıtlaSilİlk çıktığı sene alıp seyretmiştim ama 8'den sonrasını bulamamıştım. Bloga yazmadan önce tekrardan seyrettim hepsini :)
SilUzaylı sahnesine olan eleştirini şimdi yazını filmi izledikten sonra anlıyorum :)Bence uzaylı sahnesi anlatmaya çalıştığı konu itibariyle olmasa da gereksiz geldi bana.
YanıtlaSilArkadaşım spoiler veriyorsun ama :)) Aslında gereksiz değil bence çünkü seride hep korku gerilimde kullanılan öğeler var. Sadece izlemediğim 1 bölüm kaldı. Her birinde korku gerilimde ne varsa serpiştirilmiş. Uzaylı olmazsa olmazdı yani :)
SilO zaman belki de uzaylı komik geldiği için beğenmedim ben,hakkın var :))
YanıtlaSil