Seyirci Koltuğu’nda Zeki Demirkubuz
haftası yapmış biri olarak, Yeraltı’nı sinemada izleyemediğimden üzülmüştüm.
Neyse ki DVDsi raflardaki yerini aldı (benim raf malum D&R oluyor). 107
dakikalık dram, Nisan 2012’de gösterime girdi. Senaryo ve
yönetmenlikte Zeki Demirkubuz imzası taşıyan filmin baş rollerinde Engin
Günaydın, Serhat Tutumluer, Nihal Yalçın, Nergis Öztürk, Murat Cemcir yer
alıyorlar.
Lafını hiç esirgemeyen, düşüncelerini olduğu gibi paylaşan memur Muharrem, hiç haz etmediği eski
arkadaşlarının bir akşam yemeğine kendini zorla davet ettirir. Bu yemekte
herkesin tahmin ettiği gibi Muharrem pek boş durmayacaktır. Bilinmeyen ise
gerçeklerin dile gelebilmesidir. Eski hesaplaşmalar, mazide kalanlar tek tek o
masaya dökülür.
Demirkubuz, sinemasının her zaman
Dostoyevsky’den etkilenerek ekrana aktardığını dile getirir. Bu sefer de “Yeraltından Notlar” adlı eserinden
kendisi kurgulayarak projeyi hayata geçirmiştir. Mekan olarak Ankara baş roldedir.
Seçilen mekan, dekor, kostüm tasarımları Muharrem’in dünyaya bakışını,
insanlara duyduğu nefreti ortaya çıkarıyor. Solgun, koyu renkler öne çıkıyor. Görüntünün
temiz olmasıyla birlikte kafasının iç karışıklığı kamera açılarına da yansıyor.
Diğer Demirkubuz filmleri gibi Yeraltı’nda da müzik çalışmalarına pek şahit
olmuyoruz. O yüzden müziksiz bir hayat pek yabancı gelmiyor.
Memur Muharrem’in hayatı üzerinden
anlatılan hikayede tüm insanların olumsuz yanını görebilirsiniz. Olumsuzluk belki
göreceli bir kavram olabilir. Fakat yalancılık, düzene ayak uydurma,
sahtekarlık, yalakalık, umursamazlık, hırsızlık gibi huylar, davranışlar ve
hareketler Muharrem'le bağdaşmıyor. Çevresinde tüm bu
olumsuz huyları ve hareketleri takınan insanlara nefretini kusuyor, pervasızca ağzına
geleni söylüyor. Tahammülü olmadığı için gerçekleri herkesin
görmesini istiyor. Görüp bilenlerin de kabullenmesini istiyor. Bazen bu huyuna
kendisi dahi katlanamıyor. Sonuçta bu tutum onu anti-kahraman yapıyor. Çevresinde tutunacak tek bir insan
kalmıyor. Bir yandan çevre istiyor, bir yandan da kimseye
dayanamıyor. Bu çelişkiler onu daha asosyal yapıyor; yalnızlığın dibine
vuruyor. Muharrem’i tek kelimeyle özetlemek gerekse “yalnızlık” en uygunu olur.
Yalnız bir adam ve bunun da sebebini biliyor. Bilmesine rağmen durumunu
düzeltecek bir şey yapmıyor. Bir bakıma halinden memnun olduğunu düşünüyor. Olması
gereken bu mudur derseniz, işte Demirkubuz’un öykü boyunca sorguladığı şeye
parmak basabilirsiniz. Aslında Muharrem yanlış yapmıyor; dürüstlükten yana. Seçtiği
yol yanlış değil. Fakat ortada bir gerçek var: İnsanlar doğrunun ne olduğunu
bilse bile her daim duymak, kabullenmek istemez. Sosyal bir çevrenin içindeyseniz
veya bir toplumun parçası olma gayesini taşıyorsanız söylemeniz ve yapmanız
gereken şeyleri toplum kuralları sınırlıyor. Aksi takdirde ortaya yalnızlık,
asosyallik çıkıyor. 107 dakika içinde Muharrem’i en ince detayına kadar irdeleyip
en kişisel alanlarına giriyorsunuz. Sonuçta ondan ne nefret ediyorsunuz, ne de
onu takdir edebiliyorsunuz. Kafanızda soru işaretleriyle kalıyorsunuz. Bu soru
işaretleri Muharrem’le veya öyküyle alakalı değil; hayatla…
Yeraltı’nda diğer Demirkubuz
projelerinde alışık olmadığım bir tercih biraz rahatsız etti: Karakterin iç
konuşması. Hikayeyi Muharrem karakterinden dinlemek; daha doğrusu düşüncelerini
ondan duymak pek alışık olmadığımız bir durum. Demirkubuz genelde izleyicinin
karakterleri çözmesini tercih ederdi. Bu yüzden diğer projelerde sürekli
karşılaştığımız iç konuşmalar Yeraltı’nda şaşırttı. Sahneler peş peşe ilerledikçe
Muharrem’e alışıldığı gibi bu durumu da kabulleniyorsunuz. Işık kullanımı ise diğer tüm projelerine oranla çok daha öne çıkmıştır. Gölge oyunlarına rastlamak hiç de fena görünmüyor.
1969 Tokat doğumlu Engin Günaydın,
daha önceden Demirkubuz’un “Yazgı” filminde rol almış ve Ankara Film
Festivali’nde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazanmıştır. Hacettepe
Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’na giriş yaptıktan sonra Mimar Sinan
Üniversitesi’ne yatay geçiş yapmıştır. Tiyatroyla başlayan kariyerine reklam
filmleri ve televizyon dizileriyle devam etmiştir. “Zaga” programındaki skeçlerle televizyon seyircisine kendini
sevdirir. Rol aldığı projelerden bazıları ise şunlardır: “Bir Demet Tiyatro”, “Aşkım Aşkım”, “Alacakaranlık”, “Size Baba
Diyebilir Miyim?”, “Avrupa Yakası”,
“Üsküdar’a Giderken”, “Muhteşem Yüzyıl”. Beyazperdede ise “Yazgı”, “Yazı Tura”, “Gora”, “Takva”, “Vavien” filmleriyle başarısını ortaya koymuştur. Muharrem
karakteriyle Altın Koza Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü
kazanmıştır. Bu karakterin Engin Günaydın’a çok yakıştığını düşünüyorum. Hani
yakıştırmak belki doğru bir tanım olmayabilir; Günaydın karakteri çok düşünüp
özümseyerek bizlere yansıtıyor. Üstünde sırıtmıyor ve inandırıcılığı en üst
seviyede tutuyor.
Henüz izleyemediğim ancak bir an önce izlemek istediğim bir film Yeraltı. Bazen bir filmi bir kere kaçırınca uzunca bir süre izleyemiyorsun. Yeraltı'da benim için böyle oldu açıkçası. Ama yazını okuyunca izlemem gerektiğini anımsadım. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :) Demirkubuz'u takip ediyorsan daha fazla geç kalmamak gerek :)
SilEllerine sağlık bütün yazı için ama özellikle dördüncü paragraf için. Filmin anlatmak istediklerini yalın cümlelerle ancak bu kadar anlatılabilirdi sanırım.. Benim hayli etkilendiğim ve doğru düzgün yazamadığım hatta hakkında konuşamadığım bir film olmuştu Yeraltı... Parmaklarına sağlık :)
YanıtlaSilBu güzel yorum için çok teşekkür ederim, beğenmene sevindim :)
SilBen filmde nedense eski filmlerin basarisini goremedim.Alisilmisin biraz disinda farkli bir filmdi,daha iyisini beklerdim Demirkubuz'dan.5.9 puan vermistim yanilmiyorsam ;)
YanıtlaSilAynı yolda ilerlemesi yani alışılmışa devam etmek başarı mıdır peki?
SilHer yönetmenin farklı şeyler denemesinden yanayım bende.Hatta bu film farklı olması sebebiyle ilgimi epey çekmişti ancak dediğim gibi daha iyisini beklerdim çünkü eski filmlerinde başarı oranı daha yüksekti bence.Ama tabi bu durum kişiye göre değişiyor.
SilBak bu konuda aynı fikirdeyiz. Farklı şeyleri denemeleri gerekiyor. Ben Kıskanmak filmini çok beğenememiştim. O da diğerlerine göre biraz farklıydı. Yeraltı'nda hepsinden farklı bir şey yapmayı denemiş. Beğenen beğenmeyen var elbette fakat en azından yerinde sabit kalmıyor. Ferzan Özpetek bu konuda hep eleştiriliyor, aynı şeyler üzerinden devam ediyor diye :) En azından Demirkubuz için aynı şey söylenemez di mi :)
SilKıskanmak filmini izleyemediğim için yorum yapamayacağım ama Masumiyet filminin kalitesi çok yüksek.Masumiyet çizgisinde yaptığı filmleri dışında evet Demirkubuz için bu durum söylenemez :) ancak özellikle bu filminde NBC'ye taş atması gibi durumlar Demirkubuz'a yakışmıyor bence.
SilYakışmadığı doğru. Ortaya bir sanat eseri koyulurken taşlamak yersiz. Demirkubuz pas atsa da NBC'nin buna cevap vereceğini sanmıyorum. Doğrusu da bu olmalı.
SilEvet özellikle bu konuda NBC'nin tutumuna çok dikkat ettim.Herhangi bir cevap vermeyerek çizgisini bozmadı.Doğru olanı da yaptığını düşünüyorum.
SilVizyona girmesini merakla beklemiş ve ilk gün gitmiştim filme. Öncelikle şu iç sesten bahsetmek gerekirse, Yeraltından Notları okuyan hemen herkes daha film vizyona girmeden, filmde iç ses kullanmadan senaryolaştırmanın imkansız olduğundan bahsediyordu. Yani kitabı okumak bu açıdan açıklayıcı olabilir. Onun dışında sanki sen filmle ilgili bazı şeyleri ya yazmak istemedin ya da atlamışsın diye düşünüyorum. Filmle ilgili o kadar çok ayrıntı vardı ki, bir Zeki Demirkubuz hayranı olarak, pek beğenmediğim bu filmle ilgili o kadar ayrıntıdan bahsetmek istemediğim için yazmamıştım filmi. Sırrı Süreyya Önder, Nuri Bilge Ceylan gibi isimlerle ilgili filme dair önemli detaylar var. Ellerine sağlık :)
YanıtlaSilAtlamışsın tabiri pek hoş değil aslında. Bilerek yazmadım, fazlası spoilere girebilir ve insanları seyrederken yönlendirebilirdim. NBC'nin neredeyse tüm filmlerini seyredip basından da takip eden biri olarak Yeraltı'ndaki NBC durumunu anlamayacak biri değilim. Bundan sonraki tüm Demirkubuz filmlerini sen yazarsın, biz hep birlikte okuruz belki ne dersin? Böylece senin hayranlığının önüne geçmemiş olurum.
SilKarışmak istemem bu aradaki konuşmaya ama bişeyler söylemeden de geçemedim affedersiniz ki. Orhun arkadaş bu siteyi ne sıklıkla takip ediyor bilmiyorum ama bu sitede asıl olan film hakkında bilgi sahip olmak amaçlı.Ben bu sitede okuduğum hiçbir yazıda ne filmin kötülendiğini ne de tepelere çıkarıldığına şahit oldum. Objektif olarak film hakkında bilgi sahibi olmak adına yazılıyor diye düşünüyorum.Beğenip beğenmediklerini yazarak film hakkında her şeyi anlatamadan yazılıyor. Bunu burayı takip eden herkes bilir,bilmeli diye düşünüyorum.Kalkıp filmle ilgili şu ayrıntıyı atlamışsın,yazmak istememişsin gibi düşünceler saçma geldi o yüzden. Bunu belirtmek istedim ben. Kaldı ki biz filmden bahsetmeliyiz burada yok x yönetmen şunu ima etmiş y yönetmen filminde ona laf atmış gibi düşüncelere ne gerek var. Adı üstünde " seyirci koltuğu" burası.Seyircinin film hakkında gördükleri. Bizi ne yönetmen ne de yönetmenin diğer yönetmenler hakkında görüşleri ilgilendirir.Ne de burada tartışmak gerekir.Diye düşünüyorum açıkcası. Güzelim yazının altında bu denli yanlış konuşmaların olması da kötü. Biraz da bu sebepten yorum yazmadan edemedim. Sen yaz seyircikoltuğu yazdıkların bize gayet de yetiyor :)İstersen atlayarak yaz istersen de kasıtlı yazma. İsteyen bir satır yazar isteyen 100 paragraf canım:)
Silİnan çok sevindim bu yorumu okuduğuma :) Demek ki anlaşılabiliyorum. Sinema yorumculuğunun çeşitleri var; bunla ilgili bir kitap okudum. Hatta o kitabı burada da yazacağım. Ben tanıtım amaçlı yazılar yazıyorum. Amacım spoiler vermeden okuyucuyu filme yönlendirmek veya çok başarılı değilse tekrar düşünmesini sağlamak. Yoksa filmin ince detaylarını anlamadığımdan değil. Anlıyorum fakat bunlar benim fikirlerim ve yazarken mutlaka sürpriz bozacak şeyleri de ifşa etmiş olurum. Bu benim kendi seçimim.
SilTekrar çok teşekkür ederim :))
Ya anlamaya da bilirsin filmin ince detaylarını. Herkes anlayacak diye bir gaye yok sonuçta. Kaldı ki burasının senin sayfan ve kaç tane yazı yazmışsın;belli filmlere nasıl yaklaştığını,neleri hakkında yazdığın belli. Filmin kamera arkasından müziğine,oyunculara bunların bilgilerini verip filmi tanıtıyorsun bu. Spoiler vermediğin için rahatlıkla buradaki yazıları okuyabiliyorum. Sinema yorumculuğunun çeşitlerini bilmiyorum. Misal ben beğenmediysem izlemeyin diye yazıyorum.Ben beğenmedim,beğendim diyorum.İzleyin, okuyun direk net. Orası benim, yazmak isteklerim bu sonuçta. Seninki de burası, yazdıkların belli. Kalkıp belli olan bir yazı türünde bişeylere değinmediğin için bu yargı çok saçma geldi açıkcası bana. O yüzden tutamadım kendimi.
SilNe demek efendim:))
Fatma her zaman Zeki Demirkubuz filmlerini güzel yorumluyorsun o sebeple dikkatle ve ilgiyle okudum yazını. filmi de yeni izledim ben ve çok beğendim. eline sağlık güzel olmuş :)
YanıtlaSilO zaman senden de bir yazı bekliyorum, merak ettim düşüncelerini :) Ayrıca çok teşekkür ederim, sevindim beğenmene :)
SilYazmak isterim ama şu an önümde yetiştirilmeyi bekleyen yazılar var. baya doluyum uzun bir zaman :) rica ederim güzeldi gerçekten :)
YanıtlaSilŞöyle ana sayfamda yorumlamanı görüp gözüm takıldı ve dün izledim bu filmi; ağır dramlığı, içimdeki filozofu dışarı çıkartması ve Engin Günaydın'ın komedi dışı da iyi iş çıkartabileceğini görmem bir yana, beğendim de aslında ama biraz da durağan geldi bana. Neyse, kısacası sayende bir film izlemiş oldum Fatmayycan.
YanıtlaSilBir de, Yalan Dünya'daki -adını unuttuğum- oyuncuyu burada görmek de sırıttırdı. ahahahaa. Hani geçen sezon hep Zeki Demirkubuz'un filminde oynamak için dolanıyordu ya.
O dönemde zaten çekiliyordu film diye biliyorum. O yüzden göndermeler Demirkubuz'a yapılıyordu :)
Sil