14 Şubat 2015 Cumartesi

Whiplash (2014)

Whiplash
Altın Küre ve Oscar adaylıklarıyla tüm ilgiyi üstüne çeken Whiplash, Ocak ortası Türkiye’de gösterime girmiştir. Yönetmen ve senaristliğini Damien Chazelle’nin üstlendiği dramın (ki gerilim türüne de girmeli!) baş rollerinde Miles Teller, J.K Simmons, Paul Reiser ve Melissa Benoist yer alıyorlar. 107 dakikalık ABD yapımın bütçesi sadece 3.3 milyon $’dır. Hasılat ise 10 milyon $’a yaklaşmıştır.

Küçük yaştan beri bateri çalan Andrew’in en büyük hayali ünlü bir baterist olmaktır. Bu yolun da ülkenin en iyi müzik okulu Scharffer Konservatuarı’ndan geçeceğini bilir. Lakin önünde büyük bir engel vardır: Ünlü cazcı Terence Fletcher. Fletcher Andrew’ü yarışmalara sokulan en iyi grup “studio band”a seçer. Andrew, artık Fletcher’ın gözüne girdiğini düşünse de asıl iş şimdi başlar. Zira öğretmeni en sert, en aşağılayıcı şekilde eğitim vermekle meşhurdur.

Whiplash, yeteneğin başarıya dönüşme noktasında yaşanan zorlukların, yapılan hırsın ve sahip olunan azmin güzel örneklerinden biri olarak sinema tarihine geçecektir. Hayli etkin senaryosundaki karakter detaylandırmaları, gözlerinizi 107 dakika boyunca ekrandan ayırmaya fırsat vermeyen kurgusu, caz dinleyicisi olmayan birini dahi cazın büyüsüne kaptıracak müzik ve ses kalitesi ile bu senenin mutlaka izlenmesi gereken filmleri arasında yer alıyor.
Ana karakter Andrew, aile olarak sadece babasını bilen bir gençtir. Annesi bir şekilde onları terk etmiştir. Kendini belki de hiç geliştirmeye yeltenmeyen babasının yanında, onun hayata pes etmiş duruşuna inat kendini müziğe adamıştır. En iyi müzik okulunda, anlaşması en zor müzik eğitmenlerinden biri Fletcher’a rastlayana kadar iyi olduğunu da düşünür. Lakin, otoritenin müzikle buluştuğu, baskının en uç noktası Fletcher, Andrew’ün korkulu rüyası haline gelir. Aslında Fletcher’ın tarzı nettir: Eğer öğrencisinde yetenek varsa, onu sonuna kadar kullanabilmesi için ciddi şekilde zorlamak. Tabi bu arada karşısındakinin duygularını, yaşam tarzını, koşullarını hiçe saymak umurunda dahi olmaz. Hakaretler, küfürler, başkalarının yanında aşağılamalar yenir yutulur cinsten değil. Seyrederken Andrew’den çok ben isyan ettim. Fletcher karakteri o kadar başarılı kaleme alınıp can bulmuş ki her mimiği, her hareketi çileden çıkarıyor. Andrew’ün hırsı, azmi, pes etmeyişi ise takdire şayan geliyor. Andrew’ün iç dünyasına indikçe de bu arzusunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Terk edilmişlik, takdir görememe onu evden uzaklaştırıyor ve hayata tutunması için tek yolun müzik olduğunu gösteriyor. Tüm bunlara değer mi? İzleyip görmek lazım.

Mekan, dekor, kostüm detayları türüne göre başarılıdır. Yalnız filmde bu detaylara odaklanma ihtiyacı hissetmiyorsunuz. Ses, kurgu o kadar etkileyici ki sizi kendine esir ediyor. Koyu rengin hakimiyeti Andrew’ün iç dünyasını; alnından akan ter, elinden damlayan kan ise mücadelesini harika betimliyor. Fletcher’ın bakışları, haykırışları ise otoriteyi simgeliyor; sizi hayattan soğutuyor.

Whiplash, senenin en iddialı filmlerinden olarak Oscar, Bafta, Altın Küre’nin önemli adaylıklarını sahiplendi:

Oscar: En iyi film, yardımcı erkek oyuncu, uyarlama senaryo, kurgu, ses miksajı

Bafta: En iyi yönetmen, yardımcı erkek oyuncu (kazandı), özgün senaryo, kurgu (kazandı), ses (kazandı)

Altın Küre: En iyi yardımcı erkek oyuncu (kazandı)


IMDB’den 8.7, Rotten Tomatoes’tan 95 alan filmin geri dönüşleri hayli olumludur. Özellikle 1960 ABD doğumlu oyuncu Jonathan Kimble Simmons performansıyla insanı hayrete düşürüyor. Rol yaptığına inanmak dahi imkansız. Rol aldığı sayısız sinema ve televizyon projesinde her daim beğeni toplayan Simmons, “The Closer”, “Juno”, “I Love You, Man”, “Up in the Air” gibi projelerde önemli adaylıklara sahiptir. Whiplash’le Oscar’a ciddi şekilde göz kırpıyor; hak ediyor da.


2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...