Whiplash |
Altın Küre ve Oscar adaylıklarıyla tüm ilgiyi
üstüne çeken Whiplash, Ocak ortası Türkiye’de gösterime girmiştir. Yönetmen ve senaristliğini Damien Chazelle’nin üstlendiği dramın (ki gerilim türüne de girmeli!) baş rollerinde Miles
Teller, J.K Simmons, Paul Reiser ve Melissa Benoist yer alıyorlar. 107
dakikalık ABD yapımın bütçesi sadece 3.3 milyon $’dır. Hasılat ise 10 milyon
$’a yaklaşmıştır.
Küçük yaştan beri bateri çalan
Andrew’in en büyük hayali ünlü bir baterist olmaktır. Bu yolun da ülkenin
en iyi müzik okulu Scharffer Konservatuarı’ndan geçeceğini bilir. Lakin önünde
büyük bir engel vardır: Ünlü cazcı Terence Fletcher. Fletcher Andrew’ü
yarışmalara sokulan en iyi grup “studio band”a seçer. Andrew, artık Fletcher’ın
gözüne girdiğini düşünse de asıl iş şimdi başlar. Zira öğretmeni en sert, en
aşağılayıcı şekilde eğitim vermekle meşhurdur.
Whiplash, yeteneğin başarıya
dönüşme noktasında yaşanan zorlukların, yapılan hırsın ve sahip olunan azmin
güzel örneklerinden biri olarak sinema tarihine geçecektir. Hayli etkin
senaryosundaki karakter detaylandırmaları, gözlerinizi 107 dakika boyunca ekrandan
ayırmaya fırsat vermeyen kurgusu, caz dinleyicisi olmayan birini dahi cazın
büyüsüne kaptıracak müzik ve ses kalitesi ile bu senenin mutlaka izlenmesi
gereken filmleri arasında yer alıyor.
Ana karakter Andrew, aile olarak
sadece babasını bilen bir gençtir. Annesi bir şekilde onları terk etmiştir. Kendini
belki de hiç geliştirmeye yeltenmeyen babasının yanında, onun hayata pes etmiş
duruşuna inat kendini müziğe adamıştır. En iyi müzik okulunda,
anlaşması en zor müzik eğitmenlerinden biri Fletcher’a rastlayana kadar iyi
olduğunu da düşünür. Lakin, otoritenin müzikle buluştuğu, baskının en uç noktası
Fletcher, Andrew’ün korkulu rüyası haline gelir. Aslında Fletcher’ın tarzı nettir:
Eğer öğrencisinde yetenek varsa, onu sonuna kadar kullanabilmesi için ciddi
şekilde zorlamak. Tabi bu arada karşısındakinin duygularını, yaşam tarzını, koşullarını
hiçe saymak umurunda dahi olmaz. Hakaretler, küfürler, başkalarının yanında
aşağılamalar yenir yutulur cinsten değil. Seyrederken Andrew’den çok ben isyan
ettim. Fletcher karakteri o kadar başarılı kaleme alınıp can bulmuş ki her mimiği, her
hareketi çileden çıkarıyor. Andrew’ün hırsı, azmi, pes etmeyişi ise takdire
şayan geliyor. Andrew’ün iç dünyasına indikçe de bu arzusunu daha iyi
anlayabiliyorsunuz. Terk edilmişlik, takdir görememe onu evden uzaklaştırıyor
ve hayata tutunması için tek yolun müzik olduğunu gösteriyor. Tüm bunlara değer
mi? İzleyip görmek lazım.
Mekan, dekor, kostüm detayları
türüne göre başarılıdır. Yalnız filmde bu detaylara odaklanma ihtiyacı
hissetmiyorsunuz. Ses, kurgu o kadar etkileyici ki sizi kendine esir ediyor. Koyu
rengin hakimiyeti Andrew’ün iç dünyasını; alnından akan ter, elinden damlayan
kan ise mücadelesini harika betimliyor. Fletcher’ın bakışları, haykırışları ise
otoriteyi simgeliyor; sizi hayattan soğutuyor.
Whiplash, senenin en iddialı
filmlerinden olarak Oscar, Bafta, Altın Küre’nin önemli adaylıklarını
sahiplendi:
Oscar: En iyi film, yardımcı erkek oyuncu, uyarlama senaryo,
kurgu, ses miksajı
Bafta: En iyi yönetmen, yardımcı erkek oyuncu (kazandı),
özgün senaryo, kurgu (kazandı), ses (kazandı)
Altın Küre: En iyi yardımcı erkek oyuncu (kazandı)
IMDB’den 8.7, Rotten Tomatoes’tan 95 alan filmin geri
dönüşleri hayli olumludur. Özellikle 1960 ABD doğumlu oyuncu Jonathan Kimble
Simmons performansıyla insanı hayrete düşürüyor. Rol yaptığına inanmak dahi
imkansız. Rol aldığı sayısız sinema ve televizyon projesinde her daim beğeni
toplayan Simmons, “The Closer”, “Juno”, “I Love You, Man”, “Up in the
Air” gibi projelerde önemli adaylıklara sahiptir. Whiplash’le Oscar’a ciddi
şekilde göz kırpıyor; hak ediyor da.
uzun süredir izlediğim en iyi filmdi
YanıtlaSilEn iyi yardimci erkegi ve kurguyu kesin alacagini dusunuyorum
YanıtlaSil