Mr. Banks |
7 Şubat’ta Türkiye’de gösterime
giren, en iyi özgün müzik dalında Oscar adaylığı bulunan Mr. Banks, Tom Hanks
ve Emma Thompson’ı bir araya getiren, harika performansların sergilenmesine
vesile olan bir projedir. Yönetmenliğini John Lee Hancock’un üstlendiği
biyografinin senaryosu ise Kelly Marcel ve Sue Smith’e aittir. Paul Giamatti,
Ruth Wilson ve Colin Farrell yardımcı oyuncular olarak yer alıyorlar. 125
dakikalık ABD, İngiltere ve Avustralya yapımı dram - dram komedi, yaşanmış bir
hikayeden beyaz perdeye aktarılıyor. 35 milyon $ bütçesine karşılık 100 milyon $
hasılat elde etmiştir.
Walt Disney, iki kızına verdiği
sözü tutarak Mary Poppins hakkında film yapmak için kolları sıvar. Ancak
ortada film çekmekten daha zor bir şey vardır: Romanın yazarı P.L. Travers’ı
ikna etmek! Zira İngiliz yazar, Hollywood dünyası içinde romanının bir müzikalde harcanmasını asla istemez.
Baş rolde Tom Hanks var diye
düşünmeden seyre koyulduğum, bittiğinde ise Emma Thompson’a methiyeler düzecek
kıvama geldiğim Mr. Banks, bir baba kız ilişkisini dram komedi çerçevesinde
hayli dokunaklı ekrana aktarıyor. Bir yanda Walt Disney’le Hollywood’un
renkleri gözlerinize bayram ettiriyor, diğer yanda 1900lü yıllarda P.L. Travers’ın
çocukluğu ile 1960lı yılların başındaki yaşlılığına hızlı geçişler yaptırıyor. Kurgu yazarken
karmaşık görünse de yönetmen Hancock, hayli temiz bir film çekmiştir. Dönemleri
ayırmakta zorluk çekmiyorsunuz. Kullanılan renkler, kostümler ve dekor dönemleri hızlıca bölerken yaratılan karakterler de iki tarafı ayrı ayrı
sevmenizi sağlıyorlar.
Filmde oyunculardan bile daha
çok, senaryonun işlenişi takdir topluyor. Oscarlı bir filmin çekim aşamasına
şahit oluyorsunuz! Üstelik bu film, romandan uyarlanmıştır. Yani senaryonun
kaleme dökülüşünü an be an gösteriyor. Mary Poppins’in müzikal olduğunu tekrar vurgulamak gerek. Zira senaryonun uyarlanması aşamasında
şarkıların, dansların hayli önemi var. Yani senaryonun duygusu seyirciye daha yumuşak ve içten geçmelidir. İşin içinde Walt Disney imzası olunca eğlence faktörü de öne çıkıyor. Burnundan kıl aldırmayan P.L.
Travers karakteri, bu noktada seyirciyi bile çileden çıkarabiliyor. Yaşattığı
zorlukların arkasındaki hüzün ise zamanla ortaya çıkıyor ve ona karşı tüm
hırçınlığınıza son verip, çatık kaşlarınızı indiriyorsunuz. Bir kız evladın
babasına olan sevgisi ve o sevgiye özlemi yüreğinizi hafiften burkuyor. Duygu sömürüsü
yapmadan, dramı çok öne çıkarmadan bu özlemin hayat bulması; takdiri toplayan
diğer bir etkendir. İnsanlara karşı güvensizliğin, yukarıdan bakışın altında
sadece sevgiye aç, aile mutluluğuna hasret, masum küçük bir kız var. Gerisi ise
125 dakikalık güzel bir film!
IMDB’den 7.8, Rotten Tomatoes’tan
80 almıştır. Oscar adaylığı haricinde Bafta’da en iyi İngiliz filmi, kadın
oyuncu, müzik, kostüm ve yazar/yönetmen/yapımcı dallarında 5 adaylığı ve Altın
Küre’de en iyi kadın oyuncu adaylığı bulunuyor. Sandra Bullock’a adaylık veren
Oscar’ın, Emma Thompson’ı listeye eklememesi hayli şaşırtıcı! 2 Oscar, 2 Bafta,
2 Altın Küre sahibi olsa da gönül bu performansla en azından Oscar listesinde
görmek istiyor!
Tom Hanks ise tam bir babacan
edasında karakteri canlandırıyor. Verdiği mesajlar yanında Walt Disney’le
uzaktan akraba olması bu filme ayrı anlam katıyor. Saçı, bıyığı, konuşması akıllara kazınacak yepyeni bir Tom Hanks karakteri yaratıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder