Babadan Oğula |
Gözler Twitter ve Facebook’ta,
kulak yandaş olmayan medyadan gelen haberlerde, gönül de Gezi Parkı’yla beraber
tüm direnenlerin yanındayken sessiz sedasız 7 Haziran’da gösterime giren
Babadan Oğula, uzun bir dönemi kapsayarak sıra dışı olmasa da ilgi çekici bir
konuyu ele alıyor. Derek Cianfrance
yönetmenliği üstlenirken, senaryoyu da Ben Coccio ile kaleme almaktadır.
Derek Cianfrance’ı “Blue Valentine”
filminden hatırlayabilirsiniz. 140 dakikalık ABD yapımının baş rollerinde ise
Ryan Gosling, Bradley Cooper, Eva Mendes, Rose Byrne, Ray Liotta yer alıyorlar.
Gerilim, dram türündeki projenin bütçesi 15 milyon $’ken, hasılat şimdilik 42
milyon $’a ulaşmıştır. Gösterime girmeden önce İstanbul Film Festivali’nde
sinemaseverlerle buluşmuştu.
Motosiklet kullanmadaki
yeteneğiyle adını duyuran Luke, bir karnaval kumpanyasında motosikletiyle
akrobasi yapmaktadır. New York’un bir kasabasına geldiğinde eski sevgilisi
Romina’yla karşılaşır. Aradan geçen zamanda Romina Luke’un oğlunu doğurmuştur.
Bu gerçeği öğrenen Luke, tüm hayatını Romina ve oğluna adamaya karar verir.
Tabi bunun için daha çok para kazanması gerekir. Araba tamircisi Robin’le tanışan
Luke, onla banka soygunu işine girer. Bir soygun sonrası idealist polis memuru
Avery, Luke’la karşı karşıya gelir. Bu karşılaşma sonrası hem Luke’un hayatı
hem de Avery’nin hayatı tamamen değişir!
“Özgürlüğün peşinden giden,
bağlılık duygusu olmayan bir erkeği ne iş ne de kadın durdurabilir” mantığıyla
başlayan Babadan Oğula, dram ağırlıklı, gerilim ve aksiyon serpiştirilen orta
halli bir projedir. Tahmin edilen gelişmeler ve sonla çok heyecan yarattığı
söylenemez. Tabi Luke ve Avery’nin karşılaşması hariç! Böyle bir öykü için
sürenin de hayli uzun olduğu aşikar. Yönetmenin amacı sanırım duyguları doya
doya seyirciye aktarmak. Aksi takdirde 140 dakikanın başka açıklaması yok gibi.
Kamera açıları, renk ve kontrast ayarları dram/gerilime göre başarılıdır. Mekan,
dekor, kostüm detayları dramın yükünü biraz hafifletiyor. Luke’un dövmeleri,
Romina’nın gençlikten yaşlılığa doğru ilerleyen hayatı ekrana etkili
aktarılıyor. Tek yaşlanmayan Avery görünüyor. “Paranın getirdiği avantaj” gibi
nitelenme ihtimali olsa da gerçekçiliği az biraz bozuyor. Romina’yla Avery
sanki aynı dönemde yaşamıyor gibi.
Gelelim ortak çalışmayla kaleme
alınan senaryoya. Senaryoda beni en çok etkileyen karakter detaylandırması
oldu. Luke, Avery, Avery’nin karısı, Luke’un oğlu Jason gayet net bir şekilde
ortaya dökülüyor. Karakterleri her açıdan tanıma, anlama, empati kurabilme
sürecine giriyorsunuz. Avery’nin karısı az sahnede yer almasına rağmen tesirliydi.
En azından Romina’ya göre fikirlerini daha çok ortaya koyabiliyor. Tabi
Romina’nın hayatında aşk mı mantık mı ikilemi sürüp gidiyor. O yüzden fikirleri
biraz havada kalıyor. Çilekeş sıfatı dışında filme katkısını pek göremedim. Az
konuşan Luke, baş rolü sonuna kadar koruyabiliyor ve izlerini yaşatıyor.
Ortada 4 baba figürü var:
Jason’ın üvey babası, Luke, Avery’nin babası, Avery. Emek veren Jason’ın üvey
babası, sonradan aileye dahil olmak isteyen ve onlar için tehlikeye girmekten
kaçınmayan asi Luke, meslek seçimi nedeniyle oğluyla çelişen Avery’nin babası
ve iş yoğunluğu nedeniyle zaman ayıramadığı, yalnızlıktan ve paranın getirdiği
şımarıklıktan dolayı zaman zaman tehlikeli işlere bulaşan oğluyla uğraşan
Avery. Senaryo 4 koldan baba figürlerini ilmek ilmek işliyor. Bu açıdan takdir
etmek gerekir. Hani “Baba nasıl olmalıdır?” sorusunu akla getiriyor. İdeal
çocuk olmayacağı gibi ideal anne baba olmanın da imkansızlığını
savunanlardanım. İşin içine duygu, sorumluluk girerken buna net cevap vermek
hayli güç görünüyor. Film bu soruya cevap veriyor mu? Hayır. Sadece ortaya
örnekler sunuyor.
İki farklı dönemi anlattığı için
zaman zaman seyirciyi yoruyor. Özellikle 140 dakika olması böyle bir dram için
fazla geldi. Kitap haline getirilse keyif alınabilir; kamera karşısında ise
etkisi azalıyor.
Rotten Tomatoes’tan 82, IMDB’den
7,6 alan Babadan Oğula, genellikle olumlu geri bildirimler alıyor. Oyuncuların
etkileyici performansları, karakter sayısının zenginliği ve öykü içindeki
dağılımı, pek çok duyguyu öne çıkarması, babalığı farklı açılardan ve
karakterlerden göstermesi öne çıkan artılarıdır.
Bana mı denk geliyor, emin
değilim. Ryan Gosling sanki hep az konuşan, içine kapanık karakterleri
canlandırıyor. “The Notebook”, “Blue Valentine”, “Drive” filmleri belki kafamda diğer projelerine göre daha çok yer
edindiği için bu izlenimi bırakmış olabilir. Başarısı ise tartışılmaz. Eva
Mendes’e halen ısınamadım. Yaşlılığını görmek güzel, canlandırdığı karaktere
emek verdiği de aşikar. Romina’yı göklere çıkarabilmiş mi? Pek değil. Bradley
Cooper, Avery karakteriyle bende çok etki bırakamadı. Karakter güzel işlense de
duyguları arka planda bırakıyor. Bu ikilem Bradley Cooper’ın asıl performansını
köreltiyor. Zira “Silver Linings Playbook”
ve “The Words” filmlerindeki tesiri
hala yerinde duruyor!
film 52. dk da bitiyor zannetim bi baktım ki daha 90 dk var nası bitcek dedim bu film. bradley cooper hiç olmamış polis memurluğuna ayrıca 15 sene sonra bir saç stili değiştirmişler o da olmamış
YanıtlaSilYok yahu o kadar da kötü değildi. Sadece fazla uzun ve ağır ilerledi. Saç stili illa güzel olmamalı zaten. Farklılık önemli. Gosling'in sarı saçlarından daha iyi :D
Silsaç stiline birşey demedim ki 15 sene olduğu belli değil dedim saçı değişip yaşlanmış sanmışlar :D
Sil