Paranoyak |
Yaza yaklaştığımızı orta sınıf
korku/gerilim filmlerinin gösterime girmesinden anlamak mümkün. 86 dakikalık
İspanya yapımı Paranoyak, klişelerin içinde boğulmuş, nefes almaya çalışan bir
proje. Yönetmen koltuğunda ilk uzun metraj siftahı yapan Miguel Angel Toledo
oturuyor. Senaryo yazımında kendisine Juan Carlos Fresnadillo eşlik ediyor. Fresnadillo’yu
“28 Weeks Later”dan kendisini
hatırlamak ve saygı duymak mümkündür. Baş rollerinde Irene Visedo, Gustavo
Salmeron, Ricardo Trenor, Ariel Castro yer almaktadır.
Eşiyle ciddi sorunlar yaşayan
satranç ustası Raul, herşeyi yoluna koymak adına Noel’de bir dağ evi kiralar.
Eşi Ana ve oğlu Nico’yla başbaşa kalıp yeni bir başlangıç yapmak ister.
Kasabanın marangozu Samuel ise gözlerden ırak tatile dahil olur. Ana ve
Nico’nun ona beklenmedik şekilde yaklaşması Raul’u huzursuz eder. Raul hem
ailesiyle başbaşa kalamadığına kızar hem de eşini Samuel’den kıskanmaya başlar.
Korku filmlerinde karla kaplı
ıssız dağ evi ne kadar şaşırtıcı değilse, ailenin başına gelecekler de bir o
kadar klişeler barındırıyor. Sürpriz ve heyecan yaşamadan 86 dakikayı bitirdim.
Mekan olarak kullanılan dağ evi çok güzeldi. Çocuğun çatı katındaki odası,
salonla mutfağın bir oluşu ve dekor yönetmenliğe ve senaryoya direniyor;
başarılı noktalar yakalıyor. Evin yakınındaki kasaba da şirin, biraz da ıssız
görünüyor. Yani korku filmi için mekan uygunluğu yakalanmış. Tabi dağ başında
ev varsa karlar içinden gelen kurt da vazgeçilmez bir oyuncu oluyor. Gerek var
mıydı, emin değilim. Temiz ve kaliteli kamera çekimi, renk kullanımı öyküye
rağmen hiç fena değildi.
Gelelim senaryoya. Hatta gelmesek
daha mı iyi? Sorunlu adam, eşini çok seven fakat oğlunu ve kendisini
düşünerek eşinden uzak durmaya çalışan
kadın. Sorunları çözmek için illa kuytu köşelere mi kaçmak gerekiyor, anlam
veremiyorum. Bu noktada ipler kopuyor zaten. Her iki taraf uğraşıyor, belli noktaya
kadar geliniyor. Dış mihraklar aileye sızınca gene alt üst oluyor.
Karakterlerden en çok Nico hoşuma gitti. Daha doğrusu işlenişi çok başarılı. ( --- SPOILER --- Nico ve Raul’un ilişkisini üvey baba ve evlat gibi
başlıyor. Nico’nun mesafeli duruşu, Raul’un soğukluğu sanki geçmişte ciddi bir
olay yaşanmıştı da çocuk yüzünden Ana’yla Raul’un arasının açıldığını
düşündürüyor. Hatta Nico hiç Raul’a baba bile demiyor. Tam “Evet ya bu üvey
oğul” derken Ana Raul’den baba olarak bahsediyor. Bu açıdan gerilimi uzun süre
ayakta tuttu. --- SPOILER --- ) Nico haricinde ne Ana, ne Raul ne de
Samuel seyirciyi karakter olarak tatmin ediyor. Samuel’in geçmişini tam
öğrenecek gibi oluyorsunuz, bakkaldaki kadın lafı yarıda kesiyor. Madem devamı
gelmeyecek, niye başlıyorsun? Gizemin böyle yakalanmadığını pek çok filmde
gördük. Ayrıca Raul’le ilgili hiç bir korku veya gerilim yok. Zaten bir
şeylerin ters gittiği çok aşikar, merak etme duygusunu yaşatmıyor.
IMDB’den 5.2 alan filme eleştiri
dahi çok gelmemiş durumda. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da arka planda
kalmış. Sebebi sanırım vasat bir gerilim filmi olması ve bunu yönetenin ilk
uzun metrajlı projesi olmasıdır. Olumsuz eleştirilerimi bir kenara koyarsam,
oyunculuklar genele bakıldığında başarılıydı. Özellikle Ana karakterini
canlandıran 1978 İspanya doğumlu Irene Visedo, oldukça doyurucu bir performans
sergiliyor. 1970 İspanya doğumlu Gustavo Salmeron ise Raul karakterini orta
karar bir beceriyle sunuyor. Aslında karakteri sevemediğim için performansı
yeterli gelmemiş olabilir. Psikolojik sorunları olan Raul; biraz daha detaya
inerek zengin bir karaktere bürünebilirdi. Sonunu dahi az çok tahmin
edebildiğime göre karakterin inandırıcılığı da yeterli değilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder