Gösterime girdiğinde Seyirci
Koltuğu’nun tohumları atılmadığı için yazma fırsatı olmamıştı. Tekrardan
seyrettiğimde olumlu yorumları hak ettiğine inandım. 126 dakikalık yapımın
yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını Abdullah Oğuz üstlenmektedir.
Dramın oyuncu kadrosu ise seyretmek için önemli etken: Talat Bulut, Özgü Namal,
Murat Han. Zülfü Livaneli’nin çok satan dünyaca ünlü Mutluluk adlı kitabından
uyarlanmıştır.
Göl kenarında baygın bulunan
Meryem için ferman buyrulmuştur: Namus gittiyse yaşamasının anlamı yok.
Meryem’i öldürmek için askerden yeni dönen Cemal görevlendirilmiştir. Cemal
görevi layıkıyla yerine getirmekte şüphe duymamaktadır. Ölüm yolculuğuna
çıktıklarında ise bunu yapmanın zorluğunu fark eder. Entelektüel hayattan
bunalıp kendini denizin kollarına bırakan Profesör İrfan Kurudal’la
karşılaşmaları ise üçü için de dönüm noktası olacaktır.
Kitapla paralelliğini bilmeden
sadece filmi değerlendirdiğimde Türk sineması için başarılı bir proje olduğuna
inanıyorum. Aynı topraklarda tamamen 2 zıt kültürleri benimseyen insanların
kesişmesi, birbirlerine yaklaşımları, olaylara bakış açıları güzelce
irdeleniyor. Abdullah Oğuz öncelikle törenin derinlerine indiriyor bizi. Suçu
günahı olmayan Meryem “kader kurbanı” diye mimleniyor. Babası dışında acıyan kimse
yok. Meryem’in çaresizliği o denli etkili aktarılıyor ki Meryem’i tutsaklıktan çekip alma güdüsüne
kapılıyorsunuz. Öyküye Cemal katıldıktan sonra yeni bir boyut kazanacağı hissi
doğuyor. Zira İstanbul yolunda öldürme planıyla birlikte bu doğrulanıyor. Mekan
değiştikçe fikirlerde de sorgulama başlıyor. Cemal öldürmede kararlı görünürken
can almak hiç kolay gelmiyor. Profesör İrfan’la karşılaştıklarında ise töreye
karşı görünmez savaş açılıyor. Meryem töre gibi ciddi bir sorundan mustaripken,
İrfan yaşadığı hayatın anlamını irdelemekte ve çoğu insana göre hayatının
kolaylığına rağmen hiçbir şeyden zevk alamamaktadır. Hatta bu durumu pek çok
kesime göre “Rahat batmış” diye özetlenebilir. Batının samimiyetten uzak
olduğundan ve gerçek duyguların paylaşılmadığından sıklıkla yakınmaktadır. Meryem
ve Cemal’in hayatını baştan sona bilsek de İrfan öyküye ortadan girer ve
geçmişini fazla öğrenemeyiz. Hayatına katılan bu gizem onu esrarlı kılmaktan
öte ikinci plana atıyor sadece. Amaç İrfan’ın bilinmeyen hikayesi
paralelliğinde Meryem ve Cemal’i öne çıkarmak diye düşünüyorum. Meryem’e
ailesinin dahi vermediği konuşma ve fikir özgürlüğünü İrfan ona sunuyor. Cemal
ise gel gitler yaşıyor. Bir yanda yılların verdiği alışkanlıklar, gelenekleri,
aile namusu; diğer yanda can alma korkusu ve Batı kültürünün Doğu’ya göre
zıtlığı!
Mekan, dekor, kostüm detayları
çok başarılı ele alınıyor. Doğu kültüründen gelen Meryem, fikir ve yaşam olarak
batılılaşırken baş örtüsünü ve bağlayış şeklini asla değiştirmez. Köyünü,
toprağını, insanlarını özlemektedir. Bu bağı da baş örtüsüyle tutar. Kamera
açıları, renk kalitesi, netlik Türk sinema standartlarına göre üst düzeydedir.
Abdullah Oğuz’un bu konudaki başarısı yadsınamaz.
Talat Bulut ve Özgü Namal’ın oyunculuğunu
çok kez görüp takdir etmişizdir. Bu filmde asıl öne çıkanın Murat Han olduğunu
düşünüyorum. Fiziksel özelliğini karakterle harika bütünleştiriyor. Cemal’in
tutuk konuşması, duygularını aktaramaması, hatta mimiksiz oluşu bazı kesimler
tarafından Murat Han’ın becerememesi gibi nitelendirilse de tüm bu eksikliğin
oyuncuda değil Cemal’de olduğunu düşünüyorum. Cemal kendi içinde nice savaşlar
veriyor. Askerliğini komando olarak yapmış, zorluklar yaşamış. Eve gelmiş ve
namus cinayeti işlenmesi isteniyor. Böyle bir karakterin nasıl şen şakrak
duygularını ifade etmesi beklenir ki? Altın Portakal’da en iyi erkek oyuncu
ödülünü hak ettiği aşikar. İlk filminde böyle bir projede yer alarak
ödüllendirilmesi ise en büyük avantajı sanırım. 1975 Ankara doğumlu oyuncu,
Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi tiyatro bölümü
mezunudur. Dizilerdeki rolleri genelde birbirine benziyor. Mutluluk dışında bir
de “Vicdan” filminde rol almıştı.
Orada Cemal kadar başarılı değildi. Gene de gelen eleştirilerin fazla abartılı
olduğu kanaatindeyim.
Sanırım şeydi buranın kilit repliklerinden: "Ben hiç günah işlememek."
YanıtlaSilBu filmde güldüğümü de hatırlıyorum ben, ağlamış ya da gözlerim dolmuştu ve sonunda iyi küfür etmiştim.
Meryem analizin de ilginçmiş bu arada.
Evet filmde benim de güldüğüm sahneler olmuştu. Eleştirel bir yapıda her türlü duyguyu yaşatıyor.
Sil